12. Ceza Dairesi 2020/9577 E. , 2021/2003 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Karar Tarihi : 06/10/2015
Esas-Karar No : 2015/1011-2015/1066
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan sanık ..."nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 136/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair İncirliova (Kapatılan) Asliye Ceza Mahkemesinin 05.05.2011 tarihli ve 2010/253 esas, 2011/134 sayılı kararının 08.07.2011 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde 03.05.2014 tarihinde işlediği kasıtlı suçtan mahkum edildiğinin ihbar edilmesi üzerine hükmün açıklanmasına, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının anılan Kanun"un 51. maddesi uyarınca ertelenmesine yönelik Aydın 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.10.2015 tarihli ve 2015/1011 esas, 2015/1066 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Erteli hapis cezasının kısmen infazına ilişkin Aydın 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.01.2018 tarihli ve 2015/1011 esas, 2015/1066 sayılı ek kararın, asıl kararın kanun yararına bozulması halinde yok hükmünde olacağı değerlendirilerek yapılan incelemede;
Dosya kapsamına göre,
1- Benzer bir olaya ilişkin olarak Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 26.06.2018 tarihli ve 2018/3367 esas, 2018/12650 karar sayılı ilamında yer alan, "Kanun yolu incelemesine tabi olacak ve kesinleşmesi halinde infaza verilecek hükmün, açıklanan yeni hüküm olduğu nazara alınarak, bu hükmün Yargıtay incelemesine tabi olan ve kesinleşmesi halinde infaza verilecek hüküm olacağı gözetilip, CMK"nın 230, 223. maddeleri gereğince kararın dayandığı tüm kanıtların, bu kanıtlara göre ulaşılan sonuçların, iddia, savunma, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eylemlerinin ve yüklenen suçların unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi gerekçeyle hangi delillere üstünlük tanındığının açık olarak gerekçeye yansıtılması ve bu şekilde cezanın şahsileştirilmesi gerekirken, açıklanan ilkelere uyulmadan, yeni hükmün gerekçe kısmında daha önce verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karara atıfla yetinilerek Anayasa"nın 141/3, 5271 sayılı CMK"nın 34, 230, 232, 289/1-g (1412 sayılı CMUK’nın 308/7.) maddelerine aykırı davranılmıştır." şeklindeki açıklamalar nazara alındığında,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6/1, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 141/3, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 34/1 ve 230/1-c maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının denetimine olanak verecek biçimde açık ve gerekçeli olması, gerekçede iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin açık olarak belirtilmesi, mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi ve delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerektiği gözetilmeden, Anayasa ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun amir hükümlerine aykırı şekilde gerekçesiz hüküm kurulmasında,
2- Niğde Cumhuriyet Başsavcılığının 12.03.2010 tarihli ve 2009/6736 soruşturma sayılı iddianamesi ile sanık hakkında, "... müşteki ile şüphelinin bir süre öncesine kadar arkadaş oldukları, arkadaş olduğu süre zarfında müştekinin şüpheliye yarı çıplak resimlerini verdiği, arkadaşlıklarının sona ermesinden sonra şüphelinin müştekinin isminde Facebook isimli internet sitesinde profil oluşturarak müştekinin çıplak resimlerini bu profile attığı,.." şeklindeki açıklamalar ile kamu davası açılmasını takiben yapılan yargılama sonucunda sanığın kollukta sıcağı sıcağına verdiği ifadesinde atılı suçu ikrar ettiğinden bahisle mahkumiyetine ilişkin karar verildiği anlaşılmış ise de; sanığın 15.03.2011 tarihinde mahkemede alınan savunmasında hazırlık aşamasında vermiş olduğu ifadeyi sarhoş olduğu iddiasıyla kabul etmeyerek atılı suçu işlemediğini belirtmesi ve söz konusu paylaşımların da (fotoğraf, video, internet ekran görüntüsü vs.) dosya münderecatında bulunmaması karşısında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 148/4. maddesinde yer alan "Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz." şeklindeki düzenlemeye aykırı olarak, sanığın hazırlık aşamasında müdafiisi bulunmaksızın vermiş olduğu ifadesindeki soyut ikrarına dayanılarak mahkumiyet kararı verilemeyeceğinin gözetilmemesinde,
3- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/11. maddesinde yer alan, “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.” şeklindeki düzenlemeye göre, sanığın kasten suç işlediğinin ihbarı üzerine Mahkemesince 05.05.2011 tarihli hükmün açıklanması gerekirken, yazılı şekilde 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 51. maddesi gereğince erteleme kararı verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığının 01.10.2020 tarihli ve 94660652-105-09-10806-2020-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.10.2020 tarihli, 2020/90052 sayılı ihbarnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdi kılınmakla;
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 10/2. maddesinin, “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsenmiş olması karşısında, önce bilinen en son adres (bilinen bir adres yoksa ya da bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise mernis adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres) esas alınarak, Tebligat Kanunu"nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun"un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından, tebligata, Tebligat Kanunu"nun 23/1-8 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerekir.
Gerçek kişiler yönünden Tebligat Kanununun 35. maddesine göre tebliğ yapılabilmesi için, muhatabın adres kayıt sisteminde bir adresinin bulunmaması ve daha önce kendisine veya adresine Kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olması zorunludur.
Ayrıca, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 11/1. maddesinde, vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağı, aynı Kanun’un 14/1. maddesinde, asker kişilere yapılacak tebligatın kıta kumandanı ve müessese amiri gibi en yakın üste yapılacağı belirtilmektedir.
Öte yandan, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 16. maddesinde; “Kendisine tebliğ yapılacak şahıs adresinde bulunmazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır” hükmü, Tebligat Kanunu"nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 25. maddesinde ise; “Kendisine tebligat yapılacak kişi adresinde bulunmazsa tebliğ, kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır” düzenlemesi yer almaktadır. Mevcut bu mevzuat karşısında, öncelikle kendisine tebliğ yapılacak şahsın adreste bulunmadığı tespit edilerek mazbataya yazılmalı, daha sonra aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine tebligat yapılmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada;
İncirliova Asliye Ceza Mahkemesinin 05.05.2011 tarihli, 2010/253 esas, 2011/134 sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararının sanığın yokluğunda verildiği, gerekçeli kararın; sanığın istinabe mahkemesinin 09.06.2010 tarihli duruşmasında savunması alınırken sanıkla birlikte hazır bulunan, vekaletnamesini ibraz ettiği duruşma zaptına yazılan ve 09.12.2010 tarihinde de mesleki mazaret dilekçesi veren Avukat...’a değil, sanığın 15.03.2011 tarihli duruşmada bildirdiği son adresine tebligat çıkarılarak tebliğ edilmek istendiği, tebligatın “muhatabın askerde olduğu, açık adresinin bilinmediği” ibareleri ile 01.06.2011 tarihinde bila tebliğ iadesi üzerine, sanığın, hangi tarihler arasında askerlik görevini yaptığı ilgili askerlik şubesinden sorulmaksızın, mernis adresi araştırılmaksızın, sanık müdafii Avukat... tarafından sunulan vekaletname de dosyaya konulmaksızın, aynı adrese, Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi gereğince 30.06.2011 tarihinde tebliğ yapılıp, usulsüz tebliğ işlemine dayalı olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştirildiği,
Öte yandan, Aydın 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.10.2015 tarihli, 2015/1011 esas, 2015/1066 sayılı hükmün açıklanmasına ilişkin kararının sanığın yokluğunda verildiği, gerekçeli kararın; sanığın 15.03.2011 tarihli duruşmada bildirdiği son adresi esas alınarak, tebligat üzerine de mernis adresi ibaresi yazılarak, tebliğe çıkarıldığı, tebligatın 27.10.2015 tarihinde “Birlikte sakin eşi Sibel ... imzasına tebliğ edildi” açıklaması ile Tebligat Kanunu"nun 16. maddesine göre tebliğ edilmek istendiği; ancak, tebliğ memurunca, sanığın tebligat sırasında adreste bulunmama nedeni yazılmadığından tebliğ işleminin usulsüz olduğu, dolayısıyla Aydın 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.10.2015 tarihli, 2015/1011 esas, 2015/1066 sayılı hükmün açıklanmasına ilişkin kararının da usulüne uygun olarak kesinleşmediği ve kesinleşmemiş kararlara karşı kanun yararına bozma isteminde bulunulamayacağı anlaşılmakla,
Olağan yasa yoluna gidilmediği takdirde kararın kesinleşmesi sağlandıktan sonra olağanüstü yasa yollarından olan kanun yararına bozma isteminde bulunulabileceği gözetilmeden, henüz kesinleşmemiş olan karara yönelik kanun yararına bozma isteminde bulunulmasında isabet görülmemiş olup,
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen ihbarnamedeki bozma isteği açıklanan nedenlerle yerinde görülmediğinden, Aydın 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.10.2015 tarihli ve 2015/1011 esas, 2015/1066 sayılı kesinleşmemiş kararına yönelik kanun yararına bozma talebinin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.02.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.