9. Hukuk Dairesi 2015/5453 E. , 2015/14526 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti, ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalılardan ... avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin 06.04.1994 tarihinden itibaren davalılardan ... ve onun üst işverenliğine bağlı olarak çeşitli alt işverenlerde çalıştığını, alt işverenler değişse de kesintisiz olarak aynı adreste aynı üst işverene bağlı olarak çalışan davacının iş akdinin 16.09.2011 tarihinde feshedildiğini, feshin üst işverenin alt işverenin taşeronluk sözleşmesine son verince gerçekleştiğini, alt ve üst işveren ilişkisi tek taraflı olduğundan taşeronluk sözleşmesinin feshinin aynı zamanda işçilerin iş akitlerinin de feshi anlamına geldiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma ve ücret alacaklarının faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı ... vekili, diğer davalı ile müvekkili arasında hiçbir taşeronluk ilişkisi bulunmadığını, bu nedenle davacının taleplerinin hiçbir yasal gerekçesi olmadığını, ...in müvekkili şirket bünyesinde hiçbir zaman çalışma yapmadığını, adı geçen firmanın bağımsız bir tüzel kişilik olduğunu, mahkemece mahallinde yapılacak keşif sonucunda da bu hususun doğruluğunun ortaya çıkacağını savunarak haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, bilirkişinin hesap ettiği rakamlardan müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, hesap edilen tüm kalemlerden üst işverenleri olan ... ’nin tek başına sorumlu olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davalılar arasında alt-üst işveren ilişkisi bulunduğu, davacının davalılara ait iş yerinde çalışırken iş akdinin haksız olarak feshedildiği ve bir kısım ücretlerinin ödenmediği, fazla mesai alacaklarının ödenmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Karar davalı ... vekili temyiz edilmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı yasal gerektirici nedenlere göre davalı ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.).
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda;
Her ne kadar mahkemece, davacının ücreti brüt 5.440 TL olarak kabul edilmiş ise de; ... hizmet cetvelinde davacının ücreti önceki aylarda 1.170 TL olarak bildirilmiş iken, son aylarda ücreti 5.440 TL olarak gösterilmiş olup, arada büyük bir fark bulunmaktadır.
Mahkemece yapılacak iş, işverenlikçe ...’ya verilen prim bordroları celp edilip, bildirilen ücretin ne kadarının ücret, ne kadarının fazla çalışma, ikramiye veya sair alacak olduğu belirlenip buna göre hesaplama yapılması gerekirken gerekçesi açıklanmaksızın davacının ücretinin yazılı şekilde kabulü hatalıdır.
3-Hüküm altına alınan alacakların net mi yoksa brüt mü olduğunun hüküm fıkrasında gösterilmemesinin infazda tereddüde yol açacağının gözetilmemesi de hatalıdır.
F) SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15/04/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.