"İçtihat Metni"
Mal beyanında bulunmamak suçundan sanık Zeynep Nazan hakkında yapılan yargılama sonucunda, hukuka uygunluk sebebiyle sanığa ceza tertibine yer olmadığına dair (İstanbul Onbirinci İcra Mahkemesi)"nin 29.03.2006 tarihli ve 2005/3627 esas ve 2006/1515 sayılı kararına yönelik itirazın kabulü ile İcra Mahkemesi kararının kaldırılmasına, duruşma açılmak suretiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 271/2. maddesi uyarınca karar verilmek üzere dosyanın İstanbul Onbirinci İcra Mahkemesi"ne gönderilmesine ilişkin, (İstanbul Dördüncü Ağır Ceza Mahkemesi) nin 04.05.2006 tarihli ve 2006/366 müteferrik sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre; İstanbul Onbirinci İcra Mahkemesi"nce verilmiş bulunan karara karşı yapılan itirazın kabul edilerek kaldırılmasına karar verilmiş olunmasına göre, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 271/2. maddesi hükmü doğrultusunda itirazın konusu hakkında bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yeniden duruşma açılmak suretiyle karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair, yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemekle, kararın 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 13.02.2007 gün ve 7076 sayılı Kanun Yararına Bozma istemine atfen Yargıtay C.Başsavcılığımın 05.03.2007 gün ve K.Y.B. 2007/31578 sayılı tebliğnamesiyle istenilmiş olmakla,
Gereği görüşüldü:
Dosya kapsamına göre; İstanbul Onbirinci İcra Mahkemesi"nce borçlu sanığa meşruhatlı duruşma davetiyesi çıkartılmadan gıyabında, borçlunun kredi almadan önce kişisel bilgileri ve özellikle mali tablosu hakkında detaylı tüm bilgiyi alacaklı bankaya aktardığı, alacaklı tarafından da bu bilgi ve belgelerin icra dosyasına aktarıldığı, sonuç olarak İİK"nın 337. ve 74. maddeleri birlikte yorumlandığında hukuka uygunluk sebepleri oluştuğu gerekçesiyle ceza tertibine yer olmadığına dair verilen karara yönelik itiraza bakan İstanbul Dördüncü Ağır Ceza Mahkemesi"nce dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, İstanbul Onbirinci İcra Mahkemesi"nin kararının kaldırılmasına, 5271 sayılı CMK"nın 271/2. maddesi gereği soruşturma, araştırma ya da duruşma yapılmasının zorunlu olduğu takdirde asıl mahkemesince yerine getirilmesi gerektiği gerekçesiyle dosyanın İstanbul Onbirinci İcra Mahke-mesi"ne gönderilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 14.11.2006 tarih ve 2006/220-231 sayılı kararında da açıklandığı üzere; 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nın "Tanımlar" başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (L) bendinde disiplin hapsinin tanımı; "kısmi bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, ön ödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartlı salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adli sicil kayıtlarına geçirilemeyen hapsi ifade eder." olarak yapılmıştır... "disiplin hapsi ve hapsen tazyik yaptırımı 5237 sayılı TCK"da düzenlenen yaptırımlardan farklı niteliktedir. Bu nedenle de, duruşma açılarak yapılan bir yargılama sonunda verilmelerine karşılık, 2004 sayılı İİK"nın 353/1. maddesinde yasa yolu olarak itiraz yasa yolu öngörülmüştür. Anılan hükümler gözetildiğinde, gerek disiplin hapsi, gerekse hapsen tazyik yaptırımı tayin edilen kararlar, CMK"nın 223. maddesinde belirtilen "hüküm" niteliğinde değildirler ve bunlar hakkında hükümler için öngörülen yargılama kuralları uygulanamaz." şeklinde yapılan değerlendirmeden de anlaşılacağı üzere, İcra ve İflas Kanunu"nda müeyyidesi disiplin hapsi ve tazyik hapsi olarak saptanan eylemlerin kabahat olduğu belirtilmiştir.
Ceza Muhakemesi Kanunu anlamında itirazın, kural olarak itiraz olunan kararı veren mahkemeye yapılacağı ve ilk inceleme kararı veren mahkemece gerçekleştirilip, kararın düzeltilebileceği, yerinde görmezse en çok üç gün içinde itirazı inceleyecek mercie göndermesi gerektiği (CMK m. 268/1-2), buna karşılık İcra ve İflas Kanunu"nda İcra Mahkemesinin itiraza tabi verdiği kararlara itirazın 5358 sayılı Yasa ile değişik İİK"nın 353/1. maddesi uyarınca yedi gün içerisinde yargı çevresinde bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesine yapılması gerekmekte olup, bu anlamda Ceza Muhakemesi Kanunu"ndaki sistemden ayrıldığı, Ceza Muhakemesi Kanunu"ndaki itiraz kanun yolu bir suç muhakemesi sonucunda verilen yargı kararları için olduğu, nitekim anılan kanunun "İtiraz usulü ve inceleme mercileri" başlıklı 268. maddesinde kararına itiraz edilecek ve itirazı inceleyecek mahkemeler Sulh Ceza, Asliye Ceza, Ağır Ceza ve Bölge Adliye Mahkemesi olarak belirlendiği, buna karşılık İcra ve İflas Kanunu"nda, İcra Mahkemesinin itiraza tabi verdiği disiplin hapsi ve tazyik hapsine ilişkin kararlar, dar ve teknik anlamda "suç" karşılığı verilen kararlar olmadığı, 5271 sayılı CMK"nın 268. maddesinde kararına itiraz edilecek mahkemeler arasında İcra Mahkemesinin gösterilmediği cihetle, İcra ve İflas Kanunu"nun 353/1. maddesi uyarınca İcra Mahkemesince verilen itiraza tabi kararlara itirazın yedi gün içerisinde doğrudan Ağır Ceza Mahkemesine yapılması gerektiği, anılan maddede ilk incelemenin İcra Mahkemesince yerine getirileceğine dair bir düzenlemenin de bulunmadığı gözetildiğinde, itiraz hakkında Ağır Ceza Mahkemesince bir karar verilmesi gerekmekte ise de, bu durum yargılaması tamamlanmış, herhangi bir delil ya da sair araştırma ihtiyacı bulunmayan haller içindir. Oysa ki somut olayda, İcra Mahkemesince sanığa İİK"nın 349. maddesi uyarınca meşruhatlı davetiye çıkartılmadan gıyapta verilen bir ceza tertibine yer olmadığı kararı söz konusudur. Ağır Ceza Mahkemesince itirazın kabulünün gerektiğinin düşünülmesi halinde, aynı zamanda borçlu sanığın mal beyanında bulunmama suçundan dolayı İİK"nın 337/1. maddesi gereğince on gün disiplin hapsi cezası ile cezalandırılmasına da karar vermesi zorunluluğu nedeniyle, borçlu sanığa meşruhatlı duruşma davetiye göndermesi, geldiğinde savunmasını almasını takiben, davetiye tebliğine rağmen gelmediği takdirde ise, gıyabında anılan cezayı verebilecektir. Bu durum, ancak suç muhakemesi sonucunda verilen yargı kararlan için olduğu ve 5271 sayılı CMK"nın 270. maddesinin 1. fıkra 1. cümlesinde dayanak bulduğu, oysa ki yukarıda da açıklandığı üzere, İcra Mahkemesince itiraza tabi olarak verilen disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararları "suç" karşılığı verilen kararlar olarak kabul görmemektedir.
Konunun bir kez de Kabahatler Kanunu yönünden irdelenmesinde ise, anılan Kanun"un "itiraz yolu" başlıklı 29. maddesinde, "(1) Mahkemenin verdiği son karara karşı, yargı çevresinde yer aldığı Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edilebilir. Bu itiraz, kararın tebliği tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yapılır. (2) İtirazla ilgili karar, dosya üzerinden inceleme yapılarak verilir. (3) Mahkeme, her bir itirazla ilgili olarak "itirazın kabulüne" veya "itirazın reddine" karar verir..." hükmü getirilmiştir. Görüldüğü üzere, Kabahatler Kanunu"nda da itirazı inceleyecek Ağır Ceza Mahkemesinin "itirazın kabulüne" veya "itirazın reddine" karar verir şeklinde düzenleme getirilmiştir. Ancak itirazın kabulüne karar vermesi halinde, itirazın konusu hakkında da bir karar vermesi gerektiği hususunda bir düzenleme yok ise de, itirazı kabul eden Ağır Ceza Mahkemesinin bu yönde hüküm oluşturması gerektiği de kuşkusuzdur. Diğer taraftan, aynı maddenin 2. fıkrasındaki "itirazla ilgili karar, dosya üzerinden inceleme yapılarak verilir." amir hükmü gözetildiğinde, itiraz merciinin delil toplama ve sanığın savunmasını alması gibi yargılamayı gerektiren hususları yerine getirmesi de beklenmemelidir.
Öte yandan, bir ihtisas mahkemesi olan İcra Mahkemesince yerine getirilmesi gereken delil toplama ya da sair araştırmanın yapılmasını itiraz mercii olan Ağır Ceza Mahkemesinden beklemek, zaten yoğun iş yükü altında bulunan mahkemeyi kendi asıl işlevinden uzaklaştırmaya, yargı hizmetlerinin aksamasına ve giderek adalet duygusunun zedelenmesine yol açabilecektir.