14. Hukuk Dairesi 2010/4786 E. , 2010/5497 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 07.05.2009 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve kal istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 09.12.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, davalı tarafından sahibi olduğu taşınmazda bulunan evinin duvarına 20-25 cm uzaklıkta ve 4 m derinlikte temel kazıldığı sırada gerekli önlemin alınmaması nedeniyle bina duvarında çatlaklar oluştuğunu ve arada oluşan boşluğun kapatılmaması nedeniyle burada biriken kar ve yağmur sularının evinin temeline zarar verdiğini belirterek elatmanın önlenmesi ve kal isteminde bulunmuştur.
Davalı, zararın heyelan nedeniyle oluştuğunu, davacıya ait taşınmaza zarar vermediğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davacının binasında meydana gelen zararın davalının yaptığı inşaattan kaynaklanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 683. maddesi; “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir” hükmü ile malikin mülkiyet hakkını hukuksal sınırlar içinde kullanabileceğini düzenlemiştir.
Anılan kanunun taşınmaz mülkiyet hakkının kısıtlamalarını düzenleyen “komşu hakkı” bölümünde “kullanım biçimi” başlığı altında yer alan 737. maddesi; “Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür. Özellikle; taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel âdete göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü ve sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır. Yerel âdete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan denkleştirmeye ilişkin haklar saklıdır” hükmü ile de malike, mülkün kullanılmasında komşuya zarar verecek taşkınlıklardan sakınma ödevi yükleyerek, yasal kısıtlamalardan birisini düzenlemiştir.
Taşkınlıktan amaç ise, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşunun kendisi ve ailesi ile taşınmazı zararına aşırı derecede etkili olabilecek iş ve eylemlerdir. Bu eylemlerin saptanmasında, taşınmazın bulunduğu yerin kullanma amacının, niteliğinin, konuya ilişkin düzenlemelerin ve yasal boşluk bulunması halinde mahalli örf ve adetlerin göz önünde tutulması gereklidir. Bu tür uyuşmazlıkların çözümünde hâkim, gerek zararı saptama, gerekse zararı giderici önlemleri bulma yönünden her somut olayın özelliğini gözetmek, tarafların yarar zarar dengelerini değerlendirmek durumundadır.
Komşuluk hukukunun öngördüğü sınırları aşan kullanım halinin saptanması halinde ise, mahkemece kurulacak hükümde zararlı davranışın giderim şeklinin ve taraf yükümlülüklerinin açıkça gösterilmesi zorunludur.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;
Mahkemece davalıya ait çap kaydı getirtilmemiştir. Bu tür davalarda uyuşmazlığın kesin olarak çözülebilmesi için çap kaydı uygulanarak dava konusu taşınmaz bölümleri fen bilirkişisine işaretletilerek uyuşmazlık konusu maddi olgunun netleştirilmesi gerekir. Ayrıca davacı, davalı tarafından bırakılan hendek nedeniyle binasının zarar gördüğünü ileri sürdüğüne göre; öncelikle hendeğin nerede bulunduğu krokide gösterilmeli ve bundan sonra davacıya ait binaya bir zarar verip vermediği uzman bilirkişi tarafından belirlenmelidir.
Mahkemece eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 11.05.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.