Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2015/652
Karar No: 2017/133

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/652 Esas 2017/133 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2015/652 E.  ,  2017/133 K.

    "İçtihat Metni"



    Kararı veren
    Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Günü : 31.12.2013
    Sayısı : 404-890

    Kasten yaralama suçundan sanık ..."nın TCK"nun 86/1, 87/1-c, 87/1-son, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Bursa 9. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 31.12.2013 gün ve 404-890 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 24.02.2015 gün ve 33792-7005 sayı ile;
    "Oluşa, kabule ve dosya içeriğine, sanık ..."un kardeşi .... ile tartışan mağdur ..."a kızıp yumrukla vurduğu sırada, mağdur ..."ın sendeleyerek büro camına çarpıp yüzde sabit iz oluşacak şekilde yaralandığı, sanığın meydana gelen ağır netice yönünden olası kastla sorumlu tutularak TCK"nin 86/1, 87/1-c-son, 21/2 ve 62. maddeleri uygulanarak cezalandırılması gerekirken TCK"nin 86/1, 87/1-c-son ve 62. maddeleri gereğince yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 08.04.2015 gün ve 160873 sayı ile;
    “‘Kast’ ve ‘Olası Kast’ kavramları TCK.nun 21. maddesinde düzenlemiştir. TCK.nun 21. maddesi;
    ‘(1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanunî tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
    (2) Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâlinde olası kast vardır. Bu hâlde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir’ şeklindeki düzenleme ile kast ve olası kastı tarif etmiştir. Suçun manevi unsuru olarak kast, işlenen suçun kanuni tanımında yer alan unsurların bilinmesi ve bilinen bu unsurların istenmesi halini ifade etmektedir. Olası kastta ise suçun kanuni tanımında yer alan unsurları bilen failin bu unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen tam olarak gerçekleşmesini istemese de bu sonuca rıza göstermesi halini ifade etmektedir. Her iki durum arasındaki temel fark, ‘Kast’ suçun kanuni tanımındaki unsurların bilinmesi ve bunların gerçekleşmesinin istenmesi iken ‘Olası Kast’, failce bilinen bu kanuni unsurların gerçeklemesinin doğrudan istenmemesi, ama gerçeklemesi muhtemel olan bu unsurların gerçekleşmesine rıza gösterilmesidir. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini biliyorsa doğrudan kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bazı sonuçları da doğurması muhakkak ise, failin bu sonuçlar açısında da doğrudan hareket ettiği kabul edilmelidir.
    ‘Kasten Yaralama’ suçu TCK.nun 86. maddesinde düzenlemiş olup, birinci fıkra suçun temel şeklini (kasten başkasının vücuduna acı verme veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulması), ikinci fıkra ise daha az cezayı gerektiren basit halini düzenlemiş, üçüncü fıkrada ise mağdur ya da failin statüsü ve eylemin silahla gerçekleştirilmesi nedeniyle önceki fıkralara göre tayin edilecek cezada artırım yapılmasını gerektiren haller gösterilmiştir.
    TCK.nun 87. maddesi ise ‘Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama’ hallerini göstermiştir. Maddenin birinci fıkrası kasten yaralama fiili ile mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına, konuşmasında sürekli zorluğa, yüzünde sabit ize, yaşamını tehlikeye sokan bir duruma ve gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına neden olma hallerini, ikinci fıkrası ile mağdurun iyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, yüzünün sürekli değişikliğine ve gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine neden olma hallerini, üçüncü fıkrası mağdurda kemik kırığı oluşması hallerini ve dördüncü fıkrası ise kasten yaralama sonucu ölüme neden olma hallerini düzenlemiştir.
    Kasten yaralama suçlarını düzenleyen bu iki maddenin sistematiğine bakıldığında da temel şekli TCK.nun 86/1 maddesinde tarif edilen suçun işlenmesi sonucunda suçun temel şeklinden daha hafif veya daha ağır bir netice oluştuğunda, aynı Yasanın 86/2 ve 87. maddelerine göre daha hafif ya da daha ağır ceza belirlendiği görülmektedir.
    Failin mağdurda yaşamsal bir tehlike oluşturma veya yüzünde sabit bir ize neden olma kastı ile hareket edip etmediğine, ya da mağdurdaki yaralanmanın etkisinin basit tıbbi bir müdahale giderilebilecek düzeyde kalmasına yönelik bir kast içinde olup olmamasına, yani yaralanmanın derecesine yönelik özel bir kastının bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, TCK.nun 86/1. maddesinde açıklanmış olan kasten yaralama suçunun unsurlarına yönelik kasıtla hareket edip etmediği belirlenerek neticeye göre ceza tayin edilecektir. Aksi takdirde failin TCK.nun 86/1-2 ve TCK.nun 87/1-2-3 ve 4. maddelerinde neticenin ağırlığına göre düzenlenen hallerden hangisini işlemek kastı ile hareket ettiğinin tespitine dair bir zorunluluk ortaya çıkar ki, bu durumda failin kastının somut olarak saptanması nerede ise imkânsızdır. Bu nedenle kasten yaralama fiilinin temel tanımındaki unsurları bilerek ve isteyerek hareket eden failin ortaya çıkan neticenin ağırlığına uyan yasa maddesine göre ve kasıtlı suçtan cezalandırılması gerekmektedir.
    Somut olayda kardeşinin işten çıkarılmasına kızan sanığın, kendilerinin geldiğini görerek bürosunun kapısını açmaya çalışan mağdura arkadan gelerek yaralama kastı ile vurması karşısında, mağdurun sendeleyerek büro kapısına çarpması ve kırılan kapı camının yüzü kesmesi ile yüzde sabit iz oluşacak şekilde yaralanması nedeniyle, başlangıçtaki kastına ve bu kastı ile gerçekleştirdiği eylem sonucu ortaya çıkan neticenin ağırlığına göre cezalandırılması yasaya uygun bir uygulamadır" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 02.06.2015 gün ve 13283-18682 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık ... hakkında mala zarar verme, sanıklar ..., ... ve ... hakkında kasten yaralama ve mala zarar verme suçlarından kurulan beraat hükümleri temyiz edilmeksizin, sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararlar itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık ..."un kasten yaralama fiili sonucu meydana gelen ağır netice yönünden doğrudan kastla mı, yoksa olası kastla mı hareket ettiğinin belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle;
    1- Katılanın, sanığın eylemine bağlı olarak iş yeri içerisindeki yazıhanenin camlarına çarptığı ve kırılan camların yüzünü kesmesi sonucu yüzünde sabit ize neden olacak şekilde yaralandığı olayda; sanığın kasten yaralama fiili sonucu meydana gelen ağır netice yönünden doğrudan kastla mı, yoksa olası kastla mı hareket ettiğinin belirlenmesi için, sanık ile katılanın olay sırasında kırılan büro camlarına göre konumlarının tespiti açısından eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığı,
    2- Sanığa ek savunma hakkı verilmeden, iddianamede talep edilmeyen TCK"nun 86/1 ve 87/1-son maddelerinin uygulanmasının, CMK"nun 226. maddesine aykırılık oluşturup oluşturmayacağı,
    Hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    18.08.2012 tarihli görgü ve tespit tutanağında; olay yerinin bir yemek fabrikası olduğu, iş yerinin giriş kısmında sağ tarafta kalan, yazıhane olarak kullanılan kısmın kapısındaki buzlu camın ve bitişiğindeki pencere camının tamamen kırılmış olduğu, yazıhane içerisinde ve dışarısında kırılmış cam parçaları ile yerde kan izlerinin olduğu, iş yeri içerisindeki güvenlik kameralarının kayıt yapmadığı bilgilerine yer verildiği,
    Bursa Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 21.05.2013 tarihli raporunda; katılanın rapor tarihi itibarıyla yapılan muayenesinde, alında solda saçlı deri üst sınırında 2,5x1 cm ebadında, zemini pembe, yer yer ciltten çöküklük ve kabarıklık gösteren kötü iyileşmiş yara nedbesi, sol zygoma dış yüzde 2x0,5 cm boyutunda, normal ciltten renk ve seviye farkı gösteren iyileşmiş yara nedbesi izlendiği belirtilerek, yaralanmanın yüzde kalıcı iz niteliğinde olduğu yönünde kanaat bildirildiği,
    Düzenlenen iddianamede “...şüpheli ....’ın bir süre sonra diğer şüpheli kardeşlerini alarak tekrar iş yerine geldiği ve müşteki İlhan’ın bulunduğu muhasebe odasına girerek müşteki İlhan’ı yumruklarla darp edip oda kapısının camını kırdıkları, müşteki İlhan’ın aldığı darbeler sonucu adli tıp raporuna göre basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ancak yüzde kalıcı iz niteliğinde yaralandığı ve böylece şüphelilerin birlikte müsnet yaralama, mala zarar verme ve nitelikli olarak iş yeri dokunulmazlığını bozma suçlarını işledikleri tüm evrak kapsamından anlaşılmıştır...” şeklinde eylemler anlatılarak, sanık ...’nın kasten yaralama suçundan 5237 sayılı TCK’nun 86/2, 87/1-c ve 53/1. maddeleri uyarınca cezalandırılmasının talep edildiği,
    Yargılama aşamasında, 5237 sayılı TCK’nun 86/1 ve 87/1-son maddelerinin uygulanması bakımından sanığa 5271 sayılı CMK’nun 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmediği,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ... kollukta; iş yeri arkadaşı olan inceleme dışı sanık ..."la iş paylaşımı yüzünden tartıştığını, ...."ın telefonla arkadaşlarını çağırması üzerine çalıştığı muhasebe bölümüne gelen 4-5 kişinin kendisini darp edip iş yerinin camını kırdıklarını,
    Mahkemede; sanık ..."un darbesine maruz kaldığını, büro camının yüzünü ve kolunu kestiğini,
    İnceleme dışı sanık ... kollukta; 24.07.2012 tarihinden itibaren söz konusu iş yerinde şoför ve dağıtım elemanı olarak çalışmaya başladığını, işe girdiği zaman iş yerinin muhasebecisi olan katılan ..."ın kendisine sigortasının hemen yapılacağını ve maaşının gününde ödeneceğini söylediğini, 18.08.2012 tarihinde arife günü diğer çalışanların maaşlarının ödenmesine rağmen kendisinin maaşının ödenmediğini, katılan ..."ın kendisine maaşını bayramdan sonra vereceğini söylediğini, bu nedenle İlhan"la tartıştıklarını, daha sonra kardeşlerine telefon açarak onları iş yerine çağırdığını, kardeşleri ...., .... ve ...."in geldiğini, katılandan parasını ödemesini istediklerini, katılanın para ödemeyeceğini söyleyerek hızlı bir şekilde iş yerinin içerisine girdiğini, sanık ..."un da katılanın arkasından gittiğini ve katılanın çenesine yumrukla vurduğunu, katılanın kapıya çarptığını ve kapı camının kırıldığını, kırılan cam parçasından dolayı katılanın yüzünde bir çizik oluştuğunu,
    Mahkemede; kardeşleri geldikten sonra katılan ...’ın içeriye girdiğini, kardeşi olan sanık ...’un da katılanın peşinden gittiğini, içeriden kavga ve cam kırılma seslerinin geldiğini, içeriye girdiklerinde muhasebe odasının camının kırılmış olduğunu gördüğünü,
    İnceleme dışı sanık ... kollukta; kardeşi ....’ın çağırması üzerine diğer kardeşleri ile birlikte ....’ın çalıştığı iş yerine giderek katılan ... ile konuştuklarını ve katılandan ....’ın parasını vermesini istediklerini, katılanın parayı vermeyeceğini söyleyip iş yerinin içerisine doğru hızlıca gittiğini, ağabeyi sanık ...’un da katılanın peşinden gittiğini, içeriden cam kırılma sesi geldiğini, sonra sanık ...’un dışarı çıktığını,
    Mahkemede; ağabeyi sanık ...’un içeriye girdiğini, içeride ne olup bittiğini bilmediğini,
    İnceleme dışı sanık ... kollukta; ağabeyi ....’un katılan ...’ın peşinden gittiğini, içeriden bağırma sesleri geldiğini, kendisinin de içeriye girdiğini, katılan ile sanığın birbirlerini iteklediklerini gördüğünü ve ayırmaya çalıştığını,
    Mahkemede; katılanın iş yerinin içerisine gittiğini, sanık ...’un da katılanın peşinden gittiğini, içeride kavga olduğunu, kendilerinin içeriye girmediklerini,
    İfade etmişlerdir.
    Sanık ... kollukta; kendisini telefonla arayan ağabeyi ...."ın, iş yerinden parasını alamaması nedeniyle münakaşa olduğunu söyleyip yanına gelmesini istemesi üzerine kardeşleri .... ve .... ile birlikte iş yerine gittiklerini, ...."ın katılandan çalıştığı günlerin parasını istediğini, katılanın ise kardeşine parasını vermeyeceğini söyleyip "ananızı avradınızı s...ederim" diyerek iş yerinin içerisine girdiğini, kendisinin de katılanın peşinden gittiğini ve katılana bir yumruk attığını, katılanın sendeleyerek kapı camına çarptığını ve camın kırıldığını,
    Mahkemede; katılanın peşinden iş yerine girdiğini, katılanın kendisine vuracağını düşünerek katılana vurduğunu, katılanın sendeleyerek kapı camına çarptığını ve camın kırıldığını,
    Savunmuştur.
    1- Katılanın, sanığın eylemine bağlı olarak iş yeri içerisindeki yazıhanenin camlarına çarptığı ve kırılan camların yüzünü kesmesi sonucu yüzünde sabit ize neden olacak şekilde yaralandığı olayda; sanığın kasten yaralama fiili sonucu meydana gelen ağır netice yönünden doğrudan kastla mı, yoksa olası kastla mı hareket ettiğinin belirlenmesi için, sanık ile katılanın olay sırasında kırılan büro camlarına göre konumlarının tespiti açısından eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığı;
    Uyuşmazlıkla ilgili isabetli bir hukuki çözüme ulaşılması bakımından “doğrudan kast” ve “olası kast” kavramları üzerinde durularak, dosyadaki delillerin sanığın eylemini doğrudan kastla mı, yoksa olası kastla mı gerçekleştirdiğinin belirlenmesine yeterli olup olmadığı değerlendirilmelidir.
    “Kast” 5237 sayılı TCK’nun 21. maddesinin 1. fıkrasının ikinci cümlesinde; “suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi” şeklinde açıklanmış, aynı Kanun maddesinin 2. fıkrasında ise; “kişinin suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır” denilmek suretiyle “olası kast” tanımına yer verilmiştir.
    Doğrudan kast, failin hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini bilmesi ve istemesini gerektirir. Ancak, failin hareketiyle hedeflediği doğrudan sonuçların yanı sıra, hareketinin zorunlu sonuçları ya da kaçınılmaz yan sonuçları da, açık bir isteme olmasa dahi doğrudan kast kapsamında değerlendirilmelidir.
    Öğreti ve uygulamada “dolaylı kast,” “belirli olmayan kast,” “gayrimuayyen kast,” “olursa olsun kastı” olarak da adlandırılan olası kast, 5237 sayılı TCK’nun 21. maddesinin 2. fıkrasında; “öngörmesine rağmen, fiili işlemesi” şeklinde tanımlanmıştır.
    Olası kast ile doğrudan kast arasındaki ayırıcı ölçütteki en belirgin unsurlar, doğrudan kasttaki bilme ve isteme unsurlarıdır. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini biliyorsa ve bunu da istiyorsa doğrudan kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bazı sonuçları da doğurması muhakkak ise, failin bu sonuçlar açısında da, doğrudan kastla hareket ettiği kabul edilmelidir.
    Olası kastı, doğrudan kasttan ayıran diğer ölçüt ise; suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp, muhtemel olmasıdır. Fail, böyle bir durumda, bu ihtimalin gerçekleşmesini kabullenerek, olursa olsun düşüncesi ile ve ona katlanmayı da göze alarak hareket etmekte ve muhtemel neticenin gerçekleşmemesi için de önlem almamaktadır.
    Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. 5271 sayılı CMK, adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
    Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    İnceleme dışı sanık ...’ın, olay tarihinde çalıştığı iş yerinin muhasebecisi olan katılan ...’la tartıştığı, sanık ...’ın katılanla tartıştıktan sonra aralarında sanık ...’un da bulunduğu diğer sanıkları iş yerine çağırdığı, sanık ... ile birlikte diğer kardeşleri sanıklar .... ve ....’in sanık ..."ın çalıştığı iş yerine geldikleri, katılanın iş yerinin girişinde sağ tarafta bulunan yazıhane kısmına girdiği sırada sanık ...’un katılanın arkasından yazıhane kısmına girerek katılanı darbettiği, katılanın yazıhanenin camına yüzünü çarptığı ve kırılan camların kesmesi sonucu yüzünde sabit ize neden olacak şekilde yaralandığı olayda; katılanın yüzünü yazıhane camına çarpmasının sanığın eyleminin zorunlu ya da kaçınılmaz sonucu mu, yoksa muhtemel sonucu mu olduğunun dosya kapsamındaki delillerden anlaşılamaması karşısında, sanığın kasten yaralama fiili sonucu meydana gelen ağır netice yönünden doğrudan kastla mı, yoksa olası kastla mı hareket ettiğinin tespiti açısından, sanık ile katılanın, olay sırasında kırılan ve katılanın yüzünün kesilmesine neden olan yazıhanenin camlarına göre konumlarının ve mesafelerinin öncelikle taraflara sorulması, gerektiğinde mahallinde keşif yapılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırmayla sanığın meydana gelen ağır netice yönünden doğrudan kastla hareket ettiği kabul edilerek hüküm kurulması kanuna aykırıdır.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi; "eksik araştırmayla hüküm kurulmadığı" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    2- Sanığa ek savunma hakkı verilmeden, iddianamede talep edilmeyen TCK"nun 86/1 ve 87/1-son maddelerinin uygulanmasının, CMK"nun 226. maddesine aykırılık oluşturup oluşturmayacağı:
    5271 sayılı CMK’nun “Hükmün konusu ve suçu değerlendirmede mahkemenin yetkisi” başlıklı 225. maddesinde;
    “(1) Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.
    (2) Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir”,
    Aynı kanunun “Suçun niteliğinin değişmesi” başlıklı 226. maddesinde ise;
    “1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
    2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
    3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
    4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır” düzenlemelerine yer verilmiştir.
    Savunma hakkı, 1982 Anayasasının 36. maddesinde "Temel Haklar ve Ödevler" başlıklı ikinci kısmın ikinci bölümünde “Kişinin Hakları ve Ödevleri” başlığı altında; "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir" şeklinde düzenlenmiş olup, bu hakkın “temel hak” niteliğine uygun olarak, sanığa savunma hakkının verilmemesi veya savunma hakkının sınırlandırılması halinde hüküm daima hukuka aykırı olacaktır.
    Buna göre, sanığın ceza muhakemesindeki en önemli haklarından birisi de; yargılamanın her aşamasında göz önünde bulundurulması gereken savunma hakkıdır. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan bu hakkın, herhangi bir nedenle sınırlandırılması mümkün değildir. Nitekim 1412 sayılı CMUK"nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308/8. maddesine göre de savunma hakkının sınırlandırılması mutlak bozma nedenlerindendir.
    Öte yandan, savunma hakkının sınırlandığından söz edebilmek için, savunmanın hükmü etkileyecek nitelik taşıması ve yargılaması yapılan fiile ilişkin olması gerekir. 5271 sayılı CMK’nun 226. maddesi, yargılaması yapılan ve iddianamede kanuni unsurları gösterilen suçun temas ettiği kanun maddelerinden başkasıyla mahkûmiyet durumunda veya cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbiri uygulanmasını gerektiren nedenlerin ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkması hallerinde savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesi uyarınca, sanığın ek savunmasını yapabilmesi için bir takım usullere uyulması yükümlülüğünü getiren özel bir düzenlemedir. Belirtilen bu haller ortaya çıktığında mahkemelerin, bu konuda kanunun öngördüğü biçimde savunmasını yapamayan kişiler hakkında mahkûmiyet hükmü kurmaları mümkün değildir.
    "Kasten yaralama" suçu 5237 sayılı TCK’nun 86. maddesinde;
    "(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.
    (3) Kasten yaralama suçunun;
    a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
    b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
    c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
    d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
    e) Silâhla,
    İşlenmesi hâlinde, şikayet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır" şeklinde,
    "Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama" ise aynı Kanunun 87. maddesinde;
    "(1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
    a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
    b) Konuşmasında sürekli zorluğa,
    c) Yüzünde sabit ize,
    d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
    e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
    Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hâllerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hâllerde beş yıldan az olamaz.
    (2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
    a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
    b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
    c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
    d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
    e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,
    Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hâllerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hâllerde sekiz yıldan az olamaz.
    (3) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.
    (4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hâllerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hâllerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur" biçiminde düzenlenmiştir.
    TCK’nun 86/1. maddesinde kasten yaralamanın temel şekli düzenlenmiş olup, anılan fıkra uyarınca, kasten başkasını yaralayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Kasten yaralamanın, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde olması halinde ise fail maddenin 2. fıkrası ile cezalandırılacaktır. Maddenin 3. fıkrasında ise beş bent halinde kasten yaralama suçunun ağırlatıcı nedenlerine yer verilmiş olup, fıkradaki bu bentlerden biri veya birkaçının gerçekleşmesi halinde yaralanmanın niteliğine göre fail hakkında 1. veya 2. fıkralar uyarınca hükmedilen ceza yarı oranında artırılacaktır.
    TCK"nun 87. maddesinde ise neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama fiilleri yaptırıma bağlanmıştır. Maddenin 1. fıkrasında bir kat, 2. fıkrasında iki kat artırımı gerektiren haller gösterilmiş, 3. fıkrasında kemik kırılması halinde yapılacak artırım, 4. fıkrasında ise kasten yaralama sonucu ölüm meydana gelmesi halinde uygulanacak yaptırım hükme bağlanmıştır. Ancak kanun koyucu 1. ve 2. fıkralarda, 86. maddeye göre hükmolunan cezanın bir ve iki kat artırılması esasını kabul etmesine karşın bununla yetinmemiş, her iki fıkranın son cümlelerinde, artırım sonucu hükmolunabilecek cezaların belirli bir miktardan aşağı olamayacağı esasını da kabul etmiştir.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamede, sanık ... hakkında, kasten yaralama suçundan TCK’nun 86/2 ve 87/1-c maddesinin uygulanması talep edilmiş, atılı suç ve sevk maddeleri uyarınca savunmasını yapan sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda TCK’nun 86/1, 87/1-c ve 87/1-son maddeleri uyarınca ceza tayin edilmiştir.
    Sanık hakkında düzenlenen iddianamede sevk maddeleri ile iddianame metni arasında bir uyumsuzluk bulunmayıp, sanık hakkında uygulanması talep edilen TCK’nun 86/2. maddesinin bir yanılgı sonucu olarak değil, aksine hukuki değerlendirmeye dayalı olarak belirlenmesi, yine iddianamede sanık hakkında TCK’nun 87/1-son maddesinin uygulanmasının talep edilmemiş olması karşısında, iddanamede talep edilmeyen TCK’nun 86/1 ve 87/1-son maddelerinin sanık aleyhine olacak şekilde uygulanması hali söz konusu olup, sanığa CMK’nun 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmesi gerekmektedir. Aksi uygulama savunma hakkının sınırlanması niteliğindedir.
    Öte yandan, hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi"nin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, TCK’nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, mahkemece yeniden değerlendirme yapılmasında da zorunluluk bulunmaktadır.
    Sonuç olarak; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün, katılanın, sanığın eylemine bağlı olarak iş yeri içerisindeki yazıhanenin camlarına çarptığı ve kırılan camların yüzünü kesmesi sonucu yüzünde sabit ize neden olacak şekilde yaralandığı olayda; sanığın kasten yaralama fiili sonucu meydana gelen ağır netice yönünden doğrudan kastla mı, yoksa olası kastla mı hareket ettiğine ilişkin değerlendirmeye esas olmak üzere, sanık ile katılanın olay sırasında kırılan büro camlarına göre konumları belirlenmeden eksik araştırma ile hüküm kurulması, sanığa ek savunma hakkı verilmeden, iddianamede talep edilmeyen TCK"nun 86/1 ve 87/1-son maddelerinin uygulanması suretiyle CMK"nun 226. maddesine aykırı davranılması ve 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması nedenlerinden bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABÜLÜNE,
    2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 24.02.2015 gün ve 33792-7005 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
    3- Bursa 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 31.12.2013 gün ve 404-890 sayılı sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün;
    a) Katılanın, sanığın eylemine bağlı olarak iş yeri içerisindeki yazıhanenin camlarına çarptığı ve kırılan camların yüzünü kesmesi sonucu yüzünde sabit ize neden olacak şekilde yaralandığı olayda, sanığın kasten yaralama fiili sonucu meydana gelen ağır netice yönünden doğrudan kastla mı, yoksa olası kastla mı hareket ettiğine ilişkin değerlendirmeye esas olmak üzere, sanık ile katılanın olay sırasında kırılan büro camlarına göre konumları belirlenmeden eksik araştırma ile hüküm kurulması,
    b) Sanığa ek savunma hakkı verilmeden, iddianamede talep edilmeyen TCK"nun 86/1 ve 87/1-son maddelerinin uygulanması suretiyle CMK"nun 226. maddesine aykırı davranılması,
    c) 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
    Nedenlerinden BOZULMASINA,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.03.2017 tarihinde yapılan müzakerede birinci uyuşmazlık yönünden oyçokluğuyla, ikinci uyuşmazlık yönünden oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi