16. Hukuk Dairesi 2015/2689 E. , 2016/1841 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu .... Köyü çalışma alanında bulunan 168 ada 7 ve 36 parsel sayılı 6443, 0451 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar irsen intikal, ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ev ve fındık bahçesi vasfıyla ..., ..., ..., ... adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı ..., tapu kaydına dayanarak tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, ... Kadastro Mahkemesi"nin 2010/156 Esas, 2011/114 Karar sayılı dosyası ile, eldeki davanın, taraflarının, konusunun ve dava sebebinin aynı olduğu ve bu davanın reddine karar verildiği ve kesinleştiği belirtilerek eldeki davanın kesin hüküm nedeniyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 303. maddesi gereğince reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına ve usul hükümlerine uygun düşmemektedir. Her iki dosyanın incelenmesinde; temyize konu davanın davacısının ..., davalıların ... ve müştereklerinin olduğu ve dava konusunun tapu iptali ve tescil davası olduğu, dava sebebinin tapu kaydına dayandığı, hükme esas olan ... Kadastro Mahkemesi"nin 2010/156 Esas sayılı dosyasının ise davacısının ..., davalıların ... ve müştereklerinin olduğu dava konusunun kadastro tespitine itiraz davası olduğu, dava sebebinin zilyetliğe dayandığı anlaşılmasına göre, açıklanan dosya kapsamı itibariyle; kesinleşen davaya konu edilen hukuki sebep ile eldeki davanın hukuki sebebinin aynı olmadığı tartışmasızdır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 303. maddesinde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, kesin hükmün varlığından bahsedebilmek için tarafları, konusu ve hukuki sebebi aynı olan iki davanın varlığı şarttır. Hal böyle olunca, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerinin toplanması; gerekli araştırma, inceleme ve uygulamanın yapılması ondan sonra hasıl olacak duruma göre işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken, yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle davacının dayandığı tapu kayıtlarının tesisinden itibaren tüm tedavülleri ve varsa haritaları ile getirtilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde, elverdiğince yaşlı, tarafsız ve yöreyi iyi bilen şahıslar arasından seçilecek üç kişilik yerel bilirkişi kurulu, taraf tanıkları, üç kişilik harita mühendisi bilirkişi aracılığıyla keşif yapılmalıdır. Keşif sırasında davacının dayandığı tapu kayıtları ihdasından itibaren tüm tedavülleriyle birlikte okunup hudutlar mahalli bilirkişilere zeminde tek tek göstertilmeli, bilirkişilerin gösteremediği hudutların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı sağlanmalı, teknik bilirkişilere yerel bilirkişi ve tanıkların gösterdiği hudutlar haritasında işaret ettirilmeli, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmeli, dava konusu taşınmazların davacı tarafın tutunduğu tapu kayıtları kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız belirlenmeli, uzman bilirkişilerden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Belirtilen hususlar gözetilmeden dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 25.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.