Esas No: 2019/1292
Karar No: 2019/6765
Karar Tarihi: 11.04.2019
a İlişkin Saklı Tutulan - Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2019/1292 Esas 2019/6765 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tehdit ve hakaret suçlarından şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 02/10/2018 tarihli ve 2017/178863 soruşturma, 2018/36301 esas, 2018/25372 sayılı iddianamenin iadesine dair İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesinin 15/10/2018 tarihli ve 2018/464 iddianame değerlendirme sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/10/2018 tarihli ve 2018/1334 Değişik İş sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 13/02/2019 gün ve 94660652-105-34-14940-2018-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25/02/2019 gün ve 2019/19161 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, müştekinin boşandığı eşinin kendisini tehdit ettiğinden bahisle şikayetçi olması üzerine, İstanbul 8. Aile Mahkemesinin 01/12/2017 tarihli kararı ile 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun uyarınca şüpheli hakkında, 1 ay süreyle tedbir kararı verilmesini takiben, müştekinin tedbir süresi geçtikten sonra 12/01/2018 tarihinde şüpheli tarafından tehdit edildiği ve kendisine hakaret edildiğinden bahisle şikayetçi olması üzerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 02/10/2018 tarihli ve 2017/178863 soruşturma, 2018/36301 esas, 2018/25372 sayılı iddianame düzenlendiği, anılan iddianamenin İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesince, 6284 sayılı Kanun"un 13. maddesi uyarınca davaya bakmaya görevli mahkemenin Aile Mahkemesi olduğu gerekçesiyle iade edilmiş ise de,
6284 sayılı Kanun"un 13/1. maddesinde yer alan "Bu Kanun hükümlerine göre hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayan, bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde, fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulur."" şeklinde düzenlemenin uyarınca tedbir kararı verme görevinin Aile Mahkemesine ait olduğu, verilen tedbir süresi içerisinde tekrardan suç işlenilmesi halinde ise görevli mahkemenin Aile Mahkemesi olduğu, ancak somut olayda 1 aylık tedbir süresinin bitimi olan 01/01/2018 tarihinden sonra , 12/01/2018 tarihinde müştekinin tekrardan şikayetçi olduğu, bu kapsamda artık ikinci suça ilişkin olarak davaya bakma görevinin Aile Mahkemelerine ait olmadığı, ikinci şikayete konu tehdit ve hakaret suçlarının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu kapsamda davaya bakmaya görevli Mahkemenin Asliye Ceza Mahkemesi olduğu gözetilmeden, itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit ve hakaret suçlarından şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 02/10/2018 tarihli ve 2017/178863 soruşturma, 2018/36301 esas, 2018/25372 sayılı iddianamenin iadesine dair İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesinin 15/10/2018 tarihli ve 2018/464 iddianame değerlendirme sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/10/2018 tarihli ve 2018/1334
Değişik İş sayılı kararının, 6284 sayılı Kanun"un 13/1. maddesinde yer alan "Bu Kanun hükümlerine göre hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayan, bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde, fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulur."" şeklinde düzenlemenin uyarınca tedbir kararı verme görevinin Aile Mahkemesine ait olduğu, verilen tedbir süresi içerisinde tekrardan suç işlenilmesi halinde ise görevli mahkemenin Aile Mahkemesi olduğu, ancak somut olayda 1 aylık tedbir süresinin bitimi olan 01/01/2018 tarihinden sonra , 12/01/2018 tarihinde müştekinin tekrardan şikayetçi olduğu, bu kapsamda artık ikinci suça ilişkin olarak davaya bakma görevinin Aile Mahkemelerine ait olmadığı, ikinci şikayete konu tehdit ve hakaret suçlarının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu kapsamda davaya bakmaya görevli Mahkemenin Asliye Ceza Mahkemesi olduğu gözetilmeden, itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Tehdit ve hakaret suçlarından şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 02/10/2018 tarihli ve 2017/178863 soruşturma, 2018/36301 esas, 2018/25372 sayılı iddianamenin iadesine dair İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesinin 15/10/2018 tarihli ve 2018/464 iddianame değerlendirme sayılı kararında ve bu karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/10/2018 tarihli ve 2018/1334 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Anayasanın 41. maddesinde belirtildiği gibi toplumun temelini aile oluşturmaktadır. Karşılıklı rıza ile oluşan ailenin sağlıklı yapılanması ve yürütülmesi toplumun huzurunu ve devamını doğrudan etkilemektedir. Aile içindeki huzursuzluklar, tartışmalar ve özellikle başta kadınlar olmak üzere kişilere karşı işlenen şiddet olayları, toplumumuzu sarsan boyutlara ulaşmıştır. Bu olaylara daha çok kadınlar ve çocuklar maruz kalmaktadırlar. Malesef kadına yönelik şiddet, en fazla aile içinde yaşanmaktadır. Aile içinde oluşan anlaşmazlıklar, sorunlar ve şiddet öncelikle bunlara tanık olan çocukları etkilemekte, eğitim hayatlarındaki başarılarını düşürmekte ve ileriki yaşantılarında şiddet uygulamaya eğilimli kişiler olarak yetişmektedirler, bu nedenle de şiddet aile içinde kalmamakta, ilerleyen zamanlarda toplumu da etkilemektedir.
Ceza Genel Kurulu"nun 17/04/2018 tarihli ve 2016/14-1448 esas, 2018/177 sayılı kararında da açıklandığı üzere; dünya genelinde güncelliğini koruyan ve mücadele edilmesi gereken aile içi ve kadına karşı şiddet, insanların temel hak ve özgürlüklerini ihlal etmesinin yanı sıra toplumsal yaşamı da tehdit eden sosyal bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bakımdan insan haklarına saygılı, sosyal bir hukuk Devleti olma konusundaki kararlılığını ortaya koyan ülkemizce Anayasamızda gerekli düzenlemeler yapılarak eşitlik ilkesi temelinde gerekli önlemler alınmıştır. Bu kapsamda; Anayasanın herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğunu hüküm altına alan "Kanun önünde eşitlik" kenar başlıklı 10. maddesine 22/05/2004 tarihli ve 25469 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5170 sayılı Kanun ile eklenen ikinci fıkrada; kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu, devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğu belirtilmiş, 13/05/2010 tarihli ve 27580 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5982 sayılı Kanun ile ikinci fıkraya eklenen cümle ile kadın-erkek eşitliğinin sağlanması hususunda alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı yorumlanamayacağı, eklenen üçüncü fıkra ile de çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılmacağı hüküm altına alınarak pozitif ayrımcılık ilk defa Anayasa düzeyinde benimsenmiştir.
Öte yandan ailenin, Türk toplumunun temeli olduğunu ve eşler arasındaki eşitliğe dayandığını belirten Anayasanın 41. maddesinin kenar başlığı "Ailenin korunması” şeklinde iken yine 5982 sayılı Kanun ile "Ailenin korunması ve çocuk hakları" haline getirilip anılan Kanun ile maddeye eklenen üçüncü fıkrada devletin, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alacağı öngörülmüştür.
Türkiye"nin ilk imzalayan ve onaylayan ülke konumunda olduğu “Kadına Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” (İstanbul Sözleşmesi) kadına yönelik şiddeti ilk kez açıkça insan hakkı ihlâli olarak tanımlamış ve taraf devletlere uluslararası hukukta kadına karşı ve aile içi şiddet konusunda yükümlülükler getirmiştir. Sözleşme, Türkiye tarafından 11/05/2011 tarihinde çekince konulmaksızın imzalanmış, 29/11/2011 tarihli ve 28127 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Ancak, 75. maddesindeki en az sekizi Avrupa Konseyi üyesi olan on devlet tarafından onaylanma şartı nedeniyle Sözleşme, Türkiye bakımından 01/08/2014 tarihinde yürürlüğe girerek iç hukukumuzun parçası hâline gelmiştir.
Bu Sözleşmenin etkisiyle 14/01/1998 tarihli 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun"un kadına karşı ve aile içi şiddetle mücadelede yetersiz kaldığı düşünülerek 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” 20/03/2012 tarihli ve 28239 sayılı, bu Kanunun Uygulama Yönetmeliği ise 18/01/2013 tarihli ve 28532 sayılı Resmi Gazetelerde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun"la şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amaçlanmakta ve bunun için alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esaslar düzenlenmektedir.
Anılan Kanun"un "Suçlara İlişkin Saklı Tutulan Hükümler" başlıklı 6. maddesi;
(1) Kişinin silah bulundurması, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmasının suç oluşturması dolayısıyla ya da fiilinin başka bir suç oluşturması nedeniyle;
a) Soruşturma ve kovuşturma evresinde koruma tedbirlerine veya denetimli serbestlik tedbirlerine,
b) Mahkûmiyet hâlinde ceza veya güvenlik tedbirlerinin infazına ve bu çerçevede uygulanabilecek olan denetimli serbestlik tedbirlerine,
ilişkin kanun hükümleri saklıdır." biçimindedir.
Bu kanunda düzenlenen koruyucu ve önleyici tedbir kararlarının verilmesi ve tebliği 8. maddede, bu kararlara itiraz 9. maddede, tedbir kararlarının bildirimi ve uygulanması 10. maddede ayrıntılarıyla düzenlenmiş, 10. maddenin 5. fıkrasında tedbir kararının ilgililere tefhim veya tebliğ edilmemesinin, kararın uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği belirtilmiştir.
Tedbir kararlarına aykırılık ise anılan Kanun"un 13. maddesinde;
" (1) Bu Kanun hükümlerine göre hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayan, bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde, fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulur.
(2) Tedbir kararının gereklerine aykırılığın her tekrarında, ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre zorlama hapsinin süresi onbeş günden otuz güne kadardır. Ancak zorlama hapsinin toplam süresi altı ayı geçemez.
(3) Zorlama hapsine ilişkin kararlar, Cumhuriyet başsavcılığınca yerine getirilir. Bu kararlar Bakanlığın ilgili il ve ilçe müdürlüklerine bildirilir." şeklinde hüküm altına alınmıştır.
6284 sayılı Kanun"un tanımlar başlıklı 2. maddesinin (c) bendinde hakim tanımının aile mahkemesi hakimini ifade edeceğinin düzenlenmesi karşısında, tedbir kararlarına aykırılık halinde görevli mahkemenin aile mahkemesi olduğu anlaşılmaktadır.
İncelenen dosyada;
Şikayetçi Sevgi Öncel"in, boşandığı eşi olan şüpheli ..."in kendisini tehdit ettiğinden bahisle 01/12/2017 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı"na müracaat ettiği, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 6284 sayılı Kanun kapsamında aile mahkemesinden tedbir talebinde bulunulduğu, İstanbul 8. Aile Mahkemesi"nin 01/12/2017 tarihli ve 2017/549 Değişik İş sayılı kararıyla; şiddet tehditi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmama, korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmama tedbirine ve tedbirin 1 ay süreyle uygulanmasına karar verildiği, şüphelinin atılı suçlamayı kabul etmediği, tarafların uzlaşmadıkları, şikayetçinin, şüphelinin kendisine telefonda hakaret ve tehdit ettiğinden bahisle 12/01/2018 tarihinde şikayette bulunduğu, şikayetçinin, şüphelinin kendisine telefonda hakaret ve tehdit ettiğinden bahisle 19/03/2018 tarihinde de şikayette bulunduğu,
Soruşturma neticesinde şüpheli ..."in 106/1-1. cümle ve 125/1. maddeleri gereğince yargılanıp cezalandırılması talebiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 02/10/2018 tarihli ve 2017/178863 soruşturma, 2018/36301 esas, 2018/25372 sayılı ve "...Yukarıda açık kimlik bilgileri yazılı şüpheli ... ile müşteki Sevgi ÖNCEL"in eski eş oldukları, 3 yıldır ayrı yaşadıkları, suç tarihinde şüphelinin müştekinin evine girdiği ve müştekiye hitaben " yüzüne kezzap atacağım , seni öldüreceğim " diye tehdit edip, ayrıca çekmiş olduğu mesajlarla "şerefsiz, nerede s... yapıyorsunuz " hakarette bulunduğu, Ses kayıtları, müşteki iddiasıyla uyumlu tanık beyanı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde şüphelinin üzerine atılı suçları işlediğinin kabulü gerektiği, Şüpheliye isnat edilen Tehdit ve Hakaret suçlarının uzlaşmaya tabi suçlardan bulunması nedeni ile dosyanın uzlaştırmacıya tevdi edildiği ancak taraflar arasında uzlaşma sağlanamadığı anlaşılmakla..." şeklindeki iddianamenin düzenlendiği,
İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesinin 15/10/2018 tarihli ve 2018/464 iddianame değerlendirme sayılı kararıyla "...Dosya içine alınmış olan İstanbul Aile Mahkemesinin 2017/549 esas, 2017/550 karar sayılı kararı ile sanığın mağdura karşı tehdit hakaret .. içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına dair tedbir kararı verildiği, müştekinin 12.01.2018 tarihli şikayetinin bu tedbir kararının geçerli olduğu süre içinde işlenen suçtan kaynaklandığı anlaşılmakla, görevli mahkemenin 6234 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 13. maddesi gereğince Aile mahkemesi olduğu..." biçimindeki gerekçeyle iddianamenin iadesine karar verildiği,
Cumhuriyet savcısı tarafından 17/10/2018 tarihinde anılan karara itiraz edildiği,
İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/10/2018 tarihli ve 2018/1334 Değişik İş sayılı kesin nitelikteki kararıyla itirazın reddine karar verildiği,
Anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Uyuşmazlığın çözümünden önce, 6284 sayılı Kanun uyarınca hakkında tedbir kararı uygulanan kişinin, tedbir süresi içerisinde mağdur aleyhine tebdir yada tedbirlerin ihlali niteliğinde
olan bir eylem gerçekleştirmesi halinde, eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi durumunda, nasıl bir yol izleneceği belirlenmelidir. Somutlaştırmak gerekirse, hakkında mağdura yaklaşmama ve şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmama tedbiri uygulanan kişinin tedbir süresi içerisinde mağduru darp etmesi veya tehdit etmesi durumunda nasıl hareket edilecektir?
6284 sayılı Kanun"un "Suçlara İlişkin Saklı Tutulan Hükümler" başlıklı 6. maddesinde kişinin silah bulundurması, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmasının suç oluşturması dolayısıyla ya da fiilinin başka bir suç oluşturması nedeniyle; soruşturma ve kovuşturma evresinde koruma tedbirlerine veya denetimli serbestlik tedbirlerine, mahkûmiyet hâlinde ceza veya güvenlik tedbirlerinin infazına ve bu çerçevede uygulanabilecek olan denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin kanun hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiş, yine aynı Kanun"un 13. maddesinin 1. fıkrasında, bu Kanun hükümlerine göre hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayanın, bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde, fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulacağı hüküm altına alınmıştır.
Bu düzenlemeler ve kanunun konuluş amacı ile yukarıda hukuksal değerlendirme kısmında yapılan açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; kanun koyucunun, tedbir süresi içerisinde tedbire aykırı eylemde bulunulması ve bu eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi halinde, ilgilinin hem bu kanun uyarınca zorlama hapsine tabi tutulmasını hem de ceza kanunları uyarınca suçuna uyan cezaya mahkum edilmesini amaçladığı sonucuna ulaşılmaktadır. Tedbir süresi içerisindeki eylemin, tedbirin ihlali niteliğinde olduğunun ve sadece zorlama hapsinin uygulanması gerektiğinin kabulü halinde ise, yukarıdaki örneğimize dönecek olursak; hakkında, mağdura yaklaşmama ve şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmama tedbiri uygulanan kişinin tedbir süresi içerisinde mağduru darp etmesi veya tehdit etmesi durumunda, suçların en basit halinin işlendiğinin kabulü durumunda dahi, tedbir kararına aykırı davranan kişinin TCK"nın 86/2. maddesi uyarınca 4 ay hapis yada adli para cezası ve TCK"nın 106/1-2. cümlesi uyarınca 1 ay hapis yada adli para cezası yerine, üç günden on güne kadar zorlama hapsine hükmedilmesi sonucu ortaya çıkacak, bu da kanunun konuluş amacına aykırı olacaktır.
Bu sorunun çözümünden sonra görevli mahkemeye de kısaca değinmekte fayda bulunmaktadır.
5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun"la adli yargı ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemelerinin kuruluş, görev ve yetkileri düzenlenmiş, adli yargı ilk derece mahkemelerinin, hukuk ve ceza mahkemeleri olduğu, hukuk mahkemelerinin, sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemeleri ile özel kanunlarla kurulan diğer hukuk mahkemeleri olduğu, ceza mahkemelerinin asliye ceza ve ağır ceza mahkemeleri ile özel kanunlarla kurulan diğer ceza mahkemeleri olduğu belirtilmiş ve bu mahkemelerin görevleri düzenlenmiştir. 6284 sayılı Kanun"un tanımlar başlıklı 2. maddesinin (c) bendinde hakim tanımının aile mahkemesi hakimini ifade edeceği belirtilmiştir.
Yukarıda varılan sonuç ve bu düzenlemeler ışığında; hakkında tedbir kararı uygulanan kişinin tedbir süresi içerisinde mağdur aleyhine tedbir yada tedbirlerin ihlali niteliğinde olan bir eylem gerçekleştirmesi halinde; eylemin suç teşkil etmemesi durumunda, bu eyleme bağlı olarak tedbire aykırılıkla ilgili karar verme görevinin, 6284 sayılı Kanun"un 2. maddesinin (c) bendinde belirtildiği üzere aile mahkemesi hakimine ait olduğu, eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi durumunda ise, ilgilinin hem 6284 sayılı Kanun uyarınca zorlama hapsine tabi tutulması hem de ceza kanunları uyarınca suçuna uyan cezaya mahkum edilmesi gerektiğinden, tedbire aykırılıkla ilgili karar verme
görevinin, 6284 sayılı Kanun"un 2. maddesinin (c) bendinde belirtildiği üzere aile mahkemesi hakimine ait olduğu, suçla ilgili yargılama görevinin ise suç için öngörülen cezaya ve 5235 sayılı Kanun"a göre asliye ceza mahkemesine yada ağır ceza mahkemesine ait olduğu anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar karşısında; tehdit ve hakaret suçlarından şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 02/10/2018 tarihli ve 2017/178863 soruşturma, 2018/36301 esas, 2018/25372 sayılı iddianamenin iadesine dair İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesinin 15/10/2018 tarihli ve 2018/464 iddianame değerlendirme sayılı kararında ve bu karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/10/2018 tarihli ve 2018/1334 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/10/2018 tarihli ve 2018/1334 Değişik İş sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK"nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde merci mahkemesince yerine getirilmesine, 11/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.