23. Hukuk Dairesi 2014/2244 E. , 2014/7783 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 10/10/2012
NUMARASI : 2011/411-2012/401
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davalıya verilen hizmetin karşılığında düzenlenen faturaya dayalı 32.452,34 TL tutarındaki alacağın tahsili amacıyla Konya 13. İcra Müdürlüğü"nün 2011/6410 E sayılı dosyasında başlatılan icra takibine karşı davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, aynı fatura dayalı olarak Konya 4. İcra Müdürlüğü"nün 2011/4198 E. sayılı dosyasında da icra takibi başlatıldığından, takibin mükerrer olduğunu, müvekkili ile davacı arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını savunarak, davanın reddi ile %40 kötüniyet tazminatının tahsilini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davacı ile E. Turz. İnş. San. ve Tic. A.Ş. arasında hizmet sözleşmesi imzalanmış ise de, anılan şirketin ünvanını daha sonra F. Otel Turz. İşlt. A.Ş. olarak değiştirdiği, bu bakımdan takibin mükerrer olduğu yönündeki savumanın yerinde olmadığı, her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı bulunan takibe dayanak teşkil eden 32.452,34 TL bedelli faturanın taraflar açısından bağlayıcı olduğu, davacının hizmetin ifası sırasında davalıya ait ekipmana verdiği zararın giderilmesi için gerekli olan 24.174,00 TL"nin mahsubundan sonra, davacının davalıdan toplam 8.278,34 TL alacaklı bulunduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile takibin 8.278,34 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemlerin ve tarafların tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle dosya arasında bulunan Ticaret Sicili Memurluğu yazısında dava dışı E. Turz. İnş. San. Tic. A.Ş."nin halen faal durumda olup, herhangi bir ünvan değişikliğinin bulunmadığının anlaşılmasına göre davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Davacı vekilinin icra inkar tazminatına yönelik temyiz itirazlarına gelince;
YHGK"nın 17.10.2012 tarih ve 9-838 E, 715 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; genel bir kavram olarak “likid (liqiude) alacak”; “tutarı belli (muayyen), bilinebilir, hesaplanabilir alacaktır” Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için; ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez (YHGK"nın 14.07.2010 gün ve 19-376 Esas 397 Karar Sayılı ilamı). Likit alacak bakımından aranan “borçlunun, talep edilen alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmesi veya bilmek (kolayca hesap edebilmek) durumunda olması; bu bağlamda alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına (anlaşmasına) veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç bulunmaması, diğer bir anlatımla borçlunun, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması” ölçütü birçok tartışmayı sona erdirmekle beraber, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesinin, alacağın likit olup olmadığı ile ilgili başlı başına bir kıstas olarak kabul edilmesi de doğru değildir. Çünkü mahkeme uygulamasında “hesap işi”, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerden olduğundan borçlunun, kendi başına hesaplayabilecek durumda olduğu asıl alacak ve temerrüt faizine itiraz etmesi halinde, mahkemenin, alacaklının alacağının miktarını, bizzat tespit etmeyip bilirkişi vasıtasıyla belirleneceğinden, likit olan bir alacağın sırf bilirkişi incelemesi yapıldığı gerekçesi ile likit sayılmaması doğru olmayacaktır. (Kuru, Arslan, Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 22. Bası, s. 737, 740). Somut olayda, mahkemece, takip konusu alacağın sözleşme ilişkisinden kaynaklanan faturaya dayalı olup, borcun takip öncesinde bilinebilir, belirlenebilir, hesap edilebilir, diğer anlatımla likit nitelikte olduğunun kabulü ile itirazın haksızlığı belirlenen miktar üzerinden davacı lehine İİK"nın 67/2. maddesi uyarınca %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle bu istemin reddedilmesi hatalı olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, davacıdan peşin alınan harcın istek halinde iadesine, aşağıda yazılı harcın temyiz eden davalıdan alınmasına, davalı yönünden karar düzeltme yolu kapalı, davacı yönünden kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.