4. Hukuk Dairesi 2020/2277 E. , 2021/605 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... Kuğu vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve ... aleyhine 24/02/2014 gününde verilen dilekçe ile muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 16/06/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davacı ile davalılardan ..."nun 22 yıl önce evlendiklerini, her ikisinin de doktor olup tasarrufta bulunarak çok değerli üç adet taşınmaz satın aldıklarını, daha sonra eşler arasında geçimsizlik başladığını ve davacının evden uzaklaşarak ailesinin yanına sığınmak zorunda kaldığını, davacı tarafından davalı aleyhinde boşanma davası açıldığını ve tüm taşınmazlar tapuda davalı eş adına kayıtlı olduklarından çok kısa aralıklarla muvazaalı şekilde elden çıkarıldığını öğrendiklerini, dava konusu olan Üsküdar 70 ada 140 parseldeki 18 nolu mesken niteliğindeki konutun, davalı ... tarafından diğer davalı kardeşi ..."ya satıldığını, bu devrinin gerçek bir satış olmayıp muvazaalı olduğunu belirterek davalı ..."ya yapılan tasarrufun iptali ve taşınmazın davalı ... adına tescili doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının olmadığını, davacının kesinleşmiş bir alacağı olmadığı gibi, bu konuda alınmış bir aciz belgesinin de bulunmadığını, davacının dava konusu olan taşınmazın davalı ..."ya devrini bildiğini, bu devrin davalı ..."nun, davacı ve eşi davalı ..."ya yapmış olduğu maddi yardım bedelinin geri ödenememesi nedeniyle gerçekleştiğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; dosya kapsamında alınan tanık ifadeleriyle, davalı kardeşe yapılan devrin davacının bilgisi dahilinde olduğu, her ne kadar muvazaa olgusuna dayanılmışsa da talep göz önüne alındığında davanın tasarrufun iptali davası olduğu, taraflar arasındaki evlilik birliğinin dava açıldığı tarihte halen devam ettiği, davacının eşinden kesinleşmiş bir alacağı bulunmadığı ve tasarrufun iptali davası koşulları da oluşmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 33. maddesine göre hâkim, Türk hukukunu re’sen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hâkime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapma zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile hâkim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur. Gerek dava dilekçesi, gerekse mahkemenin kabul biçimine göre dava, olay tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 19. maddesinde yer alan genel muvazaa hukuksal nedenine dayanmaktadır.
Muvazaa davası; borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3. kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3. kişinin muvazaalı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun muvazaalı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla muvazaalı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır.
TBK"nın 19. maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı gibi, bu davalarda hak düşürücü süre de uygulanmaz.
Şu halde; davacı vekilinin dava dilekçesinin içeriğinde açıkça muvazaa hukuksal nedenine dayanması ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkindir. Davanın TBK"nın 19. maddesi gereğince değerlendirilmesi yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken bu yön gözetilmeyerek davacının eşinden kesinleşmiş bir alacağı bulunmadığı ve tasarrufun iptali davası koşullarının da oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 11/02/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.