Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2010/4748 Esas 2010/5381 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/4748
Karar No: 2010/5381
Karar Tarihi: 10.05.2010

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2010/4748 Esas 2010/5381 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2010/4748 E.  ,  2010/5381 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 12.11.2009 gününde verilen dilekçe ile tapuda vakıf şerhinin silinmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12.02.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... İdaresi vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı vekili 12.11.2009 tarihli dilekçesi ile; murisi adına kayıtlı 20 sayılı parselin tapu kaydı üzerindeki "... ... Vakfı" şerhinin silinmesini istemiştir.
    Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, kadastro tespiti sırasında taşınmaz üzerine vakıf şerhi işlenmediği, daha sonra idarenin talebi üzerine mahkeme kararı olmadan vakıf şerhinin tapuya işlenmesinin yasaya aykırı olduğu nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
    Dava, tapuda vakıf şerhinin terkini isteğine ilişkindir.
    Dava konusu 20 sayılı parsel tapuda davacının murisi ... kızı ... ... adına elbirliği mülkiyeti rejimine bağlı olarak kayıtlıdır. Murise ait veraset ilamında davacı dışında başka mirasçılarda bulunmaktadır.
    Elbirliği halinde mülkiyette somut olayda olduğu gibi mirasçılar arasında ortaklık bağı vardır. Bu kişiler mirasçı sıfatı ile bir mala veya hakka birlikte malik olmak durumundadır. Elbirliği mülkiyetinde malikler mülkiyet payını ayırmadığından eşya üzerinde paydaş değil, ortaktır. Türk Medeni Kanununun 701-703 maddeleri uyarınca bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği bulunmadığından ortaklardan her birinin eşya üzerinde doğrudan bir hakkı da yoktur. Bu anlatımın doğal sonucu olarak da mülkiyet bütünüyle ortakların tümüne aittir. Yine bu tür mülkiyette işin özelliği gereği ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır. Şayet davalı olacaklarsa davanın ortakların tümü aleyhine açılması gerekir. Medeni Kanunumuzda her bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, açtığı bu davanın devam edebilmesi için öteki ortakların açılan davaya olur vermeleri ya da davanın miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile sürdürülebileceği kural olarak benimsendiğinden ve dava ehliyetinin varlığı mahkemece re"sen araştırılması gereken hususlar arasında bulunduğundan davaya katılmayan ortakların olurları alınmaksızın veya Türk Medeni Kanununun 640.maddesi uyarınca miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülebileceği gözardı edilerek çekişmenin esasının incelenip davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden karar bozulmalıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 10.05.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.













    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.