2. Hukuk Dairesi 2021/7889 E. , 2021/7265 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, bozmaya uygun işlem ve araştırma yapılmış olmasına, delillerin takdirinde bir yanlışlık bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davalının kusur belirlemesine yönelik temyiz itirazının incelenmesinde;
Dava TMK"nın 166/son maddesine yöneliktir. Mahkemece yapılan yargılama sonucu “TMK 166 son maddesinde düzenlen fiili ayrılık sebebine dayalı boşanma koşullarının gerçekleştiği, davalı kadının, Samsun 1. Aile Mahkemesi"nin 2007/637 esasında 10/07/2007 tarihinde açtığı boşanma davasından 16/07/2008 tarihli duruşmada feragat ettiği, davalı kadının, bu feragati sebebiyle önceki olayları affetmiş sayılacağı, affedilen olaylara dayalı olarak davacı erkeğe kusur yüklenemeyeceği, tarafların fiilen ayrı yaşamaları dikkate alındığında tek başına ayrı yaşamanın şiddetli geçimsizliğe delalet edecek bir olgu niteliğinde olmadığı, davacı erkeğin ilk davadan sonra birlikte yaşamaktan kaçındığı, fiili ayrılık döneminde davalı kadına kusur olarak yüklenebilecek bir olayın varlığı da ispatlanamadığına göre, Türk Medeni Kanunu’nun 166/son maddesine dayanak teşkil eden ve retle sonuçlanan davayı açan, böylelikle fiili ayrılığa sebep olan ve bu dava sonrasında da birlikte yaşamaktan kaçınarak boşanma sebebi yaratan davacı erkeğin, boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerektiği” belirtilerek davanın kabulüne, davalı kadın lehine tedbir ve ortak çocuk lehine tedbir ve iştirak nafakasına, kadının süresinde olmayan tazminat talepleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi doğru olmakla beraber;
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden fiili ayrılığa esas boşanma davasının; taraflardan davacı erkek tarafından, 03.11.2018 tarihinde Türk Medeni Kanunu"nun 166/1-2. maddesine dayalı olarak açıldığı ve davanın davacı erkeğin eşine şiddet uyguladığı ve bağımsız konut açmadığı, buna karşılık davalı kadının ise herhangi bir kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiği ve bu kararın temyizde onama üzerine 26.12.2011 tarihinde kesinleştiği, davacı kadının ise bu davadan önce 10.09.2007 tarihinde TMK 166/1.maddesine dayalı boşanma davası açtığı ancak davasından 16.07.2008 tarihinde feragat ettiği anlaşılmaktadır. Kadının feragat tarihi erkeğin reddedilen ve kesinleşen davasından önce olup, erkeğin reddedilen davasında erkeğe yüklenen eşine karşı şiddet uyguladığı ve bağımsız konut açmadığı vakıalarının da erkek eşe kusur olarak yüklenmesi gerekirken; mahkemece hatalı değerlendirme ile kadının önce açtığı davadaki feragati sebebiyle erkeği affettiğinin kabulü ve kesinleşen vakıaların erkeğe kusur olarak yüklenmemesi doğru olmayıp hükmün kusur belirlemesi yönünden bozulması gerekmiştir.
3- Davalının yoksulluk nafakasına yönelik temyiz itirazının incelenmesinde;
Mahkemece, davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve kadın lehine tedbir, ortak çocuk lehine tedbir ve iştirak nafakasına dair verilen 09.10.2015 tarihli ilk karar davalı kadın tarafından hükmün tamamına yönelik temyiz edilmiş, temyiz üzerine Dairemizin 11.04.2017 tarih ve 2015/25824 esas ve 2017/4161 karar sayılı ilamı ile davalı kadının tanıklarının dinlenmesi gerektiği sebebiyle eksik incelemeden bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu 15.05.2018 tarihli ikinci karar ile; davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve davalı kadın lehine tedbir ve yoksulluk nafakasına, ortak çocuk lehine tedbir ve iştirak nafakasına ve davalının tazminat taleplerinin reddine dair verilen ikinci karar yine davalı kadın tarafından tüm yönlerden temyiz edilmiştir. Temyiz üzerine Dairemizin 21.09.2020 tarihli ve 2020/3278-3961 esas-karar sayılı ilamı ile kararın gerekçesiz olduğundan bahisle hükmün bozulmasına karar verilmiş, mahkemece bozmaya uyularak verilen üçüncü karar ile davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadın lehine tedbir, ortak çocuk lehine tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmiş, yoksulluk nafakası talebi hakkında ise süresinde talep olmadığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir. Oysa ki; mahkemece verilen 15.05.2018 tarihli kararı sadece davalı kadının temyiz ettiği ve bu sebeple kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakası yönünden usuli kazanılmış hak oluştuğu gözetilmeksizin yoksulluk nafakası talebinin kabulü yerine yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
4-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davalı kadın lehine takdir edilen tedbir nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanunu"nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
5-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre tarafların ortak çocukları 2006 doğumlu Mehmet"in küçüğün ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen tedbir nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanunu"nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2., 3., 4. ve 5. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1.bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 14.10.2021 (Per.)