10. Ceza Dairesi 2014/3697 E. , 2014/8231 K.
"İçtihat Metni"Mahkeme : Ağır Ceza Mahkemesi
Suçlar : a) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma (sanık ... hakkında)
b) Suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş örgütün faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapma (tüm sanıklar hakkında)
Hükümler : Mahkûmiyet:
a) Sanık ... hakkında "suç işlemek için kurulan örgüte üye olma" ve "suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapma" suçlarından,
b) Sanıklar ... ve .... hakkında "suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş örgütün faaliyeti çerçevesinde zincirleme olarak uyuşturucu madde ticareti yapma" suçundan,
Temyiz incelemesi, müdafilerinin isteği üzerine her üç sanık hakkında duruşmalı olarak yapıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
1) Sanık ... hakkındaki hükmün incelenmesi:
Bozmaya uyulduğu, yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazları ile duruşmadaki sözlü savunmasının reddiyle, resen de temyize tabi olan hükmün ONANMASINA, oybirliğiyle,
2) Sanık ... hakkında;
A- "Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma" suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün incelenmesi:
Sanığın, diğer sanıklar tarafından oluşturulan örgüte üye olduğuna ilişkin kuşkuyu aşan kesin ve yeterli delil bulunmadığı gözetilmeden, sanık hakkında bu suçtan beraat yerine mahkûmiyet hükmü kurulması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA, oybirliğiyle,
B- "Suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapma" suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün incelenmesi:
Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delilerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, aşağıda belirtilen dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; yerinde görülmeyen diğer itirazların reddine, ancak;
"Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma" suçuyla ilgili bozma nedenine göre, koşulları bulunmadığı halde sanığın cezasının TCK‘nın 188. maddesinin 5. fıkrası uyarınca artırılması ve aynı Kanun"un 58. maddesinin uygulanması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları ile duruşmadaki sözlü savunması bu nedenle yerinde olduğundan, resen de temyize tabi olan hükmün BOZULMASINA, oybirliğiyle,
3) Sanık ... hakkındaki hükmün incelenmesi:
Sanığın bozma ilamına karşı diyeceklerini bildirmesi için çıkarılan duruşma davetiyesinin, sanık müdafiinin 25.01.2012 tarihli dilekçesiyle mahkemeye bildirdiği "...." adresi yerine, eskiden bildirilen "..." adresine çıkarıldığı ve tebliğ edilmeden iade edildiği anlaşıldığından; usulsüz tebligata dayanılarak ve CMUK"nın 326. maddesinin 2. fıkrasına aykırı olarak hüküm kurulmak suretiyle sanığın savunma hakkının kısıtlanması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları ile duruşmadaki sözlü savunması bu nedenle yerinde olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin resen de temyize tabi olan hükmün, BOZULMASINA, üye ..."ın karşı oyu ve oyçokluğuyla,
18.09.2014 tarihinde karar verildi.
TEFHİM TUTANAĞI: 18.09.2014 tarihinde saat 14.00"da verilen bu karar Yargıtay Cumhuriyet savcısı ..."nin katılımıyla ve duruşmada savunmasını yapmış bulunan sanık ... müdafii Avukat ..., sanık ... müdafii Avukat Gürcan Kale"nin yüzlerine karşı, sanık ... müdafii Avukat Gülcan Odaman"ın yokluğunda 18.09.2014 tarihinde yöntemine uygun biçimde, açık olarak okunup anlatıldı.
KARŞI OY;
(Sanık ... hakkında)
Sanığın savunma hakkının kısıtlandığına dair, bozma görüşüne katılmıyorum.
Somut olayda; sanığın, 19.10.2007 tarihinde vekaletnameli müdafii eşliğinde savunması alındıktan sonra mahkûmiyet kararı verilmiştir. Hükmün temyizi üzerine Dairemizce verilen 12.07.2012 tarihli bozma ilamında, sanığın eylemlerinin iki bağımsız suçu değil, zincirleme şekilde tek suçu oluşturduğu vurgulanarak sanık lehine bozma kararı verilmiştir. Bozma sonrasında, sanığın mahkemedeki sorgusunda bildirdiği son adresine duruşma gününü bildirir davetiye çıkarılmasına rağmen önceki adresinden ayrılması nedeniyle tebliğat yapılamamıştır. Ancak, duruşmada hazır olan vekaletnameli müdafii “bozma ilamını kabul etmiyorum, eski kararda direnilmesini talep ediyorum, müvekkil de bozma ilamına karşı direnme talep etmektedir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Kanaatimce, CMUK"nın 326. maddesine muhalefet durumu yoktur. Şöyle ki;
1- 7201 Sayılı Kanunun “Adres değiştirmenin bildirilmesi mecburiyeti” başlıklı 35. maddesinde, “Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.” denilmektedir. Bozma öncesindeki savunması sırasında bildirdiği adresini değiştiren sanık yeni adresini mahkemeye bildirmediği için tebligat eski adresine yapılmakla CMUK"nın 326. maddesindeki öngörülen işlem yerine getirilmiştir.
2- “Suçun niteliğinin değişmesi” başlıklı CMUK"nın 226. maddesinde yer alan, “Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır.” ifadesi ile sanık ile müdafiinin eşit konumda olduğu vurgulanmıştır. CMUK"nın 326. maddesine şekli bir aykırılığın bulunduğu gözükse bile, bozmadan önceki yargılamaya sanıkla birlikte katılmış olan vekaletnameli müdafii, bozma sonrası duruşmaya gelip bozmaya karşı “müvekkilinin” diyeceklerini ifade etmesi karşısında; anılan yasa maddesinin amacına ulaşıldığı, nisbi ve şekli aykırılığın telafi edilmesi nedeniyle mutlak bozma nedeni olmaktan çıktığını düşünüyorum.
3- Müdafi, dosyaya ibraz ettiği dilekçesinde sanığın yeni adresini belirtmekte ise de, bu bildirim sanık tarafından yapılmadığından Tebligat Kanununun 35. maddesi anlamında geçerliliği yoktur. Şayet, bu bildirimi sanık adına yapabileceği kabul edildiği takdirde, bozma sonrası duruşmada da sanık adına beyanda bulunabileceği kabul edilmelidir. Eğer, bozmaya karşı sanık adına beyanda bulunamayacağı ileri sürülürse; adres değişikliğinde de sanık adına beyanda bulunamayacağı sonucuna ulaşılacaktır.
4- Yeni adres bildirimine dair müdafi tarafından verilen dilekçede hakim havalesi gözükse bile, bu dilekçenin dosyaya girdiğine ilişkin duruşma zabıtlarında bir tespit yoktur. Bozma sonrası duruşmaya gelen müdafi, sanığın eski adresine davetiye çıkarıldığını bilmesine rağmen, yeni adresinden çağrılarak dinlenmesini talep etmemiştir. Mahkûmiyet hükmü verilmesinden sonra, yeni adrese tebligat yapılmadığını ısrarla ileri sürmesi, hakkın kötüye kullanılmasının tipik bir örneğidir. Bunun, “savunma hakkının kısıtlanması” kalıbı içinde düşünülmesi de tecviz edilecek bir durum değildir.
Sonuç itibariyle; Dairemizin daha önceki bozma kararı sanık lehine olduğu, TCK"nın 43. maddesinin uygulanması gerektiği, araştırılacak bir husus bulunmadığı dikkate alınarak; sanığın eski adresine tebligat çıkarılmış olması nedeniyle yeni adresine tebligat yapılmasının hukuki sonuca hiçbir etkisi olmayacaktır. Sanığın, müdafiine ilaveten kendi diyeceklerini bildirmemesi mutlak bozma sebebi değildir. Bozmaya karşı diyecekleri sorulan sanık müdafii, “müvekkil de” demek suretiyle sanık adına beyanda bulunduğundan savunma hakkının kısıtlanması söz konusu değildir. 18.09.2014