Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 01.06.1990-01.02.2001 tarihleri arasında geçen sigortalı çalışmalarının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekillerince temyiz edilmesi ve davalılardan A. Ş.ile M.Ş. vekillerince de duruşma talep edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davalılara ait iş yerinde 01.06.1990-01.02.2001 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamda belirtildiği gibi istemin kısmen kabulüne karar verilmiş ise de eksik incelemeye dayalı verilen karar usul ve yasaya aykırıdır.
Davacının, davalılara ait iş yerinde 23.09.1990 tarihinde çalışmaya başladığına dair bildirgenin kuruma verildiği ve 23.09.1990-05.03.1991 tarihleri arasında 1990/3 dönemde 98 gün, 1991/1 dönemde 65 gün çalışma çalışmaların kuruma bildirildiği başkaca bildiriminde bulunmadığı, ayrıca iş yerinde yapılan inceleme sonucu SSK müfettişi tarafından düzenlenen 25.08.1992 tarihli tespit tutanağında H.Ö.ve S.B."ın fiilen çalışmakta olduğunun tespit edildiği çalışanlar arasında davacının isminin bulunmadığı dosyadaki kayıt ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa"sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa"nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği"nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir.
Yasal belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 16.9.1999 gün 1999/21 -510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/2 1-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21 -479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince; mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan, uyuşmazlık konusu dönemde aynı sürelerde çalışmaları kuruma kısmi bildirilmiş olan tanıkların beyanı ile yetinilerek sonuca gidildiği ortadadır.
Yapılacak iş; davalılara ait iş yerinde yapılan inceleme sonucu SSK müfettişi tarafından düzenlenen 25.08.1992 tarihli tespit tutanağında çalışması tespit edilin, H.Ö. ve S.B.ın beyanlarını almak, davacının tutanak tarihinde çalışmadığının anlaşılması halinde çalışmanın kesintiye uğraması nedeni ile 05.03.1991-25.08.1992 tarihleri arasındaki süre yönünden hak düşürücü sürenin değerlendirilmesi, 25.08.1992 tarihinden sonraki çalışmalar ile ilgili dosya içersinde bulunmayan 1993-1999 yılları arasında ki süreye ait dönem bordrolarının getirtilerek aynı dönemde çalışması bulunan bordro tanıklarının beyanlarını almak, dönem bordrolarının bulunmaması durumunda zabıta, maliye ve meslek Odası aracılığı ve Muhtarlık marifetiyle işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının; yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tesbit edilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak ve gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/10. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davalı işverenlere iadesine, 18.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.