Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/2171
Karar No: 2014/7539
Karar Tarihi: 25.11.2014

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2014/2171 Esas 2014/7539 Karar Sayılı İlamı

23. Hukuk Dairesi         2014/2171 E.  ,  2014/7539 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
    TARİHİ : 27/11/2013
    NUMARASI : 2013/24-2013/470

    Taraflar arasındaki asıl, itirazın iptali; birleşen, alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen davada davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
    -K A R A R-
    Asıl davada davacı vekili, taraflar arasında imzalanan 17.05.2012 tarihli güvenlik hizmeti sözleşmesi uyarınca müvekkili tarafından davalıya sağlanan güvenlik hizmeti karşılığı düzenlenen fatura bedellerinin davalı yanca ödenmediğini, sözleşmenin 30.12.2012 tarihi itibarıyla feshedileceği ihtarıyla hizmet bedeli alacağı ve cezai şartın ödenmesi istemini içeren ihtarnamenin de sonuçsuz kaldığını, hizmet bedeli alacağının tahsili için icra takibine başladıklarını, icra takibine vaki haksız itiraz üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Birleşen davada davacı vekili, taraflar arasındaki güvenlik sözleşmesinin müvekkilince haklı nedenle feshedildiğini, hizmet bedeline ilişkin düzenlenen 31.08.2012 tarihli faturanın hataen icra takibinde 5.798,26 TL bedelli olarak yazıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000.00 TL cezai şart alacağı ile hizmet bedeli alacağından icra takibinde istenmeyen 773.10 TL"nin, ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihinden itibaren aylık % 3 akdi faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında ıslah dilekçesiyle cezai şart istemini 22.782.96 TL"ye artırmıştır.
    Asıl ve birleşen davada davalı, cevap vermemiştir.
    Mahkemece, iddia, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, asıl davada, davalının davacı tarafından sunulan sözleşme eklenerek çıkarılan meşruhatlı isticvap davetiyesinin tebliğine rağmen duruşmada hazır olmadığı, böylelikle sözleşme içeriği ve altındaki imzanın davalı tarafça kabul edilmiş sayıldığı, yine davalının meşruhatlı tebligata rağmen ticari kayıt ve belgelerini sunmadığı, taraflar arasındaki güvenlik hizmeti sözleşmesi gereği davacının davalıya sağladığı hizmetin bedeli olan ve davalının yapmış olduğu ödemenin mahsubundan sonra kalan 36.335.77 TL"nin davalı tarafça ödenmediği, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın haksız olduğu, alacağın likit olduğu, birleşen davada ise, davalının temerrüdü nedeniyle sözleşmenin feshedildiği, sözleşmenin 6.01. maddesince davalının 22.782.96 TL cezai şart bedelinden sorumlu olduğu, icra takibinde hataen istenmeyen 773.10 TL hizmet bedelinin de davacıya ödenmesi gerektiği belirtilerek, asıl davanın kabulü ile itirazın iptaline, asıl alacağın %20"si icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, birleşen davanın kabulü ile 22.782,96 TL cezai şart alacağının 10.000,00 TL"sinin dava, kalanının ıslah tarihinden itibaren, 773,10 TL hizmet bedelinin ise ihtarın tebliğ tarihinden itibaren avans faizi ile tahsiline karar verilmiştir.
    Kararı, asıl ve birleşen davada davalı vekili temyiz etmiştir.
    1-Asıl dava, hizmet bedeli alacağının tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali, birleşen dava ise cezai şart ve bakiye hizmet bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
    Asıl ve birleşen davada davalı vekilinin hizmet bedeline ilişkin isteme yönelik temyiz itirazları yönünden;
    a) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asıl ve birleşen davada davalı vekilinin hizmet bedeline ilişkin olan ve aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
    b)YİBBGK"nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
    Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK md. 21/2). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK"nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK"nın 23. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki (61020 TTK m. 21/2-3) karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu"nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan yasanın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın münderecatından söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu"nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK.230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı,
    Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın davalı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup, davacının bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK"nın 23/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, davalı tarafa aittir. TTK"nın 23/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK m. 222. maddesi (6762 sayılı TTK"nın 84. ve 85. maddeleri) uyarınca ispatlamış olur.
    Somut olayda, mahkemece faturaların davalı yana usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği ve faturalara itiraz edilip edilmediği araştırılmadan, davacının usulüne uygun olarak tutulmuş olan ticari defterlerinde takibe dayanak faturaların kayıtlı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Bu durumda mahkemece, icra takibinin dayanağı olan faturaların davalıya tebliğ edilip edilmediği, süresinde itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun davacı tarafça kanıtlanmış olduğu, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının kanıt yükünün bu kez davalıya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin kanıtlanamaması ya da davalı tarafça süresinde iade edildiğinin kanıtlanması halinde ise, davaya yanıt vermeyerek iddiayı inkâr etmiş sayılması gereken davalıya meşruhatlı isticvap davetiyesi tebliği, gerekçede de belirtildiği üzere davalı tarafın sözleşme içeriğini ve imzayı kabulü anlamına gelmekte ise de, takip dayanağı olan faturaların konusu hizmetin verildiğinin kabulü anlamına gelmediğinden, faturaya konu hizmetin verildiğinin davacı tarafça kanıtlanması; davalının faturayı tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın davacı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı davalının (hizmetin verildiğini inkar etmek suretiyle), kabul etmemesi nedeniyle faturaya konu hizmetin verildiğinin yine davacı tarafça kanıtlanması gerekeceğinden, bu doğrultuda davacının delilleri toplanıp değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
    2-Birleşen davada davalı vekilinin cezai şart istemine yönelik temyiz itirazları yönünden ;
    Taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin 6.01. maddesinde " ....iş bu sözleşmenin yürürlükte kalacağı inancıyla, 4857 ve 5188 sayılı kanunlar çerçevesinde OGD(somut olayda davacı)"nin yapmış olduğu mali yatırımlar nedeniyle firmanın, sözleşmeyi haklı bir nedene dayanmaksızın feshi veya sözleşme koşullarından herhangi birine uymamaması halinde OGD uğramış olunan zararların dışında ayrıca iş bu sözleşmede öngörülen bedelin bir yıllık tutarı kadar cezai şart talep etme yetkisini haizdir." hükmü düzenlenmiştir. Davacı taraf, 24.10.2012 tarihli ihtarnamesinde hizmet bedelinin ödenmediğini ileri sürerek, ödeme talebinde bulunmuş ve sözleşmeyi feshettiğini davalıya bildirilmiş olup, 27.11.2012 tarihli ihtarnamesinde ise, anılan hükümde yer alan sözleşme hükmüne uymama nedenine dayalı olarak cezai şart isteminde bulunmuş ve hizmet bedelinin ödenmesini istemiştir.
    Bu haliyle kararlaştırılan cezai şartın dava tarihi itibariyle yürürlükte olan TBK"nın 179/1. maddesinde düzenlenen seçimlik ceza niteliğinde olduğu açıktır. Kural olarak, (sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa) seçimlik cezanın istenebilmesi için akitten dönülmemesi yani sözleşmenin yürürlükte olması gerekir. Sözleşmeden dönen taraf, döndüğü yani ortadan kaldırdığı sözleşmenin artık yürürlükten kalmış olan hükmüne dayanarak, bu cezayı isteyemez. Diğer anlatımla, feshedilen sözleşmede kararlaştırılan ceza bu sözleşmeye dayanılarak istenemez. Somut olayda, taraflar arasındaki sözleşmenin 6.01.
    maddesinde, sözleşmeyi feshedenin dahi seçimlik nitelikteki cezai şartı isteyebileceğine dair bir hükme yer verilmemiş olup, davalının haklı bir nedene dayanmayan bir feshi halinde de davacının cezai şart isteyebileceği öngörülmüştür.
    Bu durumda, mahkemece, cezai şart isteminin reddi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile kabulü doğru olmamıştır.
    SONUÇ : Yukarıda (1-a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (1-b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davada davalı vekilinin, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü kararın asıl ve birleşen davada davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi