1. Hukuk Dairesi 2014/18164 E. , 2016/10605 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil mümkün olmazsa bedelin tahsili davası sonunda, yerel mahkemece davalılar ...., ... ve ... yönünden davanın kabulüne, davalı ... yönünden reddine ilişkin olarak verilen karar davalı ... ve davalı ... vekilleri tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, mümkün olmadığı taktirde bedel isteğine ilişkindir.
Davacı, paydaşı olduğu 441, 454, 531, 542, 835 ve 945 parsel sayılı parsel sayılı taşınmazlarla ilgili yardımcı olacağını söyleyen yeğeni olan davalı ..."un yönlendirmesi ile 02.10.2009 tarihinde dava dışı ... ile..."ü vekil tayin ettiğini, 6 gün sonra davalı, verilen vekâletnamenin eksik olduğundan bahisle davalı ..."e vekâletname verilmesi yönünde ikna etmesi sonucu 08.10.2009 tarihinde..."ya satış yetkilerinin de bulunduğu vekâletname verdiğini, bu vekâletname ile diğer parsellerdeki paylarının değişik kişilere devredildiğini, çekişme konusu 542 parsel sayılı taşınmazdaki payının ise birlikte hareket eden diğer davalılar ..., ... ve..."e devredilmiş olduğunu, ortada gerçek bir satış olmadığı gibi, bu yönde iradesinin de bulunmadığını ileri sürerek, tapu iptal ve tescile, olmadığı takdirde rayiç bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., davaya cevap vermemiş, diğer davalılar davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, çekişme konusu payları satın alan davalıların iyiniyetli oldukları gerekçesi ile onlar yönünden davanın reddine, davalılar ... ve ..."nın işbirliği içinde hareket ederek satış bedelini davacıya ödemedikleri gerekçesi ile ... ve ... yönünden bedel isteğinin kabulüne dair verilen karar Dairece; "... Vekil ..., dekorasyon işi yaptığını, arkadaşı olan davalı ..."un bir vekalet işi var demesi üzerine çekişme konusu vekaletin verildiğini, davacıyı önceden tanımadığını, satış bedellerini de davacıya ödemediğini beyan etmiştir. Davalı ..., davalı ..."un kendisine borcu bulunduğunu, karşılığında çekişme konusu payı devretmeyi teklif ettiğini, bunun üzerine temlikin gerçekleştirildiğini, davalı ..., emlakçılık yapan kayınbabası..."in yönlendirmesi ile altınlarını satıp dava konusu payı satın aldığını, davalı ... ise, emlakçı..."in çekişme konusu yeri bildirerek ileride daha da değerleneceğini söylemesi
üzerine taşınmazı satan ... ile satış bedeli konusunda anlaşarak satın aldığını, savundukları görülmektedir. Yukarıda değinilen ilkeler ve belirtilen bu olgular karşısında, vekilin davalı ..."la el ve işbirliği içinde hareket ederek, davacıyı zararlandırdıkları açıktır. Diğer bir söyleyişle vekalet görevi kötüye kullanılmıştır. Davalılar ..., ... ve ... ise, ilk el konumunda olup, satış konusunda muhatabın kayıt maliki olan davacı veya onun görevlendirdiği vekil olacağını bilmeleri gerektiği halde, taşınmazın pazarlığını kayıtla ilgisi olmayan ve satış konusunda yetki ve görevi bulunmayan ... ile yaptıkları, kaldı ki davalı ..."in herhangi bir bedel ödemeyip ..."a olan borcuna mahsuben pay devraldığı, öte yandan akitte gösterilen değerler ile gerçek değerler arasında açık ve aşırı fark bulunduğunun da keşfen sabit olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde sözkonusu davalıların da vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda olup TMK"nin 1024. maddesi aracılığı ile 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacakları, diğer bir deyişle iyiniyetli sayılmayacaklarından kazanımlarının korunamayacağı açıktır. Hal böyle olunca; tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile bedele hükmedilmesi doğru olmadığı gibi, davacının aynı iddialarla, aynı mahkemeye başka taşınmazları hakkında açmış olduğu davaların birleştirilmesinin düşünülmemiş olması da doğru değildir..." gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davalı ... yönünden davanın husumetten reddine, diğer davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca yazılı şekilde karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davalılar vekillerinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, Reddine.
Ancak; bilindiği üzere; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297/2. maddesinde belirtildiği üzere, mahkemelerce verilen kararların, her bir istek hakkında taraflara yüklenen borç ve tanınan hakları sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi ve infaza imkan sağlayacak içerikte bulunması gerekeceği kuşkusuzdur. Anılan husus kamu düzeniyle ilgili olup, temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında gözetilmelidir.
Ne var ki, mahkemece kurulan hükmün infaz kabiliyeti taşıdığını söyleyebilmek mümkün değildir.
Şöyle ki; davalılar Selahattin, ... ve ... adına kayıtlı dava konusu hisselerin tapusunun iptali ile davacı adına tapuya tesciline yönelik hükmün tapu kaydı bilgileri açıkça belirtilmek suretiyle tesis edilmesi gerekirken infaz kabiliyeti taşımayacak şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Davalılar vekillerinin, bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan bu nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.