Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2010/5344 Esas 2010/5965 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/5344
Karar No: 2010/5965
Karar Tarihi: 26.5.2010

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2010/5344 Esas 2010/5965 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2010/5344 E.  ,  2010/5965 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 06.11.2008 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve kıyı olarak terkini istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 09.04.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

    _K A R A R_

    Davacı Hazine, dava konusu taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek tapu iptali ve kıyı olarak terkinini istemiştir.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 15.08.1962 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 6.11.2008 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
    25.02.2009 tarihinde kabul edilerek 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Kanunun 2. maddesi ile, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesinin 3.fıkrasına ekleme yapılmıştır. Anılan hüküm, “bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” şeklindedir.
    Diğer taraftan, 5841 Sayılı Kanununun 3. maddesi ile de 3402 Sayılı Kadastro Kanununa geçici 10. madde eklenmiştir. Bu madde ise “bu kanunun 12. maddesinin 3.fıkrası hükmü, devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır” kuralını getirmiştir.
    Anılan hükümler gözetildiğinde, kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 sayılı Kadastro Kanununun değişik
    12.maddesinde sözü edilen on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği açıktır. Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
    Bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz incelemesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ:Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının davalıya iadesine, 26.5.2010 tarihinde oybirliği ile karar veridi.


















    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.