11. Hukuk Dairesi 2015/2118 E. , 2016/6363 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/10/2014
NUMARASI : 2012/72-2014/563
Taraflar arasında görülen davada ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 01/10/2014 tarih ve 2012/72-2014/563 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 19/01/2016 günü tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, 2007 yılı Temmuz ayında davalı şirketin yetkilisi ... ... ve diğer ortak ... ... ile müvekkilinin davalı şirketin müvekkilinin eşi ... ... ile babası ... ..."a devri konusunda sözlü olarak anlaştıklarını, resmi devir sözleşmesi yapılmamakla birlikte 01/08/2007 tarihinden itibaren şirketin fiili idaresinin müvekkilinin eşine geçtiğini, eşine iş kurma amacı ile hareket eden müvekkilinin şirket ortakları ... ve ...’in iyiniyetine güvenerek 03/02/2008 tarihine kadar şirketin tüm personel ve işletme giderlerini karşıladığını, 2008 yılı Şubat ayında şirket ortaklarının devirden vazgeçtiklerini ve müvekkilinin eşini şirketten uzaklaştırdıklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin davalı şirket için yaptığı giderin şimdilik 50.000 TL"nın faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, bozmadan sonra 02.09.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile 242.962,24 TL’nin tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, şirketin davacının eşine devri hususunda sözlü görüşme yapılmakla birlikte resmi bir işlem yapılmadığını, bu aşamadan sonra davacının eşinin şirket işleyişi konusunda tecrübe kazanmak için şirkette bulunduğunu, ancak şirket yönetiminin davacının eşine bırakılmadığını, zamanla devir konusundaki görüşmelerin kesildiğini, şirketin muhasebe kayıtlarını tutan, şirkete ait defter ve kayıtlar elinde bulunan davacının belgelerde tahrifat yaparak şirket adına yapılan bir kısım ödemeleri kendisi tarafından yapılmış gibi gösterdiğini, davacının şirket giderlerini ödeyecek mali gücü bulunmadığı gibi kendisi adına kayıtlı olmayan bir şirketin giderlerini ödemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının kötüniyetli olup haksız kazanç elde etmeye çalıştığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının ödediğini belirttiği faturaların ilgili şirket kayıtlarında yer aldığı, üzerlerine de davacı tarafından ödendiğine dair kayıtların düşüldüğü, söz konusu mal ve hizmetlerin şirkete alınıp alınmadığı konusunda bilirkişi kurulunca yerinde inceleme yapıldığı, mal ve hizmet veren ve fatura düzenleyen firmaların kayıtlarının incelendiği, rapor ekinde inceleme tespit tutanaklarının ve alınan fatura kayıtlarının gösterildiği, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere bir kısım kayıtların kamu ile ilgili olması nedeniyle karşıt inceleme yapılmasına gerek görülmediği, bu tür kayıtlarda paranın nereden geldiği ve kimin getirdiğinin önemli olmayıp mükellefin nam ve hesabına paranın gelmiş olmasının yeterli olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 242.962,24 TL"nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davacının davalı şirket adına yaptığını iddia ettiği ödemelerin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Davacı, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak açtığı davada davalı şirket adına yaptığı giderlerden dolayı 50.000 TL"nin faizi ile birlikte tahsilini istemiş, mahkemece davanın reddine dair verilen kararın 14.12.2011 tarihinde bozulması üzerine bozma sonrasındaki yargılama aşamasında davada talep edilen miktar 02.09.2014 tarihinde yapılan ıslah ile artırılarak, 242.962,24 TL"nin tahsili istenmiştir.
Kural olarak, ıslahın yargılama bitinceye kadar yapılması mümkün ise de (04.02.1948 günlü, 10/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre de) hükmün Yargıtay tarafından bozulması üzerine hüküm mahkemesinde yapılan yeni yargılama sırasında ıslahta bulunulması mümkün değildir. Bu durumda mahkemece, verilen ilk kararın bozulması üzerine bozma sonrasındaki yargılama aşamasında ıslah ile artırılan miktarla ilgili ıslah talebinin bu nedenle reddine karar verilerek, dava dilekçesinde istenilen 50.000,00 TL üzerinden değerlendirme yapılması gerekirken, ıslah ile artırılan miktarı da kapsayacak şekilde 242.962,24 TL üzerinden hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
Ayrıca mahkemece uyulan bozma kararında, “öncelikle dava konusu mal ve hizmetlerin şirkete alınıp alınmadığı konusunda inceleme yapılması, bu kapsamda gerekirse mal ve hizmet veren ve fatura düzenleyen firmaların kayıtları da incelenerek bu hususun açıklığa kavuşturulması, bahsi geçen mal ve hizmetler alınmış ise ödeme tarihlerine göre karşılığının şirket kasasından veya şirketin bankadaki hesabından ödenip ödenmediğinin araştırılması ve sonucuna göre karar verilmesi” gerektiğine işaret edilmiştir.
Bu durumda mahkemece, uyulan bozma ilamında işaret edilen hususların araştırılması, bu kapsamda dava konusu dönemde davalı şirketin muhasebecisi olan davacının şirket kasasından avans çekip çekmediği, avans ödemesi varsa önceki avansın hangi tarihte kapatıldığı, dava konusu mal ve hizmeler için şirket kasasından veya şirketin bankadaki hesabından ödeme yapılıp yapılmadığı hususları üzerinde durularak anılan hususların denetime elverişli olacak şekilde açıklığa kavuşturulması, yine bozma sonrasında alınan 29.05.2014 tarihli bilirkişi raporuna karşı davalı vekilinin ileri sürdüğü ciddi itirazları karşılayacak ek rapor ya da yeni bir bilirkişi raporu alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bozma ilamı gereği tam olarak yerine getirilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09/06/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.