1. Hukuk Dairesi 2014/11416 E. , 2016/5101 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptal, tescil,tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 26.04.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... ile temyiz edilen vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal-tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı annesi ...’ün maliki olduğu 783 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payını 24.11.1998, kalan 1/2 payını da 03.03.2008 tarihinde davalı kızına satış suretiyle temlik ettiğini, temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payı oranında iptal ve adına tescile, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, aynı tarihte davacıya da taşınmaz temlik edildiğini, murisin malvarlığını paylaştırdığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; mirasbırakanın davacı ile davalı arasında hak dengesini gözeten paylaştırma yaptığı ve dürüstlük kuralı nazara alındığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; tarafların mirasbırakanı anneleri ...’ün 07.11.2012 tarihinde ölümüyle geriye davacı, davalı ve dava dışı mirasçılarının kaldığı, mirasbırakanın maliki olduğu bağ yeri vasıflı 783 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payını 24.11.1998 tarihinde, kalan 1/2 payını da 03.03.2008 tarihli resmi akit ile davalı kızına satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakanın davalı ve davacıya çeşitli tarihlerde başka temliklerde de bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanunu" nun (TMK) 706., 6098 s. Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237 (818 s. Borçlar Kanunu"nun (BK) 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Hâl böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarıda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Somut olaya gelince; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye elverişli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur.
O hâlde, mirasbırakanın tüm tasarruflarının tespiti ile, tüm mirasçıları kapsayacak biçimde hak dengesini gözetir paylaştırma yapıp yapmadığının yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda yapılacak araştırma ile saptanması, muris muvazaası iddiası ile açılan davalarda asıl olanın mirasbırakanın iradesi olduğundan, çekişmeye konu her iki temlik ile ilgili olarak murisin iradesinin açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken anılan hususların gözardı edilmiş olması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 Sayılı HMK’nun geçici 3.maddesi yollamasıyla) 1086 Sayılı HUMK’nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.