15. Hukuk Dairesi 2018/4850 E. , 2019/5026 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı-birleşen dosya davalısı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı-birleşen dosya davalısı vekili Avukat ... ile davalı-birleşen dosya davacısı vekili Avukat ... geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Asıl dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacaktan dolayı borçlu olmadığının tespitine, birleşen dava, aynı sözleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili için yürütülen icra takibine itirazın iptâline, takibin devamına ve icra inkâr tazminatının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davacı-birleşen dosya davalısı iş sahibi vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı-birleşen dosya davalısı iş sahibinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinden görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davacı-birleşen dosya davalısı vekili; müvekkiline ait 945166 İMO nolu “POSH COURAGE” gemisinde birtakım tadilat işlemlerinin yapılması amacıyla 16.07.2014 tarihinde davalı ile sözleşme imzalandığını, 47 takvim günü boyunca tersanede kalan gemi için müvekkilinin 650.000 USD tutarındaki tadilat bedelini davalıya ödediğini ancak davalının sözleşmeye aykırı şekilde işin değerinin 926.825 USD olduğundan bahisle bakiyenin ödenmesi için takip başlattığını ve gemi üzerinde hapis hakkı kullanılması adı altında geminin seferden men ettirildiğini, müvekkili tarafından 315.875 USD teminat ödenmek suretiyle geminin sefere
çıkmasının sağlandığını, davalının talep etmiş olduğu bedelin fahiş ve haksız olduğunu ileri sürerek icra dosyasına yatırılan 315.875 USD bedelin icra dosyasında muhafaza edilmesine ve müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiş, birleşen davanın ise reddini istemiştir.
Davalı-birleşen dosya davacısı vekili; müvekkili şirket tarafından sözleşme gereği tersanede tadilatı yapılan geminin tadilat bedelinin 965.875 USD olduğunu, yabancı uyruklu armatörün tadilat bedelini ödemeden gitmek istemesi üzerine 965.875 USD bedelli faturaya dayanarak ...1. İcra Müdürlüğü"nün 2014/17166 Esas sayılı dosyası üzerinde gemi üzerine hapis hakkı uygulatılarak geminin yediemine teslim edildiğini ve alacağın tahsili için rehnin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine geçildiğini, müvekkilinin davalı şirketten olan alacağının haklı ve sabit olduğunu ancak takibe kötü niyet ile itiraz edildiğini ileri sürerek, davalının... 1. İcra Müdürlüğü"nün 2014/27166 Esas sayılı icra takibine itirazının iptâline ve asıl alacak üzerinden hesaplanan icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, asıl davanın ise reddini istemiştir.
Bir davanın dinlenebilmesi başka bir ifade ile işin esasının incelenebilmesi için gerekli şartlardan birisi de davacının o davayı açmakta hukuki yararının bulunmasıdır. 6100 sayılı HMK’nın 114/1-h maddesine göre hukuki yarar dava şartıdır. Mahkemece dava şartları bulunup bulunmadığı her aşamada kendiliğinden araştırılacağı gibi görevi gereği temyiz halinde Yargıtay tarafından da dikkate alınır.
İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesinde düzenlenen menfi tespit davası gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle kendisini hukuki anlamda tehdit eden veya kendisi aleyhine icra takibi yapan kişiye karşı herhangi bir borcunun bulunmadığını sağlamaya yönelik açılan dava olarak tanımlanmaktadır. Madde metninden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç, bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Bir başka deyişle hukuki yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak borç ilişkisi doğuracak bir hukuki ilişkinin varlığının tespiti amaçlanır. Menfi tespit davası genel hükümlere göre incelenip karara bağlanır ve verilecek karar maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşıyacağından o hukuki ilişkinin varlığını ya da yokluğunu ispata yarar.
Bu genel açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; asıl davada davalı yüklenicinin icra takibi yoluyla takip ettiği alacaktan dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi istenmiş olup asıl davada verilecek karar maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşıyacağından ve asıl davada verilecek karar ile o hukuki ilişkinin varlığı ya da yokluğu ispat edileceğinden menfi tespit davası devam ederken yüklenicinin itirazın iptâli davası açmasında hukuki yararı bulunmamaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 114/1-h maddesi uyarınca hukuki yarar dava şartı olduğundan birleşen davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken bu husus gözden kaçırılarak hukuki yarar bulunmayan birleşen davada işin esasının incelenmesi doğru olmamıştır.
3-Taraflar arasında 16.07.2014 tarihli sözleşmenin düzenlendiği konusunda uyuşmazlık yoktur. Bu sözleşme, sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. Sözleşme ile davacıya ait gemide birtakım tadilat işlemlerinin yapılması kararlaştırılmıştır. Uyuşmazlığın
eser sözleşmesi hükümlerine göre değerlendirilip çözülmesi gerekli ve zorunludur. Karşılıklı edimleri içeren eser sözleşmelerinde yüklenicinin görevi eseri sözleşmesine, amacına ve tekniğine uygun tamamlayarak teslim etmek, iş sahibinin görevi ise, sözleşmede kararlaştırılan yükümlülükler varsa bunların yerine getirilmesiyle eserin bedelini ödemekten ibarettir. “Sözleşmenin tutarı” başlıklı sözleşmenin 7. maddesinde, “toplam tamir ücreti güvertedeki bütün işlerin bitiminde tersane tarafından 16.07.2014 tarihinde e-mail yolu ile gönderdiği teklif uyarınca belirlenecektir.” hükmüne yer verilmiştir. Davacı ve birleşen dosya davalısı iş sahibi tarafından yapılan iş nedeniyle yükleniciye 650.000 USD ödendiği çekişmesizdir. Mahkemece yargılama sırasında alınan 23.01.2008 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmışsa da, alınan bilirkişi raporunda rapora ekli Türkçe tercümesi bulunmayan ve davalı yüklenici tarafından dosyaya sunulduğu anlaşılan liste üzerinde değişiklik yapılarak yüklenicinin yapmış olduğu işler karşılığında isteyebileceği toplam iş bedelinin hesaplandığı, bu durumun ise raporun denetimini imkânsız kıldığı görülmektedir. Taraf vekilleri tarafından da rapora teknik ve hukuki yönlerden itiraz edilmiştir. Yine bilirkişi raporunda davadan önce iş sahibi tarafından yaptırılan delil tespiti sonucunda düzenlenen tespit bilirkişi raporu incelenip değerlendirilmemiştir.
Mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir (HMK md. 266/1). Taraflar bilirkişi raporunun kendilerine tebliğ tarihinden itiberen iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler (HMK md.281/1). Mahkeme bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir (HMK md. 281/2). Mahkeme gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla tekrar inceleme de yaptırabilir (HMK md.281/3). Hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir (HMK md.282/1).
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarda birlikte somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece denetime elverişli olmayan, tarafların itirazlarını karşılamayan, hesap yöntemi usul ve yasaya uygun bulunmayan, dava öncesi yaptırılan delil tespiti sonucu alınan raporu değerlendirmeyen bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Bu durumda mahkemece HMK’nın 266. Maddesi hükmüne uygun olarak aralarında gemi inşa mühendisinin de bulunduğu yeni bir teknik bilirkişi heyeti oluşturularak 16.07.2014 tarihli sözleşmenin 7. maddesi hükmü gereğince gönderildiği anlaşılan teklif de değerlendirilmek suretiyle iş bedelinin sözleşme fiyatlarıyla, sözleşme dışı imalât yapılmış olması halinde bu imalâtların yapıldığı yıl piyasa fiyatlarına göre bedelinin bilirkişiler aracılığıyla belirlenmesi gerekir. Yine davalı ve birleşen dava davacısı yüklenicinin talepleri arasında imalat bedeli yanında havuz işgal bedeli, havuza gemi alınmaması sebebiyle iş kaybı bedeli, rıhtım işgaliye bedeli ve pompa kirası da bulunduğundan bu kalemlerin değerlendirilmesinin iş sahibinin temerrüde düşmesi halinde mümkün olduğu gözetilerek
sözleşme hükümleri de dikkate alınarak iş sahibinin temerrüde düşüp düşmediği belirlenmeli, oluşacak sonuç çerçevesinde asıl davada davacı iş sahibinin borçlu olmadığı miktar saptanarak buna göre hüküm kurulmalı, birleşen davanın ise hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
Belirtilen sebeplerle kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacı-birleşen dosya davalısının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. ve 3. bent uyarınca hükmün temyiz eden davacı-birleşen dosya davalısı iş sahibi yararına BOZULMASINA, 2.037,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalı-birleşen dosya davacısından alınarak Yargıtay"daki duruşmada vekille temsil olunan davacı-birleşen dosya davalısına verilmesine, ödenenden 5766 sayılı Kanun"un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 353,20 TL Yargıtay başvurma harcının mahsup edilerek, varsa fazla alınan harcın temyiz eden davacı-birleşen dosya davalısına iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 05.12.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.