Yukarıda tarih ve numarası yazılı kararın temyizen tetkiki davalı(Alacaklı) vekili tarafından istenmiş, mahkemece ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar verilmiştir. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. Uyuşmazlık 3. kişinin İİK’nun 96. ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasına ilişkindir. Davacı ile borçlu karı-koca olup, borç 31.12.2004 tarihinde düzenlenen çekten kaynaklanmaktadır. Dava konusu taşınır mallar 04.04.2006 tarihinde, borçlu ve 3.kişinin birlikte oturduğu ve ödeme emrinin tebliğ edildiği evde haczedilmiştir. İcra İflas Kanun’un 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesi borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olup, davacının bu yasal karinenin aksini kesin ve güçlü delillerle ispatlaması gerekir. Davacı 3. kişi, eşi olan borçlu ile G.1.Noterliğinin 28.11.2005 gün ve....yevmiye no’lu düzenleme şeklindeki sözleşme ile mal ayrılığı sözleşmesi yaptıklarını ve hacizli malları Gaziantep 2.İcra Müdürlüğü’nün 2005/328 Talimat dosyasında 21.12.2005 tarihinde yapılan ihaleden satın aldığını ileri sürmüş ise de, mal ayrılığı sözleşmesi, borcun doğumundan ve hatta ödeme emrinin tebliğ edildiği tarihten sonra yapılmıştır. Öte yandan davacı 3.kişinin hacizli malları daha önceden Gaziantep 2.İcra Müdürlüğü’nün 2005/328 Talimat dosyasında gerçekleşen ihaleden 21.12.2005 tarihinde satın aldığı anlaşılmakta ise de, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2002/15-917 Esas ve 1041 Karar sayılı 23.9.2002 günlü kararında da belirtildiği gibi, hangi türü olursa olsun haciz nedeniyle istihkak davalarındaki amaç mülkiyet hakkının tespiti değildir. Amaç dayanılan hakkın kapsamına uygun eylemli bir durum yaratmak ve hacizli malın iadesini sağlamaktır. Bunu sağlamak için de haczin dayanılan hak karşısında bağlayıcı olup olmadığına bakmak gerekir. B.K.’nun 231.maddesi hükmüne göre taşınır bir malı ihalede satın alan kimse ihale anında mülkiyeti kazanırsa da, dosyadaki bilgi ve belgelerden karı-koca olan davacı ile borçlunun mal kaçırmak için danışıklı işlemler yaptığı açıkça izlenmektedir. Gerçekten ihaleye katılan davacının gelir ve kazancı olduğu ispat edilmediği gibi, takip borcun doğumundan sonra başlatılmıştır. Ayrıca, borçlu olan eşinin borcunu ödemek yerine, ihaleden hacizli malları satın almak suretiyle başka bir icra dosyasında istihkak iddiasında bulunmak hayatın olağan akışına uygun ve inandırıcı olmadığı gibi, borcun doğumundan ve hatta ödeme emrinin tebliğ edildiği tarihten sonra yapılmış mal ayrılığı sözleşmesi de danışıklı işlem niteliğindedir. Davacı hacizli malların kendisine ait olduğuna ilişkin başkaca bir delil de sunmamıştır. Tüm bu maddi ve hukuki olgular karşısında davanın tümüyle reddi gerekirken, aksi düşüncelerle ihaleden satın alınan mallar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalı alacaklının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,temyiz harcının istek halinde davalı(Alacaklı)"ya iadesine, 20.03.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.