17. Hukuk Dairesi 2014/17049 E. , 2017/1662 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalı ... ve ... vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıların maliki, işleteni, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu aracın, davacının içinde yolcu olarak bulunduğu araca çarpmasıyla oluşan kazada davacının yaralandığını, davalı sürücünün kazada tam kusurlu olduğunu, kaza nedeniyle davacının çenesinin çatladığını, yüzünde çok sayıda kesi oluştuğunu ve bu yaraların sabit iz niteliğinde olduğunu, tedavisinin hala devam ettiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve davalı sigortacı sadece maddi tazminattan sorumlu olmak kaydıyla 5.000,00 TL. maddi ve 35.000,00 TL. manevi tazminatın, kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı ... ve ... vekili, kazada davalının kusuru olmadığını, davacının emniyet kemeri takmayarak yaralanmasına kendi kusuruyla sebep olduğunu, davacının estetik ameliyat olmasını gerektirir boyutta bir yaralanmasının olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davalılar ... ve ... hakkındaki davanın kısmen kabulü ile 2.587,00 TL. maddi tazminat ve 20.000,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline; davalılar ... Sigorta A.Ş. ve ... hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davalı ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; davalı ... ve ... vekilinin, aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı vekili, dava konusu kaza nedeniyle davacının yaralanması ve yüzünde sabit izler kalması ile uzun süren tedavi sürecinde, davacının duyduğu elem gerekçeleriyle, 35.000,00 TL. manevi tazminat isteminde bulunmuş; mahkemece talebin kısmen kabulüne karar verilerek hükümde belirtilen miktarda manevi tazminata karar verilmiştir.
Borçlar Kanunu"nun 47. maddesi hükmüne göre (6098 sayılı TBK m. 56), hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
O halde mahkemece, meydana gelen trafik kazası sonucu davacının yaralanması nedeniyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, davacıdaki yaralanmanın boyutuna göre zararın mahiyeti, olay tarihindeki paranın alım gücü gözönünde tutularak davacı için hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir miktar daha düşük manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, somut olaya göre yüksek miktarda manevi tazminata hükmedilmesi uygun görülmemiştir.
3-Davacı tarafın 35.000,00 TL"lik manevi tazminat talebi ile 5.000,00 TL"lik maddi tazminat talebi kısmen kabul edilmiş olmasına rağmen, davada kendisini vekille temsil ettiren davalı ... ve ... lehine, reddolunan maddi ve manevi tazminat miktarları üzerinden hesaplanacak vekalet ücretinin hüküm altına alınmamış olması da doğru görülmemiştir.
4-Davacı tarafça, araç maliki olan davalı ..."nın işleten sıfatıyla, sürücü...."nın haksız fiil faili sıfatıyla ve kazaya karışan aracın trafik sigortacısı olan davalı ..."nın ise ZMSS poliçesi gereği zarardan sorumlu olduğu iddiasıyla tazminat isteminde bulunulmuştur.
Davalılardan ... Sigorta A.Ş. hakkındaki davanın, pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmemiştir. Bu durumda, esasen bir davalının diğer davalı lehine verilmiş olan hükmü, o davalı aleyhine temyiz etme hakkı yok ise de; kazada zarar gören davacıya karşı tüm davalılar, farklı hukuki nedenlerle zarardan müteselsilen sorumlu olup aralarındaki münasebet de ihtiyari dava arkadaşlığıdır. Müteselsil borçluluk, niteliği itibariyle bölünebilen bir edimin birden fazla borçlusundan her birinin edimin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu bir borçluluk türü olup, borçlulardan birinin edimin tümünü ifa ederek alacaklıyı tatmin etmesi halinde evvelce mevcut olmasa dahi ifayı gerçekleştiren borçlu ile diğer borçlular arasında bir hukuki ilişki doğacaktır. Alacaklıyı tatmin eden bir borçlu, kendisine isabet eden paydan daha fazla bir ödemede bulunduğu takdirde, bu fazlalık ölçüsünde ve yasal şartları varsa diğer borçlulara başvurabilecektir. Bu durum bir borçlunun alacaklıyı tatmin etmesi halinde diğer borçluların da alacaklı karşısında alacaklının tatmin edilmesi ölçüsünde borçtan kurtulmalarının (BK 145/1 md.) doğal bir sonucudur. Buna bağlı olarak yasa koyucu da alacaklıyı tatmin eden borçlunun kendi payından fazla ödemede bulunması durumunda bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabileceğini açıkça düzenlemiştir. (BK 146/1md.) Bu şekilde belirlenen hak, o borçlunun rücu hakkıdır. Yasa koyucu kendi payından fazla ödemede bulunan bir borçluya tanıdığı rücu hakkını kuvvetlendirmek amacıyla (BK 146/1md) halefiyete de yer vermiştir. Açıklanan maddi hukuk hükümleri usul hukukunda dava olarak teza... etmektedir. Müteselsil borçlular arasındaki ihtiyari dava arkadaşlığı nedeniyle hükmü temyiz etmeyenler hakkında lehe ya da aleyhe verilen kararın kesinleştiği düşünülebilirse de, kesinleşme sorumluluk davasına ilişkin olup, ardından görülecek rücu davası yönünden, yani borçlular arasındaki iç ilişki yönünden hüküm ifade etmez. Rücu davası dikkate alındığında temyiz eden davalıların diğer davalı ...Ş. hakkındaki hükmü temyizde hukuki yararı bulunduğu aşikardır.
Zira sorumluluk davasındaki karar, kesin hüküm oluşturmaz ise de rücu davası yönünden sorumluluk davasının kararı güçlü delil oluşturmaktadır. Hakkında güçlü delil oluşan davalının rücu davası yönünden sorumluluk davası hükmünü diğer müteselsil borçlu aleyhine temyiz etmesinde hukuki yararı vardır. İhtiyari dava arkadaşlarının sonradan birbirlerine karşı açacakları rücu davasında, esas alınacak mahkeme kararı, ihtilaf henüz önünde iken doğru olarak oluşmalı ve mahkeme davalıların ne oranda sorumlu tutulup tutulmayacaklarını sorumluluk davası sırasında halletmelidir. Bu kabul tarzı, rücu davasında haksız yere temyiz edenler aleyhine güçlü delil oluşturmaması yönünden doğru olduğu gibi, usul ekonomisi yönünden de tarafları tatmin edecektir. Temyiz etmeyen tarafların usulü müktesep hakları da mahkemece icrai nitelikte bir hüküm kurulmayacağı, bozma sonrası kararın gerekçesinde, haklarındaki karar temyiz edilmediğinden kesinleşen davalının da sorumluluk derecesinin tespit edilmesiyle yetinileceği dikkate alındığında ihlal edilmemiş olacaktır. (Bu hususta Yargıtay HGK 2009/16-428-483 sayılı ilamı)
Yukarıdaki açıklamalar göz önüne alınarak somut olaya bakıldığında; davacı, maddi tazminatın müteselsil sorumluluk hükümlerine göre davalılardan tahsili istemiyle işbu davayı açmış olup mahkemece, davalı ...nin sağlık giderlerine ilişkin olan maddi tazminattan sorumlu olmadığı gerekçesiyle, bu davalı hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş, bu davalı hakkındaki hüküm, davacı yanca temyiz edilmemiş, sadece davalı ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Hükmü temyize gelmeyen davacı ile davalı ...Ş. yönünden hüküm kesinleşmiş ve bu davalı lehine usuli müktesep hak oluşmuş ise de; temyiz eden davalı taraf, diğer davalı ...den aralarındaki iç ilişkiye göre bunu rücu edebilir.
Açıklanan nedenlerle, rücu davası ile borçlular arasındaki iç ilişki ve usul ekonomisi dikkate alındığında, kararın temyizinde davalı ... ve ..."ın hukuki yararının bulunduğunun kabulü zorunlu olduğu gibi, hakkındaki karar kesinleşen davalı ...nin hükmedilen maddi tazminat yönünden sorumluluğuna ilişkin değerlendirme yapılarak ve taraflar arasındaki iç ilişkide geçerli olmak üzere; mahkemece (... Sigorta A.Ş. yönünden usuli kazanılmış hakkın ihlal edilmemesi gerektiğinden) davalı ...Ş. yönünden icrai nitelikte bir hüküm kurulmayarak sadece, maddi tazminattan sorumlu olduğu hususunun tespitine yönelik hüküm kurulması gerektiğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı ... ve ... vekilinin, yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2), (3) ve (4) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı ... ve ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar ... ve ..."a geri verilmesine 20.2.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.