14. Ceza Dairesi 2012/2733 E. , 2014/1160 K.- KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMA
- KONUT DOKUNULMAZLIĞINI İHLAL
- SUÇA TEŞEBBÜS
- HAZIRLIK HAREKETLERİ
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 35
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 109
"İçtihat Metni"Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve tehdit (iki kez) suçlarından sanık C.. K.."ın yapılan yargılaması sonunda; kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya teşebbüs ve tehdit (iki kez) suçlarından mahkûmiyetine dair Şuhut Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 17.05.2011 gün ve 2008/227 Esas, 2011/130 Karar sayılı hükümlerin süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Mahkemece yapılan yargılama sırasında savunması alınamayan sanığın hakkında çıkartılan yakalama emrine istinaden İstanbul İli Tuzla İlçesinde yakalanmasının ardından sevk edildiği Tuzla Asliye Ceza Mahkemesinde ifadesi alındığı sırada Şuhut Cumhuriyet Başsavcılığınca faksla gönderilen yakalama müzekkeresi ile eklerinin okunduğunun duruşma zaptına geçirilmesinden sonra sanığın olayla ilgili sorgusunun yapılıp anılan ekler içinde sanık hakkında düzenlenen 09.08.2008 tarihli iddianamenin de bulunduğunun anlaşılması ve sanıkla ilgili olarak mahkeme kararında lehe hükümlerin uygulanmasına yer olmadığına ilişkin gösterilen gerekçeler ile kullanılan takdirin dosya içeriğine uygun görülmesi karşısında tebliğnamedeki bozma isteyen düşüncelere iştirak edilmemiştir.
Sanık hakkında tehdit (iki kez) suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde,
Delillerle iddia ve savunma, duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan sanık müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükümlerin ONANMASINA,
Sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya teşebbüs suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün temyiz incelemesine gelince,
Suç tarihinden önce İstanbul"da çalıştığı dönemde uzaktan akrabası olan mağdure ile tanışan sanığın esasen başka biriyle resmi nikâhlı evli olmasına rağmen evlenme isteğine mağdurenin olumsuz cevap vermesinin ardından sık sık arayıp rahatsız etmesi nedeniyle Afyonkarahisar İli Şuhut İlçesi Balçıkhisar Kasabasında yaşayan babasının evine dönmesi üzerine olay gecesi araçla mağdureyi kaçırmak için anılan kasabadaki evine geldiği ve dışarıdan seslenmesi üzerine balkona çıkan mağdureye kendisini götürmeye geldiğini söyleyip dışarı çıkmasını isteyen sanığın menfi cevap verilmesi üzerine kapıyı açmak için zorladığı sırada gürültüye gelip araya giren müştekileri ele geçirilemeyen silahla tehdit edip havaya ateş ettikten sonra araçla kaçmak zorunda kaldığı tüm dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. 5237 sayılı TCK.nın 35. maddesinde yer alan suça teşebbüs düzenlemesi incelendiğinde, kanun koyucunun 765 sayılı TCK"dan farklı olarak subjektif teori yerine objektif teoriyi kabul ettiği, objektif teoriye göre kişinin belli bir suçu işlemeye yönelik kastının tespit edilmiş olmasının sorumluluğunun tayini için gerekli olmasına karşılık sadece kastının belirlenmesinin bu suça teşebbüsten dolayı sorumlu tutulması için yeterli olmadığı, failin belli bir suçu işlemeye yönelik kastla gerçekleştirdiği davranışın aynı zamanda o suça ilişkin icra hareketi niteliği taşıması gerektiği hususu tartışmasızdır. Aynı şekilde Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 31.10.2012 gün ve 2012/9-1234 Esas, 2012/1825 Karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi teşebbüsün varlığından söz edilebilmesi için kasıtlı bir suç işleme kararının olması, elverişli hareketlerle suçun doğrudan doğruya icrasına başlanması ve failin elinde olmayan nedenlerle suçun tamamlanmaması veya sonucun gerçekleşmemesi gerekmektedir. Bu bakımdan failin neticeyi gerçekleştirmek için yapmış olduğu hareketlerin suç tipi bakımından sonucu meydana getirmeye elverişli olup olmadığı somut olaya göre belirlenmeli ve elverişli olmadığı saptanırsa anılan hareket hazırlık hareketi kabul edilerek teşebbüs hükümlerinin uygulanamayacağı, aksi takdirde ise elverişli hareketlerin gerçekleştirilmesinin elde olmayan engel nedenle tamamlanamaması veya tamamlanmasına rağmen yine engel sebepten dolayı sonucun gerçekleşmemesi nedeniyle sanığın eyleminin teşebbüs safhasında kaldığı kabul edilerek ilgili suça teşebbüsten dolayı cezalandırılması yoluna gidilmelidir.
Anılan düzenleme kapsamında dosya incelendiğinde olay gecesi sanığın kaçırmak maksadıyla evinin önüne gelip kendisiyle gelmesini istediği mağdurenin olumsuz cevap vermesi nedeniyle kapıyı zorlaması şeklinde gerçekleşen eyleminin üzerine atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun icrai hareketini oluşturmadığı, esasen olayın gelişim süreci nazara alındığında sanığın eyleminin mahkemenin kabulü gibi TCK.nın 109/1-3a ve 35/2. maddelerine değil 109/2-3a-5, 35/2. maddeleri kapsamına girip girmediğinin tartışılması gerektiği, hadisede mağdureye yönelik olarak kendisiyle gelmek istemediği için evin kilitli kapısını açmak maksadıyla zorlayan sanığın hareketlerinin TCK.nın 109/2. maddesinde sayılan “fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanımı” kapsamına girmediği, bu nedenle müsnet suçu işlemeye elverişli icrai hareket olarak kabul edilemeyeceği, mevcut haliyle bu hareketlerin hazırlık hareketleri sayılabileceği ve hazırlık hareketlerinin de kanuni istisnalar dışında sanığın cezai sorumluluğunu doğurmayacağı sabit olduğundan dosya içeriği göz önüne alınarak sanığın üzerine atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya teşebbüs suçunun kanuni unsurlarının gerçekleşmemesi nedeniyle mevcut eylemin konut dokunulmazlığının ihlaline teşebbüs suçunu oluşturduğu gözetilerek bu suçtan hüküm kurulması gerekirken suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.