8. Ceza Dairesi 2016/12186 E. , 2017/12375 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : İşkence
HÜKÜM : Beraat
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Katılanın bir suç şüphesi ile takibi sırasında polis memuru sanıklardan kaçmaya çalışırken, tel örgülere takılarak yere düştüğü ve bu esnada sanıkların yere düşen katılanın yanına gelerek batın bölgesine tekme atmaları sonucu katılanın dalağının ağır derecede hasar gördüğü, bilahare dalağının alındığı şeklinde iddia olunan olayda; katılanda meydana gelen yaralanmanın telden atlama sırasında düşme sonucu oluşmayıp, sanıkların attıkları tekme neticesinde oluştuğu, katılanın aşamalarda değişmeyen anlatımları, dosyada mevcut doktor raporları, adli tıp raporu ve tanık beyanlarından anlaşılmakla, sanıkların eylemleri sistematik ve süreklilik arz eder şekilde olmadığından, işkence suçunu oluşturmadığı, bu haliyle eylemlerinin neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçunu oluşturmakla bu suçtan cezalandırılmaları gerekirken, yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi,
Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin bu sebepten dolayı 5230 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 06.11.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI DÜŞÜNCE
Katılanın, 17/01/2010 tarihinde olaydan hemen sonra adli tabibe götürülüp doktor raporunun alınmasının akabinde saat 04:00 da şüpheli sıfatıyla müdafii huzurunda alınan ifadesinde "trafik ekibinin dur ihtarına alkollü olması, ehliyetinin bulunmaması ve aracın kendisi üzerine olmaması nedeniyle uymadığını, arabayla çeşitli yollardan geçiren olay mahalline geldiğinde aracı durdurarak aşağı inip kaçtığını, 100 mt. gittikten sonra bahçe teline takılarak düştüğünü, düştüğü yerden kalktıktan sonra kendisini takip eden polis ekiplerinin yanına geldiğini" belirtmiş, polisler tarafından tekmelendiğine ilişkin bir beyanı olmamıştır. Bu ifadenin ardından gözaltından çıkış için tekrar hastaneye götürülüp Dr. raporu alındığı ve abisi ..."a teslim edildiği ve çıkış raporunda acil servise müracaatı önerildiği için hastane acil bölümüne götürüldüğü, yapılan tetkikler sonucu dalağının yırtıldığının tespit edildiği, katılanın abisi Ergün ve onunla birlikte bulunan tanık ..."ın beyanları ile tıbbi belgelerden anlaşılmaktadır.
17/01/2010 tarihinde Cumhuriyet Savcılığına gelerek ihbarcı olarak ifade veren katılanın abisi ..."ın Cumhuriyet Savcısı tarafından alınan ifadesinde "kardeşi olan katılanın sabah 04,30 sıralarında karakolda işlemlerinin bittiğini, teslim aldıktan sonra karnının ağrıdığını söylediğini, polis otosuyla hastaneye götürdüklerini, hastanede muayene edildiğini ve sabah saat 08;00 da ameliyat edilerek dalağının alındığını, dalağının patlamış olduğunu, "görevlilerce darp edildiğini düşünüyorum. Ben kardeşimin yakalandığında darp edildiği kanaatindeyim."" biçiminde, varsayıma dayalı olarak görevli polislerin katılanı darp etmiş olabileceği şeklinde beyanda bulunarak ihbarcı olmuştur.
Katılan ... ise olaydan dört gün sonra 21/01/2010 tarihinde alınan ikinci ifadesinde; Avukat huzurunda alınan ilk ifadesinden tamamen farklı olarak "adli tabibe polislerin kendisini tekmelediğini, karnının ağrıdığını söylediğini, ancak tabibin kendisini muayene etmediğini" belirterek ifadesini değiştirmiştir. Bu beyanında, yaya olarak kaçarken tellere takılıp düştüğünden de hiç söz etmemiş, yaralanmasının polislerin tekmelemesi sonucu olduğunu iddia etmiştir.
Katılanın kardeşi olan ihbarcı ... ile birlikte olaydan sonra hastaneye gelen tanık ..."ın C. Savcısı tarafından alınan ifadesinde; "... telefonla kardeşi ile görüştü, telefonla görüşme sırasında bana anlattığı kadarıyla, "kardeşinin alkollü ve ehliyetsiz olması nedeniyle Vilayet binası önündeki polislerin dur ihtarına uymayarak kaçtığını, polislerin takip ettiğini, ... mahallesinde sıkıştırdıklarını, araçtan inip koşmaya başladığını ve bir bahçe çitinden atlayarak bahçeye düştüğünü, bu sırada polislerin kendisini yakaladığını" söyledi." şeklindedir.
Olaydan hemen sonra alınan samimi beyanlarda; katılanın polisten kaçtığı, bir süre sonra aracından inerek yaya olarak kaçmaya devam ettiği, olay yerinde bulunan bahçe çitinden atlamak isterken düştüğü ve bu düşmeden sonra artık kaçamadığı ve yakalandığı katılan, katılanın abisi olan ihbarcı ..., tanık... ve dosyadaki tutanaklar ile olay yeri fotoğraflarıyla sübuta erdiği anlaşılmaktadır. Katılanın dosyada bulunan fotoğraflara göre yaklaşık 1,5-2 metre yükseklikte bulunan bahçe çitinden düşerken yerde bulunan sert toprak veya taş gibi cisimlere çarpması sonucu dalağının yaralanması muhtemeldir.
Keza; katılanı yakalayan sanıkların araçlarının lastiğinin patlak olması nedeniyle gözlem altına giriş raporunu almak üzere 6240 nolu ekipteki görevlilerin hastaneye götürdüğü, doktor raporunun sanıklar dışındaki bir ekip tarafından alındığı tanık ..."un beyanından anlaşılmaktadır. Sanıkların katılanı tekmeleyerek yaraladığı bir an düşünülse bile bu durumda katılanın doktor raporunu kendilerinin alması veya raporu alacak ekiple birlikte hastaneye gelmeye çalışmaları gerekirdi. Katılanın doktor raporunun alınması sırasında sanıkların orada bulunduğuna dair bir iddia bulunmamaktadır.
Adli Tıp Kurumu Uşak Şube Müdürlüğünün 22/04/2010 tarihli ve Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 25/11/2011 tarihli raporlarında birbirini teyit edecek şekilde "Adli tıbbi bilgiler ve kişi hakkında düzenlenmiş tıbbi belge ve evraklarda kişideki lezyonların tanımlanan nitelikleri dikkate alındığında; düşerek, sert ve uygun bir zemine çarparak meydana gelebileceği gibi tekme, yumruk gibi künt bir cismin bu bölgeye vurulması sonucunda da oluşabileceği ve bunlar arasında tıbben bir ayrım yapılamayacağı" şeklinde görüş bildirildiği anlaşılmaktadır.
Katılanın yaralanmasının sanıklar tarafından gerçekleştirildiğine ilişkin, katılanın aşamalarda değişen çelişkili iddiaları ile ihbarcı konumundaki abisinin dosya kapsamı ve tanık beyanları ile uyumsuz, varsayıma dayalı iddiaları dışında delil ve emare bulunmamaktadır.
Katılanın dalağından ameliyat olmasından sonra olası hastane masrafları ve kendisi hakkındaki suç isnadından doğabilecek yaptırımları sanıklara yükleme gayretiyle sanıklar hakkında isnatta bulunması mümkündür. Sanıkların atılı suçu işlediklerinin şüpheden uzak bir biçimde sübuta ermediğine ilişkin mahkemenin kararı ve gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmadığı düşünülmüştür.
Yukarıda yapılan açıklamalar nedeniyle; katılanın sanıklar tarafından tekmeyle vurularak yaralandığının sabit olduğu kabul edilerek Uşak 1. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen beraat kararının bozulmasına dair çoğunluk görüşüne katılmak mümkün olmamıştır.