8. Hukuk Dairesi 2013/14122 E. , 2014/3228 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Tokat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 27/12/2012
NUMARASI : 2012/268-2012/427
D.. K.. ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Tokat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 27.12.2012 gün ve 268/427 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesi ve düzeltme dilekçesinde, vekil edeninin imar ve ihya ettiği, 35-40 yılı aşkın bir süredir kazandırıcı zilyetliğinde bulundurduğu dava konusu parsel sayılı taşınmazın kadastro sırasında Hazine adına tespit ve tescil edildiğini açıklayarak, tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davacı lehine zilyetlik yoluyla kazanma koşullarının oluşmadığını, dava konusu taşınmazın niteliği itibari ile özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden olduğunu, hali hazırda Yeşilırmak yatağı altında kaldığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davacı lehine zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne; sayılı parselin tapu kaydının iptaliyle davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tarla niteliğindeki 4947,13 m2 yüz ölçüme sahip dava konusu parsel, 1955 yılında yapılan kadastro sırasında dere yatağı olarak tespit dışı bırakılmış, 17.03.2003 tarihinde ihdasen Hazine adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Dava; TMK.nun 713/1,3402 sayılı Kanunun 14 ve 17.maddelerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme yeterli değildir. Dava konusu taşınmazın güney sınırında bulunan ve parseller, tapu kaydı ve vergi kaydına dayalı olarak tespit edilmiş olup mahkemece taşınmazların tespitine esas vergi kayıtları getirtilerek taşınmaz yönünü ne gösterdiği üzerinde durulmamıştır. Diğer yönden dava konusu parselin öncesi kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılan yerlerdendir. Komşu parsel Barış Hukuk Mahkemesi"nin 14.08.1951 tarih 1951/292 esas sayılı tescil hükmü ile oluşan 28 Mart 1952 tarih sayılı tapu kaydına dayalı olarak tespit edilmiştir. Dayanak tescil tapusu dava konusu taşınmaz yönünü mera olarak göstermektedir. Sınırdaki parselin dayanak tescil tapusu bu yönü mera olarak gösterdiğine göre mahkemece usulüne uygun olarak kadim ve tahsisli mera araştırması yapılmamış, taşınmazın öncesinin mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı veya meradan elde edilip edilmediği tahkik ve tespit edilmemiş, parselin dayanağı tescil hükmü ile krokisi getirtilerek taşınmaz başında uygulanmamıştır.
Esasen uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın niteliğinin belirlenmesi ile ilgilidir. Başka bir ifade ile dava konusu taşınmaz ve öncesinin mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususunun araştırılması ile ilgilidir.
Bir yerin öncesinin veya halihazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar. HGK’nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 03.05.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; tahsisli veya kadim mera olup olmadığının usulüne uygun şekilde araştırılmasıdır.
Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının Köy Hizmetleri"nden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4753 SK"nun 8.maddesine göre Bakanlık emrine geçen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tespit edilmelidir. Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi ve tanık ifadeleri ve uzman bilirkişi ziraat yüksek mühendisi aracılığı ile tespiti, toprak tevzi komisyonu veya kadastroca işlem gören yerlerde komşu parsellere ait tutanak ve dayanağı belgeler getirtilerek mahalline uygulanmak suretiyle dava konusu taşınmaz yönünü ne şekilde gösterildiği tespit edilerek nizalı taşınmaz ve çevreleyen komşu taşınmazın mera niteliğinde olup olmadığı araştırılarak belirlenecek niteliğe göre yukarıda açıklanan hususlarda düşünülerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken usulüne uygun şekilde mera araştırması yapılmamış olması isabetli görülmemiştir.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK"nun 388/4. (HMK. m.297/ç) ve HUMK"nun 440/1. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 24.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.