Esas No: 2017/80
Karar No: 2017/129
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2017/80 Esas 2017/129 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2017 / 80 KARAR NO : 2017 / 129 KARAR TR : 20.2.2017 |
ÖZET : İstanbul ili, eski Küçükçekmece yeni Arnavutköy ilçesi, Şamlar Köyü, Kuru Köprü mevkii, 15 pafta 1329 parsel sayılı taşınmazın hisseli maliki olan davacının taşınmazına davalı idarece kamulaştırma-sız el atıldığından bahisle Gaziosmanpaşa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan davada, dava konusunun alınan bilirkişi raporuna itiraz nedeniyle yeniden alınan rapordaki değere ikinci kez ıslah yasağı dolayısıyla yükseltilememiş olması nedeniyle, Gaziosmanpaşa 2. Asliye Hukuk Mahke-mesi’nin 2010/512 Esas sayılı dosyasında talep edilen tazminata ilave olarak 36.785,01 TL tazminatın asıl dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı : A.A.
Vekili : Av. N.K.
Davalılar : İSKİ Genel Müdürlüğü
Vekilleri : Av. H.T., Av. M.A.
O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının İstanbul ili, eski Küçükçekmece yeni Arnavutköy ilçesi, Şamlar Köyü, Kuru Köprü mevkii, 15 pafta 1329 parsel sayılı taşınmazın hisseli maliki olduğunu, dava konusu taşınmaza mutlak koruma alanında kaldığından bahisle davalı idare tarafından hiçbir kamulaştırma işlemi yapılmadan ve bedel ödenmeden el atıldığını, davacının mülkiyet hakkını kısıtladığını, bu nedenle Gaziosmanpaşa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2010/512 Esas no’lu dosya ile kamulaştırmasız el atma nedeni ile tazminat davası ikame ettiklerini, ancak el atılan taşınmazda miktar bakımından röperli krokiye göre artış ve m2 birim fiyatında değişiklik olması nedeniyle ek dava açtıklarını belirterek, Gaziosmanpaşa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/512 Esas sayılı dosyasında talep ettikleri tazminata ilave olarak 36.785,01 TL tazminatın asıl dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
Gaziosmanpaşa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi: 28/03/2013 gün ve 2011/548 Esas, 2013/126 Karar sayı ile özetle açılan davanın kesinleşen Gaziosmanpaşa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ilamına göre ek dava niteliğinde olduğundan bahisle davanın kabulüne karar vermiş, bu karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi: 17/02/2014 gün ve 2013/19187 Esas, 2014/3635 Karar sayı ile ‘‘…Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; dava konusu taşınmaza fiilen el atılmamakla birlikte, taşınmazın göl mutlak koruma alanı olarak ayrıldığı anlaşılmıştır.
11/06/2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasanın 21. maddesi ile Kamulaştırma Kanununun geçici 6. maddesinde yapılan değişiklik ile; “Uygulama İmar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır.” hükmü getirilmiştir.
Öte yandan Anayasa Mahkemesi"nin 25/09/2013 gün 2013/93 Esas, 2013/101 Karar sayılı ilamında da; “Kamulaştırması el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerektiği; imar kısıtlamalarında taşınmazın zilyetliğinin malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin tasarruf yetkisinin, ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kaldığı, bu nedenle imar kısıtlamalarından kaynaklanan tazminat davalarının idari yargıda açılabileceği” kabul edilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davanın idari yargıda görülmesi gerektiğinden, dava dilekçesinin görev yönünden reddi yerine, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…’’ şeklindeki gerekçeyle kararın bozulmasına hükmetmiş, davacı vekili karar düzeltme talebinin de reddine karar verilmiştir.
GAZİOSMANPAŞA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 24/02/2015 gün ve 2014/769 Esas, 2015/109 Karar sayı ile bozma ilamına uyarak uyuşmazlığın hukuki el atmadan kaynaklandığı, hukuki el atmadan doğan zarara ilişkin davanın 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri uyarınca, idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğini belirterek görevsizlik kararı vermiş, karar taraflarca temyiz edilmeksizin 16/04/2015 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı vekili, aynı istemle bu kez idari yargı yerinde dava açmıştır.
İSTANBUL 2. İDARE MAHKEMESİ: 13/12/2016 gün ve 2016/629 Esas sayı ile ‘‘…2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun “Olumsuz Görev Uyuşmazlığı” başlıklı 14.maddesinde, ’’Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerektiği ve bu uyuşmazlığın giderilmesinin, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebileceği” hükmüne, “Yargı Merciince Yapılacak İşlemler” başlıklı 15. maddesinin b bendinde ise, “Olumsuz görev uyuşmazlıklarında dava dosyaları, son görevsizlik kararını veren yargı merciince, bu kararın kesinleşmesinden sonra, ceza davalarında doğrudan doğruya diğer davalarda ise taraflardan birinin istemi üzerine, ilk görevsizlik kararını veren yargı merciine ait dava dosyası da temin edilerek Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir ve görevli yargı merciinin belirlenmesi istenir.” hükmüne yer verilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden; dava konusu uyuşmazlık ile ilgili olarak ilk önce, davacının maliki olduğu taşınmazın mutlak koruma havzasında kaldığından bahisle 10.000.00 TL kamulaştırmasız el atma bedelinin tazmini talebiyle Gaziosmanpaşa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin E:2010/512 ve K:2011/576 sayılı davanın açıldığı, dava safahatında yapılan bilirkişi raporunda taşınmaz bedelinin 116.895,36 TL olarak hesaplandığı, davacı tarafından dava konusu miktarın bu bedel üzerinden ıslah edildiği, bilirkişi raporuna yapılan itiraz sonucunda kamulaştırmasız el atma bedelinin 153.680,00TL olarak düzeltildiği ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca ikinci kez ıslah edilemediği, anılan mahkeme tarafından ıslah edilen miktar ile bağlı kalınarak davanın kabulüne karar verildiği, dava devam ederken bilirkişi raporu ile belirlenen tutar ile ıslah edilen tutar arasında oluşan 36.785,01 TL farkın ödenmesi talebiyle bu defa Gaziosmanpaşa 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2011/548 sayılı dosyası ile açılan davada anılan mahkemenin 28.03.2013 tarihli, E:2011/548 ve K:2013/126 sayılı karan ile davanın kabulüne karar verildiği, bu karara karşı temyiz kanun yoluna başvurulduğu, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin E: 2013/19187 ve K:2014/3635 sayılı kararı ile anılan mahkeme kararının davanın idari yargıda görülmesi gerektiği gerekçesiyle bozulduğu, anılan bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozma kararma uyarak 24.02.2015 tarihli E:2014/769 ve K:2015/109 sayılı kararı ile davanın idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verdiği ve bunun üzerine Mahkememizin E:2016/629 esasına kayıtlı davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; Gaziosmanpaşa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin E:2010/512 ve K:2011/576 sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile davalı İSKİ Genel Müdürlüğü adına tesciline karar verilmekle davacının kamulaştırılmasız el atıldığı belirtilen taşınmaz ile illiyet bağının kesildiği, Gaziosmanpaşa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2014/769 sayılı dosyasının konusunun kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasından çıkarak alacak davasına dönüştüğü halde; idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesinin yerinde olmadığı…’’ şeklindeki gerekçesi ile davanın adli yargının görev alanına girdiğini belirterek, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. maddesi hükümleri uyarınca görevli yargı merciinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine, dosya incelemesinin Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vererek dosyayı Mahkememize göndermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 20.2.2017 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının, son görevsizlik kararını veren mahkemece adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Sinem USTA’nın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, İstanbul ili, eski Küçükçekmece yeni Arnavutköy ilçesi, Şamlar Köyü, Kuru Köprü mevkii, 15 pafta 1329 parsel sayılı taşınmazın hisseli maliki olan davacının taşınmazına davalı idarece kamulaştırmasız el atıldığından bahisle Gaziosmanpaşa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan davada, dava konusunun alınan bilirkişi raporuna itiraz nedeniyle yeniden alınan rapordaki değere ikinci kez ıslah yasağı dolayısıyla yükseltilememiş olması nedeniyle, Gaziosmanpaşa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/512 Esas sayılı dosyasında talep edilen tazminata ilave olarak 36.785,01 TL tazminatın asıl dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Dava dosyalarının ve içindeki belgelerin incelenmesinden; dava konusu uyuşmazlık ile ilgili olarak öncelikle davacının maliki olduğu taşınmazın ‘Sazlıdere Barajı Mutlak Koruma Havzası’nda kaldığı ve davacının taşınmazdan artık yararlanamadığı belirtilerek 10.000.00 TL taşınmaz kamulaştırmasız el atma bedelinin tazmini talebiyle Gaziosmanpaşa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nde 2010/512 Esas sayılı davanın açıldığı, 16/12/2010 tarihinde yapılan keşif incelemesi ve buna dayanılarak hazırlanan ilk bilirkişi raporunda taşınmaz bedelinin 116.895,36 TL olarak belirlendiği, davacı vekilinin ıslan dilekçesiyle dava konusunu hesaplanan bedele yükselttiği, ancak daha sonra davacı vekilinin hesaplama hatası olduğu gerekçesiyle bilirkişi raporuna itirazda bulunduğu, neticeten kamulaştırmasız el atma bedelinin alınan 01/07/2011 tarihli ek bilirkişi raporunda 153.680,00TL olarak düzeltildiği, davacı vekilinin dava konusunu ikinci kez ıslah edememesi nedeniyle dava devam ederken ıslah edilen dava konusu 116.895,36 TL ve neticeten belirlenen taşınmaz bedeli 153.680,00 TL arasındaki 36.785,01 TL farkın ödenmesi talebiyle bu defa Gaziosmanpaşa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2011/548 Esas sayılı davayı açtığı, anılan davada Gaziosmanpaşa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin bu davanın Gaziosmanpaşa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/512 Esas sayılı dosyasına ek dava olarak ikame edildiğini belirtmek suretiyle kesinleşmiş karara dayanarak kabul kararı verdiği, bu karara karşı temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin mahkeme kararını davanın idari yargıda görülmesi gerektiği gerekçesiyle bozulduğu, anılan bozma kararı üzerine Gaziosmanpaşa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozma kararına uyarak davanın idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verdiği, davacı vekilinin bu kez idari yargıda dava açtığı, İstanbul 2. İdare Mahkemesi’nin kamulaştırmasız el atma nedeniyle ilk davanın açılmış olduğu Gaziosmanpaşa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile davalı İSKİ Genel Müdürlüğü adına tesciline karar verilmesiyle davacının kamulaştırılmasız el atıldığı belirtilen taşınmaz ile illiyet bağının kesildiği, Gaziosmanpaşa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen ek davanın konusunun kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasından çıkarak alacak davasına dönüştüğü, bu nedenle davanın adli yargının görev alanına girdiğini belirterek görevli yargı yerinin belirlenmesi maksadıyla Mahkememize başvurduğu anlaşılmıştır.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde; “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.
a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.
b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik dördüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi on beş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.
Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik üçüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.
Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.
Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.
İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.
c) (Ek: 3/7/2005 - 5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz.” hükmü;
Aynı Kanun"un 18. maddesinde, “İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re"sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır.
Belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında "düzenleme ortaklık payı" olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçemez.
(Değişik üçüncü fıkra: 3/12/2003-5006/1 md.) Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tâbi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz.
Düzenleme ortaklık paylarının toplamı, yukarıdaki fıkrada sözü geçen umumi hizmetler için, yeniden ayrılması gereken yerlerin alanları toplamından az olduğu takdirde, eksik kalan miktar belediye veya valilikçe kamulaştırma yolu ile tamamlanır.
Herhangi bir parselden bir miktar sahanın kamulaştırılmasının gerekmesi halinde düzenleme ortaklık payı, kamulaştırmadan arta kalan saha üzerinden ayrılır.
Bu fıkra hükümlerine göre, herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınmaz. Ancak, bu hüküm o parselde imar planı ile yeniden bir düzenleme yapılmasına mani teşkil etmez…” hükmü yer almıştır.
Olayda, davacı vekili tarafından, dava dilekçesinde, İSKİ İçme Suyu Havzaları Yönetmeliği gereği imar planlarında su havzasında ve dere mutlak koruma alanında bırakılarak, tasarruf hakkı kullanılamayacak şekilde kısıtlanan davacıların taşınmazının bedelinin ödenmesine hükmedilmesinin istenildiği; mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın maliki yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak, bu sonuç ya da sonuçların, bir idari işlem olan Yönetmelik ve imar planlarından başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarenin Yönetmelik gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı anlaşılmıştır.
Belirtilen duruma göre, toplamda 15.214 m2 olan dava konusu taşınmazın 10.355,82 m2’lik kısmının İSKİ İçme Suyu Havzaları Koruma ve Kontrol Yönetmeliği gereğince ve bu yönetmeliğe uygun olarak su havzasında bırakılmış ve dere mutlak koruma alanında, 207,71 m2 ve 4650,47 m2’lik kısmının ise kısa mesafeli koruma alanında kalmış olduğu, dosyada mevcut delil ve belgelerden taşınmaza davalı idarece fiilen el atılmadığının anlaşıldığı, yönetmelik, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.
Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı”nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin kimi fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında ”… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamalarında taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “ dere mutlak koruma alanı” nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim, Anayasanın 158. maddesi ile, adli, idari ve askeri yargı merciileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir. Yine taşınmazı imar planında “spor alanı” olarak ayrılan davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No: 2013/1586) “…Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikayeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806) Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E.2013/603, K.2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.
Diğer yandan yargı yolu kavramı, bir hukuk sisteminde, herhangi bir davanın o hukuk sistemine dahil yargı haklarından hangisinde bakılacağını ifade eder. Uyuşmazlığın hangi yargı kolunda bakılacağı hususu, davanın genel şartlarından olup mahkemece re’sen dikkate alınması gerekir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı bilinen bir genel hukuk ilkesi olup; asıl davanın açıldığı ancak esasen görevsiz olan mahkemede bakılan ve kanun yolundan geçerek kesinleşen karar, davanın esası bakımından kesin delil teşkil etse dahi, usul hükümlerinin ve bu arada ‘görev’ hususunun delil teşkil etmeyeceği açıktır. Tarafları, konusu aynı olan ve aynı dava sebebine dayanan asıl davanın görevsiz mahkemede açılarak neticelenmiş, yargılama sonunda verilen kararın kesinleşmiş olması; kamulaştırmasız el atma bedelini bilirkişi raporunda gösterilen miktara tamamlamak üzere açılan ek davanın hukuki niteliğini değiştirmeyeceği gibi yargı yoluna da etki etmesi mümkün değildir.
Somut olay ve mevzuat hükümleri birlikte irdelendiğinde; temel olarak hukuki el atmadan kaynaklı tazminat talebine dayandırılan davanın idari yargı yerinin görevine girdiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü idari yargı yerinin görevine girdiğinden; İstanbul 2. İdare Mahkemesi’nce yapılan başvurunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 2. İdare Mahkemesi’nce yapılan BAŞVURUNUN REDDİNE, 20.2.2017 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Nuri NECİPOĞLU
|
Üye Ali ÇOLAK
Üye Süleyman Hilmi AYDIN |
Üye Yusuf Ziyaattin CENİK
Üye Mehmet AKBULUT |
Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ
Üye Yüksel DOĞAN |
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.