23. Hukuk Dairesi 2014/3241 E. , 2014/7851 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul (Kapatılan) 28. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 17/12/2013
NUMARASI : 2011/468-2013/348
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili şirketin, davalı şirkete 03.03.2009 tarihinden 01.12.2010 tarihine kadar iletişim danışmanlığı hizmeti verdiğini, davalı tarafından her ay ödeme yapıldığını ve sözleşmenin devam ettirildiği kanaatinin uyandırıldığını, müvekkilinin bu kanaate dayalı olarak kadro kurduğunu, daha sonra müvekkil şirkete gönderilen yazıyla sözleşmenin sona erdirildiğinin bildirildiğini, müvekkilinin zarar gördüğünü ileri sürerek, 3 aylık danışmanlık bedeli 6.000,00 TL"nin temerrüt tarihinden itibaren tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, karşılığı ödenmesi gereken bir hizmet bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; dava konusu ödenmeyen faturalarla ilgili olarak hizmetin verildiğinin kanıtlanamadığı, faturaların usulüne uygun tutulmuş olan davalı defterlerinde bulunmadığı, davacı defterlerinin ise usulüne uygun tutulmadığı ve sahibi lehine delil teşkil etmeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Dava, taraflar arasındaki iletişim danışmanlık hizmet alımı sözleşmesi nedeniyle düzenlenen faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, takip konusu faturaların, davacının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu fakat defterlerin usulünce tutulmadığı ve davacı lehine delil olamayacağı gerekçesine dayanılarak davanın reddine karar verilmişse de; hüküm, eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
YİBBGK"nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK"nın 23/2. maddesi uyarınca, bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK"nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK"nın 23. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine, aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu"nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan yasanın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın münderecatından söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu"nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK.230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Öte yandan, faturaların davalı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup; davacının bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK"nın 23/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, davalı tarafa aittir. TTK"nın 23/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK"nın 222. maddesi (TTK"nın 84 ve 85.maddeleri) uyarınca ispatlamış olur.
Somut olayda, bilirkişi kurulunca, takip konusu edilen faturaların davalının ticari kayıt ve defterlerinde bulunmadığı tespit edilmiştir. Davacı tarafça, faturaların davalıya tebliğ edildiği ileri sürülmüş olup; dosyada bulunan 20.12.2010 ve 24.01.2011 tarihli davalıya ait cevabi yazılardan, faturaların davalıya iade edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, faturaların, hangi tarihte tebliğ edildiği ve davalının TTK"nın 23. maddesi gereği 8 günlük yasal süresi içinde iade işlemini yapıp yapmadığı üzerinde durulmamış olup, bu hususlar dosyada mevcut deliller ve belgeler ile denetlenememektedir.
Bu durumda mahkemece, taraf vekillerinin beyan ve delilleri sorularak, gerekirse ilgili PTT Müdürlüğü ile yazışma yapılarak faturaların tebliğ tarihlerinin saptanması, faturaların tebliğ edildiğinin ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraza uğramadığının tespiti halinde, fatura içeriklerini taraflar arasındaki hukuki ilişkiye uygun olduğunun davacı tarafça kanıtlanmış olduğunun kabulü gerekli olup; bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının kanıt yükünün bu kez davalıya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin davacı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da iade edildiğinin davalı tarafça kanıtlanması halinde, davalı tarafça davacının hizmet vermediği savunulduğuna göre, faturaya konu hizmetin verildiğinin davacı tarafça kanıtlanması; davalının faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın davacı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı davalının (faturayı defterine kaydetmemek ve sözleşme ilişkisini inkar etmek suretiyle), kabul etmemesi halinde hizmetin verildiğini davacının kanıtlaması gerekeceği ve davalı tarafın, 20.12.2010 tarihli cevabi yazısı ile kabul ettiği 6 günlük hizmet bedelini her halükârda hakettiği gözetilerek, davacı delillerinin toplanıp değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ:Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.