19. Ceza Dairesi 2019/3957 E. , 2019/9173 K.
"İçtihat Metni"Firar suçundan sanık ..."nun 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu"nun 66/1-a ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62/1. maddeleri gereğince iki kez 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Hava Kuvvetleri Komutanlığı Muharip Hava Kuvveti ve Hava Füze Savunma Komutanlığı Eskişehir Askeri Mahkemesinin 10/09/2015 tarihli ve 2013/54 Esas, 2015/374 Karar sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Benzer bir olay nedeniyle Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 17/10/2018 tarihli ve 2018/4294 Esas, 2018/10482 Karar sayılı ilâmı ile; "....sanığın Bingöl İli Adaklı İlçe Jandarma Komutanlığı, Jandarma Asayiş Bölük Komutanlığı emrinde askerlik hizmetini ifa etmekte iken, sevk edildiği Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesindeki işlemleri bittiğinden dolayı bir günlük yol süresi de dahil olmak üzere en geç 10/05/2014 günü bitiminde birliğine katılım yapması gerekirken yapmayarak firar ettiği ve atılı firar suçunun da sırf askeri suçlardan olduğu, ancak Askeri Ceza Kanunu’nun 66. maddesinde düzenlenen firar suçunun temadi eden suçlardan olduğu ve askeri birliğe dönülmesi gereken tarihten itibaren 6 gün sonrasında tamamlandığına ilişkin Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına gözetilerek yapılan değerlendirmede,...." şeklinde de belirtildiği üzere, firar suçunun askeri birliğe dönülmesi gereken tarihten itibaren 6 gün sonrasında tamamlanacağı,
Dosya kapsamına göre;
Sanığın 16/09/1999-07/08/2006 ile 12/08/2006-28/05/2007 tarihleri arasında iki kez firar suçunu işlediğinden bahisle mahkûmiyetine karar verilmiş ise de, sanığın işlediği iddia olunan ilk firar suçu bakımından yapılan incelemede, Çorlu Hava Meydan Komutanlığı emrinde askerlik görevini yerine getirmekte olan sanığa 14/09/1999 başka bir suçtan dolayı hükümlü olarak bulunduğu cezaevinden en geç 16/09/1999 tarihinde birliğine teslim olmak üzere, serbest şekilde sevk edilmesine rağmen bu tarihten itibaren 6 gün sonrasında, 21/09/1999 tarihinde firar suçunun oluştuğu, sanığın üzerine atılı firar suçuna ilişkin kanunda öngörülen cezasının nev’i ve süresine göre, suç tarihi itibariyle lehe olan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun zamanaşımını düzenleyen 102/4 ve 104. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 aylık olağanüstü zamanaşımı süresine tâbi olduğu ve suçun işlendiği 21/09/1999 tarihi ile iddianamenin düzenlendiği 05/05/2010 tarihi arasında zamanaşımının gerçekleşmiş olduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun"un 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;
Türk Ceza Hukuku sisteminde düzenlenen suçların kanun metinlerinde yer alan tanımlarında, dış alemde işlenen fiilin model veya tipi tarif edilmektedir. Bir suçun söz konusu olması için, işlenen fiilin kanunî tarife uygun olması gerekmektedir. Suçun maddî unsurlarım ise, “hareket (fiil)” ve “netice” oluşturur. Bazen Kanun, suçları tarif ederken, sadece neticeyi gösterir ve bu neticenin gerçekleştirilmesini yasaklar veya emreder. Bazen de kanunî tipte, neticeden başka hareket de tarif edilir ve bu takdirde neticenin, tarif edilen hareketle meydana getirilmesi hâlinde, tarife uygun bir fiil işlenmiş olur. Kanun maddelerinde tarif edilen ve suç teşkil ettiği öngörülen fiilin; niteliği, anlamı, yapısı ve mahiyeti itibarıyla, süreli veya süresiz devamlılık arz eden bir özelliğinin bulunması hâlinde, “devamlı suçun” varlığından söz etmek gerekecektir. Doktrinde çoğunluk görüşü olarak benimsendiği ve uygulamada da kabul edildiği üzere; Hareketten doğan netice, bazen belirli bir süre devam eder; işte neticenin devam etmeyip derhâl sona erdiği suçlara “ani” suçlar, neticenin devam ettiği suçlara ise “mütemadi, kesintisiz suçlar” denir. Bununla beraber, mütemadi bir suçun varlığı için suçtan doğan hukuka aykırı durumun, yani suçun eserinin bir süre devam etmesi yeterli değildir. Gerçekten, suçtan doğan hukuka aykırı durumun devam edip etmemesi, bu durumun ilk olarak çıktığı anda tamamlanmış, bitmiş olan suça yeni bir şey eklemez ve anî bir suçun mütemadi sayılmasını gerektirmez; mütemadi suçta devam eden, derhâl sona ermeyen şey neticenin kendisidir ve bu netice devam ettikçe suç da işlenmektedir. Bu esastan çıkan sonuç şu olmalıdır ki mütemadi suçlar ne neticenin ilk gerçekleştiği anda, ne de temadinin sona erdiği anda değil, belki temadinin başlaması ile bitmesi arasında geçen süre içinde, yani mütemadi suçun hukukî konusunu teşkil eden hak ve menfaatin ihlâline devam edildiği sürece icra edilmiş olurlar. (As.Yrg.D.K.K, 08/02/2007, E.2007/4, K.2007/4)
1632 sayılı Kanun"un "Askeri cürümlerde dava ve cezanın nasıl düşeceği" başlıklı 49. maddesinin 20/08/2008 tarihli karar tarihi itibariyle; "Aşağıdaki fıkralarda yazılı hükümler mahfiız olmak üzere askeri suçlarda dava ve cezanın düşmesi hususlarında Türk Ceza Kanununun birinci kitabının 9. babı hükümleri tatbik olunur. A) Yoklama kaçağı, bakaya, saklı ve firar fiilleri hakkında dava müruru zamanı, bütün askeri mükellefiyetlerin veya bizzat girmiş oldukları taahhüdün bitmesinden itibaren işlemeğe başlar. B) Hıyanet cürümlerile maznun ve mahkum olanlar hakkıda müruru zaman yoktur. C - ( Ek bent: 14/06/1989 - 3574/1 md.) Sırf askeri suçlarda Türk Ceza Kanunu"nun 119. maddesi hükümleri uygulanmaz." şeklinde olduğu ancak,
06/10/2012 tarih ve 28433 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 11/04/2012 tarihli ve 2011/111 Esas, 2012/56 Karar sayılı kararı ile, "22/5/1930 günlü, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu"nun 11/12/1935 günlü, 2862 sayılı Kanun"un 4. maddesi ile değiştirilen 49. maddesinin (A) fıkrasında yer alan; "...fiilleri hakkında dava müruru zamanı, bütün askeri mükellefiyetlerin bitmesinden itibaren işlemeğe başlar." ibarelerinin, "firar suçu" yönünden Anayasa"ya aykırı olduğundan bahisle iptaline karar verilmiş olması karşısında, sanığın üzerine atılı bulunan firar suçunun 16/09/1999 ile 07/08/2006 tarihleri arasında işlediği; suçun temadisinin 07/08/2006 tarihinde gerçekleştiği, dolayısıyla suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5237 sayılı sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 66/6. maddesinde belirtilen şekilde kesintinin gerçekleştiği andan itibaren dava zaman aşımı süresinin işlemeye başlayacağı, sanığın üzerine atılı firar suçu açısından dava zaman aşımı süresi içinde yargılamanın yapılarak kesin olarak sonuçlandırıldığı cihetle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği bu gerekçeyle yerinde görülmediğinden, kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 29/05/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.