17. Hukuk Dairesi 2014/12053 E. , 2017/1786 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili, davalıların sürücüsü, maliki ve zorunlu trafik sigortacısı olduğu aracın müvekkilinin eşinin kullandığı araca tam kusurlu çarpması sonucu müvekkilinin eşinin ve yolcu olan kızının vefat ettiğini, damadı ve torununun yaralandığını, murisin aracının pert olduğunu, müvekkilinin eşinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kaldığını, elem çektiğini, davalı ... şirketinin ödeme yapmadığını beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının tüm davalılardan, eşinin ve kızının ölümü nedeniyle 40.000 TL manevi tazminatın davalı gerçek kişilerden, 5.000 TL manevi tazminatın keyfi olarak ödeme yapmayan davalı ... şirketinden, kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebini 82.427,54 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı ...Ş. vekili, müvekkilinin sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limitiyle sınırlı sorumlu olduğunu, davacıya ...’dan gelir bağlanıp bağlanmadığının araştırılması gerektiğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, aracı kazadan önce satılması için oto galeriye bıraktığını, aracı davalı ..."ye sattığını ancak aracın devrini bir türlü üzerine almadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, kazada sürücü murisin kusurlu olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulü ile, 82.427,54.-TL maddi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine; davalılar ...
ve ... Yönünden faizin başlangıç tarihi olayın gerçekleştiği tarih olan, 09.12.2008 tarihi, davalı ... şirketi yönünden ise; davanın açıldığı tarih olan 22.06.2009 tarihi olarak kabulüne, 10.000,00.-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve ..."dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı ... şirketi aleyhine açılan manevi tazminat davasının reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilerek davacı için 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmiştir. Davacı hem eşini hem de kızını davaya konu trafik kazasında kaybetmiştir. Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi (TBK md 56) hükmüne göre hakimin özel halleri göz önüne alarak manevi tazminat adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarının adalete uygun olması gerekir. Tazminatın amacı zarara uğrayanda bir huzur duygusu doğurmaktır. Somut olayda, murislerin ölümü yanında, tarafların kusur oranı, ekonomik ve sosyal durumu, kaza tarihi, duyulan acı gibi nedenler dikkate alındığında, davacı için hükmedilen manevi tazminat miktarı, duyulan acıyı, çekilen sıkıntıyı hafifletebilecek düzeyde değildir. Hükmedilen manevi tazminat miktarı davacı için bir miktar az olup, daha üst düzeyde manevi tazminat takdiri için hükmün bozulması gerekmiştir.
3- Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, yargılama sırasında ileri sürülmeyen hususların temyiz aşamasında ileri sürülememesine, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen maddi tazminata ilişkin hesaplamanın (aşağıda (4) nolu bentte belirtilen husus dışında) hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı ... vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
4- Davalı ... vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde;
a)Yargıtay yerleşik uygulamalarına göre desteğin ve destek ihtiyacı olanların muhtemel yaşam süreleri belirlenirken.... ... Et–..(...) yaşam tablosu esas alınmalıdır. Ayrıca, destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken rapor tanzim tarihine kadar gerçekleşen zararın bilinen veriler nazara alınarak ve iskontoya tabi tutulmadan somut olarak, rapor tanzim tarihinden sonraki zarar da bilinen son gelir nazara alınıp 1/Kn katsayısına göre her yıl %10 oranında artırılmak ve iskonto edilmek suretiyle hesaplanmalıdır (YHGK., 28.06.1995 tarih, 1994/9-628 Esas, 1995/694 Karar)
Mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda CSO 1980 yaşam tablosu dikkate alınarak davacının ve ölen desteğin kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresi belirlenmiş, işleyecek dönem için de %3 teknik faiz uygulanarak hesaplama yapılmıştır. Mahkemece tazminat esaslarına uygun olmayan şekilde hesaplama yapan bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
b) Destekten yoksun kalma tazminatı Borçlar Kanunu’nun 45/II. (6098 sayılı TBK m. 53) maddesinde düzenlenmiş olup "Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir." şeklinde hükme bağlanmıştır. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK"nın 45/II. (6098 sayılı TBK m. 53) maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Davalı destekten yoksun kalmadan ileri gelen somut zararı gidermek zorundadır. Bu nedenle tazminat hesabından önce zarar tutarını belirlemek gerekir. Bunun yanında amaç zarar görenin malvarlığındaki eksilmeyi gidermek olduğuna göre, ölüm nedeniyle desteğini yitirenin elde ettiği çıkarlar varsa, bunların da zarar tutarından indirilmesi gerekir. Aksi halde zarar görenin malvarlığında olaydan önceki duruma göre bir artış meydana gelmiş olur. Buradaki amaç zarar görenin malvarlığını zenginleştirmek değil, desteğini yitiren kişiye ölümden önceki yaşam düzeyini sürdürebilme olanağı tanımaktır.
Destekten yoksunluk zararının hesabında müteveffanın gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Davacının maruz kaldığı destekten yoksun kalma zararının belirlenebilmesi için desteğin son gelir durumunun net olarak belirlenmesi gerekir.
Somut olayda sosyal ekonomik durum araştırmasına göre muris eş 58 yaşında ve işçi emeklisi olup başkaca geliri yoktur.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda destek eş işçi emeklisi olup ...’dan emekli maaşı aldığı, davacı eşe 5510 Sayılı Kanun’a göre dul aylığı bağlama oranı %75 olduğundan murisin geliri 664,20 TL (net asgari ücretin 1,32 katı) kabul edilmek suretiyle hesaplama yapılmıştır. Oysa bu durumda murisin başka geliri olduğu da iddia edilmediğinden kazancı asgari ücret kabul edilmek suretiyle hesaplama yapılması gerektiğinin gözetilmemesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
c)Çalışma hayatının aktif çalışma dönemi ve emeklilik dönemi olan pasif devre olarak ayrılması ve özel yasalarında çalışma süreleri ayrık olarak belirtilmemiş (asker, polis vb. gibi) kişiler yönünden 60 yaşın aktif çalışma devresini, bakiye yaşam süresi varsa bu sürenin de pasif çalışma dönemini oluşturduğu, tazminatın hesabında pasif devrede de zararın oluşacağı ve bu zararın asgari ücret düzeyinde bir zarar olacağının kabulünün gerektiği Dairemizin yerleşmiş içtihatlarındandır.
Pasif devre zararının hesaplanması sırasında esas alınan ücret, bir çalışmanın karşılığı değil, ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığıdır. Hal böyle olunca da ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı pasif dönem (devre) zararının hesaplanmasında dikkate alınamayacağı açıktır. Zira asgari geçim indirimi ücretin eki olmadığından, tazminat alacaklarının hesaplanmasında esas ücrete dahil edilemez.
Somut olayda mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda hesaplamada net asgari ücretin 1,32 katı esas alınmış, aktif-pasif dönem ayrımı yapılmamıştır. Bu durumda yukarıdaki açıklamalar ışığında 58 yaşındaki muris eş için aktif-pasif dönem ayrımı yapılarak, pasif dönem zararının, asgari geçim indirimi olmaksızın asgari ücret üzerinden hesaplanması gerektiğinden, mahkemece aynı bilirkişiden bu yönde de ek rapor alındıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ile davalı ..."e geri verilmesine 21/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.