1. Hukuk Dairesi 2014/19458 E. , 2016/10661 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davaların kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 29.11.2016 Salı günü saat: 10.05"te daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ile tazminat isteklerine ilişkindir.
Asıl davada davacılar, ortak mirasbırakanları...’in maliki olduğu 2005, 1903, 183, 244, 296, 387 ve 521 parsel sayılı taşınmazlarını mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla birlikte yaşadığı davalı oğlu ...’e satış suretiyle temlik ettiğini, temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürerek çekişmeli taşınmazların davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Birleştirilen davada davacılar, asıl davadaki iddialarını tekrarlamışlar, davalı ...’in asıl davanın açıldığı gün çekişmeli 387 sayılı parseli ve bu tarihten 3 gün sonra da çekişmeli 2005 ve 296 sayılı parselleri danışıklı olarak dava dışı ...’e satış yoluyla devir ettiğini ileri sürerek anılan parseller yönünden fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 20.000,00 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasını istemişlerdir.
Asıl ve birleştirilen davada davalı ..., davaya cevap vermemiş, yargılama aşamasında davanın reddini savunmuştur.
Dava dışı ... 15/04/2011 tarihli dilekçesi ile, çekişmeli 387, 2005 ve 296 sayılı parsellerin adına kayıtlı olduğunu ve iyi niyetle edindiğini, muvazaaya dayalı tapu iptal ve tescil davasının şartlarının oluşmadığını bildirip anılan parseller yönünden davanın reddini istemiş ve davaya müdahale talebinde bulunmuştur.
Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 388, 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HUMK"nun 389., yine HMK"nin 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada HUMK"nun 381.maddesinin son fıkrasının HMK"nin 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur.
Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK"nin yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda; ‘’ asıl dava yönünden 1903, 183, 244, 387 ve 521 parsel sayılı taşınmazların davacıların veraset ilamındaki oranında tapu kayıtlarının iptali ile davacıların miras payı oranında adlarına tesciline, davalı ... hakkında açılan davanın reddine, birleştirilen dava yönünden ise 387 parsel sayılı taşınmazın devredilmiş olması nedeniyle 25.650,00 TL’nin davacıların payına düşen kısmının davalıdan alınmasına ‘’ karar verildiği halde, gerekçeli kararda ‘’ asıl dava yönünden 183, 244 ve 521 parsel sayılı taşınmazların davacıların veraset ilamındaki oranında tapu kayıtlarının iptali ile davacıların miras payı oranında adlarına tesciline, davalı ... hakkında açılan davanın reddine, birleştirilen dava yönünden ise 387 parsel sayılı taşınmazın devredilmiş olması nedeniyle 25.650,00 TL’nin davacıların payına düşen kısmının davalıdan alınmasına ‘’ hükmedilmesi suretiyle kısa karar ile çelişkili olarak gerekçeli karar yazılmış olması doğru değildir.
Hâl böyle olunca, 10.4.1992 gün, 1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
Kabule göre de, davaya müdahale talebinde bulunan ... hakkında usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı halde, ...’e davalı sıfatı verilerek hakkındaki davanın reddedilmiş olması hatalı olduğu gibi, asıl davaya konu 1903 parsel sayılı taşınmaz hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması, birleştirilen dava yönünden ise 20.000,00 TL tazminat isteğinde bulunulduğu ve ıslah da yapılmadığı halde talep aşılarak 25.650,00 TL’ye hükmedilmesi de isabetsizdir.
Davacılar vekili ile davalı vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenle yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.