11. Hukuk Dairesi 2015/11383 E. , 2016/6482 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 11/03/2015 tarih ve 2014/147-2015/209 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında imzalanan iş sözleşmesinde işçinin rekabet yasağı ile ilgili hüküm bulunduğunu, müvekkili şirkette çalışan davalının iş sözleşmesini feshederek müvekkilinin rakibi olan dava dışı şirkette çalışmaya başladığını, bu nedenle rekabet yasağına ilişkin iş sözleşmesindeki hükmün ihlal edildiğini ileri sürerek sözleşme gereğince cezai şart olarak belirlenen 12 aylık brüt maaş tutarı olan 55.836,00 TL"nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; müvekkili tarafından iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, sözleşmede bulunan rekabet yasağına ilişkin hükmün geçersiz olduğunu, davacının zararının oluşmadığı savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalının çalıştığı dava dış şirket ile davacı şirketin faaliyet konuları itibariyle rakip firma olarak değerlendirilemeyeceği, ayrıca davacının bu çalışma nedeniyle zararının tespit edilemediği, davalının rekabet yasağı hükmüne aykırı hareket etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, işçinin rekabet yasağından ve işçi ile işveren arasında düzenlenen sözleşmeye aykırılık iddiasından kaynaklanan cezai şart istemine ilişkindir. Türk Borçlar Kanunu"nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un 4. maddesi uyarınca, Türk Borçlar Kanunu"nun yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşmiş olup da. Türk Borçlar Kanunu"nun yürürlüğe girdiği sırada henüz herhangi bir hak doğurmamış fiil ve işlemlere, Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır. Somut olayda taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinin 25.11.2011 tarihinde yapıldığı, ancak davalının davacı işyerinden 27.02.2013 tarihinde ayrıldığı ve davanın 12.04.2013 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla dava konusu olaya davalının ayrılma tarihinde yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunu"nun uygulanması gerekmekledir.
Somut olayda, davacı, dava dışı ... A.Ş. ile aralarında danışmanlık sözleşmesi olduğunu ve bu sözleşme gereğince danışmanlık hizmetinin davalı işçi tarafından verildiğini, dava dışı ... A.Ş"nin danışmanlık sözleşmesini feshetmesinden sonra davalı işçinin ... A.Ş"ye aynı hizmeti veren rakip işletmede çalışmaya başladığını ve hâlâ ... A.Ş"ye danışmanlık hizmeti verdiğini ileri sürmüş, mahkemece, davacı şirketin ve davalının çalışmaya başladığı şirketin sicil kayıtlarında faaliyet alanlarının farklı olduğu ve davalı işçinin çalıştığı işletmenin davacının rakibi olmadığı ayrıca somut bir zararın tespit edilmediği yönünde görüş bildiren bilirkişi raporuna itibar edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Türk Borçlar Kanunu"nun 444. maddesi gereğince. "Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir." Buna göre, rekabet yasağı kaydı karşısında, işverenin somut bir zarara uğraması gerekmemekte olup, işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması yeterlidir. Bu durumda, mahkemece, davalı işçinin çalışmaya başladığı şirketin fiili olarak faaliyet alanı tespit edilerek davacı şirkete rakip olup olmadığı, davalı işçinin davacı bünyesinde iken yaptığı işi yapıp yapmadığı değerlendirilerek davalının eyleminin davacının önemli bir zararına sebep olma ihtimalinin olııp olmadığı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü İle kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 13.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.