17. Hukuk Dairesi 2014/24075 E. , 2017/1397 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı ... tarafından dava dışı vergi borçlusu.....’in borcu nedeniyle müvekkili bankaya 25.7.2011 tarihinde gönderilen 1. haciz ihbarnamesine dayalı olarak borçlunun müvekkili bankadaki vadesiz hesabındaki 357,38 TL , B Tipi Yatırım Fonu hesabındaki 5.178,19 TL’sına 26.7.2011 tarihinde haciz konulduğunu ,ancak haciz konulan mevduat üzerinde müvekkili bankanın 15.7.2011 tarihli tüketici kredisi ve teminat rehin sözleşmesi gereğince rehin hakları olduğundan bu durumu 23.9.2011 tarihinde davalı İdareye bildirerek durumun 6183 Sayılı AATUHK’nun 21 maddesi gereğince düzeltilmesini istediklerini, ancak İdare tarafından talebin 30.9.2011 tarihinde reddedildiğini belirterek borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiş; 16.1.2014 tarihli dilekçesi ile haciz baskısı ile 5.535,57 TL’sını 4.1.2012 tarihinde davalı İdareye ödendiklerini belirterek ödenen meblağın ödeme tarihinde itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı İdareden istirdatını talep etmiştir.
Davalı İdare vekili, muaccel olmayan alacak için rehin hakkının kullanılmayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller ve bilirkişi raporu gereğince davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava 6183 Sayılı AATUHK’nun 79 maddesi gereğince açılmış menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir.
Somut olayda davacı banka ile dava dışı kurum borçlusu arasında 15.7.2011 tarihinde 6.350 TL meblağlı ve 36 ay vadeli tüketici kredisi ve teminat sözleşmesi ile aynı tarihli Menkul Kıymetler ve Mevduat Rehin Sözleşmesi imzalandığı, anılan Tüketici Kredisi ve Teminat Sözleşmesinin 11.maddesinde ”Müşteri, Bankanın merkez ve tüm şubelerinde bulunan ve ileride bulunabilecek olan kendilerine ait her türlü hesap, hak ve alacak üzerinde bankanın herhangibir ihbara gerek olmaksızın virman, takas ve hapis hakkı olduğunu, bunların işbu sözleşmeden doğmuş ve doğacak bütün borçlarını karşılayacak miktarlarının bankaya rehinli bulunduğunu kabul ve beyan ederler” hükmünü içerdiği;aynı sözleşmenin 12 maddesinde de “Müşteri, banka nezdinde açılmış veya açılacak Türk Lirası mevduatını, döviz tevdiat hesaplarını bankaya tevdi ettiği ve edeceği her türlü menkul kıymetleri, kıymetli evrakı, bankadan her türlü alacağını, 14.maddedeki listede belirtilen hesap değerleri bankaya işbu sözleşmeye konu kredi nedeniyle doğmuş ve doğacak alacaklarının teminatı olmak üzere rehnettiğini, alacağın kısmen veya tamamen muacceliyeti halinde, bu madde belirtilen rehinli değerleri bankanın takdirine göre icra dairelerine veya diğer herhangibir resmi makama başvurma zorunluğu olmaksızın, bankanın dilediği halde ve uygun göreceği şekillerde açık arttırmaya yada diğer kanun yollarına gerek kalmaksızın,özel olarak paraya çevirmek ve bedellerinden haklarının tahsil etmek yetkisine sahip olduğunu kabul ve beyan eder, müşteri mevduat ve tahvil faizlerinin rehin kapsamında olduğunu, kuponları adına tahsile yetkili bulunduğunu, rehnedilen hisse senetlerinden bankanın dilediğini, dilediği zamanda, namına satmaya, başkaları ile değiştirmeye, bunlar üzerinde hertürlü tasarrufta bulunmaya yetkili olduğunu ve bu hisse senetlerinin satışı veya devri sonucu yerlerine geçecek her türlü menkul kıymet üzerinde de rehin hakkının devam edeceğini beyan ve taahhüt eder “hükmünü içerdiği, sözleşmenin 5.maddesinde muacceliyet şartının düzenlendiği, yine 15.7.2011 tarihli Menkul Kıymetler ve Mevduat Rehin Sözleşmesi ile de benzer hükümlerin kabul edildiği anlaşılmaktadır. Davacı vekilinin 16.1.2014 tarihli dilekçesi içeriğinden kredi borçlusu Mehmet Ateş’e kredi sözleşmesi gereğince 20.10.2011 tarihinde hesap kat’i gönderildiği ve borç ödenmediği için hakkında yasal işlemlere başlatıldığının bildirildiği anlaşılmaktadır.Bu durumda davacı banka ile dava dışı borçlu arasında haciz tarihinden önce yapılmış 15.7.2011 tarihli sözleşmeler bulunduğundan bu sözleşmeler gereğince davacı bankanın dava dışı borçludan alacaklı olup olmadığının tespiti amacıyla hesap kat’i ve takip dosyası da istenerek davacı banka kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, bankanın borçludan alacaklı olduğunun belirlenmesi halinde alacak miktarı üzerinde sözleşmenin 5. 11. ve 12. maddesi gereğince bankanın rehin hakkının bulunduğunun kabulü ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yetersiz ve dosya kapsamına uygun olmayan bilirkişi raporu gereğince davanın reddi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 13.3.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.