4. Hukuk Dairesi 2012/11164 E. , 2013/8244 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... vd. aleyhine 11/03/2004 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat 03/05/2006 tarihli birleşen dava dilekçesinde manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kabulüne, birleşen davanın reddine dair verilen 22/02/2012 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili, duruşmasız olarak incelenmesi de davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 07/05/2013 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile karşı taraftan davalılar vekili Avukat ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre asıl dosya ve birleşen dosya davalılarının tüm temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Asıl dosya ve birleşen dosya davacısının temyiz itirazlarına gelince:
Asıl dava, trafik kazasında yaralanma nedeniyle uğranılan maddi tazminatın, birleşen dava ise manevi zararın ödetilmesi istemlerine ilişkindir. Yerel mahkemece asıl davada ıslah ile artırılan maddi tazminat isteminin kabulüne, birleşen davada manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiş, hüküm; taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava, haksız fiile dayalı olup gerek ceza dosyası ve ... Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığının 22/01/2010 tarihli raporundan 07/02/2002 tarihinde trafik kazası geçiren davacıda sol tibia metafiz kırığı, sol malleol kırığı, sağ tibia açık cisim kırığının meydana geldiği, fonksiyonel ve anatomik bir araz saptanmadığından vücut genel çalışma gücünden kaybetmediği, 16 ay süre ile iş göremezlik halinde kaldığı, yine Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığının 15/10/2003 tarihli raporundan sürücü davalı ..."in kazanın oluşumunda 2/8 oranında kusurlu olduğu anlaşılmış olduğundan manevi tazminat isteminin reddi doğru görülmemiştir. Mahkemece, birleşen dosyada manevi tazminatın reddi için kabul edilen gerekçeler, tazminat talebinin tümden reddini gerektirecek nitelikte değildir. Ancak bu gerekçeler, tazminat miktarının belirlenmesinde indirim nedenleri içerisinde değerlendirilebilecek hususlardır. Şu durumda davacının yaralanması ve dosya içeriği değerlendirilerek Borçlar Kanunu 47. maddesi gereğince bedensel bütünlüğün ihlali durumunda manevi tazminata hükmolunmak gerektiği
hususu gözetilerek davacı yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmolunması gerekirken hatalı değerlendirme ile bu kalem istemin tümden reddi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle asıl ve birleşen dosya davacısı ... yararına BOZULMASINA, asıl ve birleşen dosya davalıları ... ve ..."in tüm temyiz itirazlarının ise yukarıda (1) nolu bentte gösterilen nedenlerle reddine ve temyiz eden davacı yararına takdir olunan 990,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davalılara yükletilmesine, davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 07/05/2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnalarından olup, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi olarak tanımlanmaktadır. Islah ile taraflar dava sebebini, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilirler. Usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunması şartı ile davanın tamamen veya kısmen ıslahı mümkündür.
Dava sebebinin veya dava konusunun değiştirilmesi tamamen ıslah halleridir. (Baki Kuru 4. Cilt s. 3990). Davanın kısmen ıslahında ise, dava dilekçesinden sonraki bir usul işleminin ıslahı söz konusudur. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamalarında kabul edildiği üzere müddeabihi (dava değerini) arttırma halinde kısmi ıslah söz konusu olup kısmi ıslahta, tamamen ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmi ıslah yapıldığı tarihten ileriye dönük olarak hüküm ifade eder.
Zamanaşımı ise borcu ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu nedenle zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. BK. 133 madde zamanaşımını kesen sebepler sayılmış olup bunlardan biri de dava açılmasıdır. Davanın tamamen ıslahında dava baştan beri (dava dilekçesinden itibaren) ıslah edildiği için ıslah edilen kısım içinde davanın açıldığı tarihte zamanaşımı kesilmiş olur.
Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım kesilir. Henüz açılmayan (saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder.
Nitekim 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK. 107. maddesinde düzenleme altına alınan belirsiz alacak davası ve tesbit davasında davacının iddianın genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunun arttırılabileceği kabul edilmiş, maddenin gerekçesinde de bu dava ile ilk dava tarihinde zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir.
Aynı Yasanın 109. maddesindeki kısmi davada ise zamanaşımının kesileceği yolunda bir açıklama yoktur.
6100 sayılı Kanunun hazırlanması sırasında görev alan Prof. Hakan Pekcanıtez, Prof. Oğuz Atalay ve Prof. Muhammet Özekes tarafından yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine göre Medeni Usul Hukuku Kitabının 321. sayfasında “Belirsiz alacak davası açılabilmesinin mümkün olduğu hallerde kısmi dava açmak davacı açısından üç nedenle daha elverişli olmayacaktır. Birincisi kısmi dava açan davacının alacağının geri kalan kısmı için zamanaşımı süresi kesilmemiş olacaktır. Buna karşılık belirsiz alacak davasında zamanaşımı, dava sonunda alacağın tümü için dava tarihinde kesilmiş sayılacaktır. İkinci olarak kısmi dava açan davacı dava sırasında alacağın geri kalan kısmını talep etmek isterse, bunu ancak ıslah ya da karşı tarafın açık rızası ile yapabilecektir...” şeklindeki açıklamaları ile gerek Dairemizin, gerekse HGK"nun önceki içtihatları gibi yeni HMK.da da kısmi dava açılması halinde sadece dava edilen bölüm için zamanaşımının kesileceği yolundaki istikrarlı uygulamanın devam ettirildiği anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında davaya konu trafik kazası 07/02/2002 tarihinde meydana gelmiş maddi tazminatla ilgili ıslah dilekçesi ise 03/10/2011 tarihinde verilmiştir ki, bu tarihte olayın tabi olduğu 5 yıllık uzamış ceza zamanaşımı süresi dolmuştur. Davalı vekili süresinde ıslah edilen bölümle ilgili olarak zamanaşımı def"i ileri sürdüğüne göre ıslahla istenen maddi tazminat isteminin zamanaşımı nedeniyle reddi gerekirken kabulü yerinde olmadığından Dairemiz kararının 1 nolu bendine katılmıyorum. 07/05/2013