1. Hukuk Dairesi 2014/19220 E. , 2016/10750 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı ...’ın tek yasal mirasçısı olan kendisinden mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak, maliki bulunduğu ... parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 19 numaralı bağımsız bölümü satış göstermek suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı, üçüncü bir kişinin vekâleten satışı ile taşınmazı satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının mirasbırakanı 14/06/1939 doğumlu ...’ın 04/07/2012 tarihinde ölümüyle geriye tek mirasçı olarak davacı ...’ın kaldığı, çekişme konusu...parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 19 no’lu bağımsız bölüm mirasbırakan adına kayıtlı iken mirasbırakanın, 18/06/2012 tarihinde dava dışı ...’ı satışa da yetkili olmak üzere vekil atadığı, vekil ...’ın 25/06/2012 tarihinde taşınmazı davalı ...’a satış suretiyle devrettiği anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır.
Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, mirasbırakan...’ın çekişme konusu taşınmazı satması için geçerli bir neden bulunmadığı, mirasbırakanın davacı kızı ile uzun yıllardır görüşmediği ve ilişkilerinin iyi olmadığı, mirasbırakanın hastane borçlarının SGK tarafından ödenmiş olması, ölümünden sonra açığa çıkan 1.961.-TL kredi borcunun ise davacı tarafından ödenmiş olması dikkate alındığında mirasbırakanın hastane masrafları ve borçları nedeniyle taşınmazı sattığına yönelik davalı savunmasına itibar edilemeyeceği, mirasbırakanın taşınmazı dava dışı ... vasıtasıyla davalı ...’a devrettiği, satıştan kısa bir süre sonra öldüğü ve terekesinden böyle bir paranın çıkmadığı da gözetildiğinde, temlikin muvazaalı ve mal kaçırma amaçlı olduğu anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.