1. Hukuk Dairesi 2015/9486 E. , 2016/10607 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, hile (aldatma) hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, davaya konu 528 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kat irtifakına konu 2 nolu bağımsız bölümü davalı kızına ölünceye kadar bakım akdi yapılıyor inancıyla tapuda devrettiğini fakat davalının kendisinin yaşlılığından ve okuma yazma bilmemesinden faydalanarak tapuda satış işlemi ile taşınmazı devraldığını, taşınmaz karşılığında kendisine herhangi bir bedel ödenmediğini, hileyi 06/08/2014 tarihinde öğrendiğini ve bu sebeple sözleşmeden döndüğünü, tescilin yolsuz hale geldiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı, davacının davaya konu taşınmazı kendi isteği ile tapuda iki tanık huzurunda yapılan resmi senetle devrettiğini, davacının asıl amacı bağış yapmak iken tapuda satış işlemi yaptıklarını, davada davacının kendi muvazaasına dayandığını, iddia ettiği hileyi satış işleminin yapıldığı tarihte öğrendiğini bu sebeple davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını ileri sürerek öncelikle davanın usulden reddini, mahkeme aksi kanaatte ise davanın esastan reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının gerçek iradesinin bağışlama olması nedeniyle satış işleminde taraf muvazaası bulunduğu ve bunun da yazılı delille ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Somut olaya gelince; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki, davacı taraf, dava dilekçesinde açıkça tanık deliline dayandığı, tanıkların isim ve adreslerini bildirdiği hâlde mahkemece 10.03.2015 tarihli ikinci celsede, "...davacı vekilinin tanıkları ... ve ... gelecek celse hazır etmesi durumunda dinlenmesine..." dair ara karar kurulduğu, 12.05.2015 tarihli bir sonraki celsede, sonuca etkili olmadığından dinlenmeyen taraf tanıklarının dinlenmesinden vazgeçilmesine karar verildiği ve davanın esası hakkında hüküm kurularak yargılamanın sonlandırıldığı görülmektedir.
Hâl böyle olunca, tanıkların dinlenmesi, taraf delillerinin eksiksiz bir biçimde toplanarak hile iddiasının açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.