1. Hukuk Dairesi 2016/1424 E. , 2016/4479 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, mirasbırakanları ..."nin kayden maliki olduğu dava konusu 2982 sayılı parseli torunu olan davalı ..."e satış suretiyle devrettiğini, anılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında iptal ve tescile karar verilmesini istemişler, aşamada davacılardan ... ve ... davalarından feragat etmişlerdir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacılar ... ve ... hakkındaki davanın feragat nedeniyle reddine, davacılar ... yönünden ise muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalının temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 1.194.00.-TL. bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 13.04.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve pay oranında tescil istemine ilişkindir.
Davacılar, murisin taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığını, ekonomik durumunun iyi olduğunu, asıl amacın torunu davalı lehine, davacılar aleyhine kazandırmada bulunmak olup yapılan temlikin muvazaalı olduğunu iddia etmişlerdir.
Davalı, murisin asıl amacının davacılardan mal kaçırmak olmayıp, taşınmazı bedeli karşılığında 1982 tarihinde davalının babası Kamil"e harici senetle yaptığı satışın ifası amacıyla Oğlu ..."in isteği üzerine tekrar bedel ödeyerek tapuda devir işleminin yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yapılan yargılama sonucu davalı ..."in alım gücünün olmaması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Daire çoğunluğu ile aramızdaki ihtilaf, somut olayda muris muvazaasının şartlarının oluşup oluşmadığı noktasındadır.
Bilindiği üzere,Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya döndüğümüzde, davacılar murisin bir kısım çocukları, davalı ise murisin oğlu ..."den olma torunudur. Murisin 318.00 m2 miktarlı bahçeli kargir ev nitelikli taşınmazını 12.07.2006 tarihinde 12.000,00TL bedelle torunu davalı ..."e satış suretiyle devrettiği, taşınmazın davalı ve babası Kamil tasarrufunda olduğu saptanmıştır.
Davalının savunmasında dayandığı ve bir örneğini dosyaya sunduğu, 11.03.1982 tarihli harici satış sözleşmesinde, “... Çobanoğlu"nun tapusuz 350 m2 miktarlı avlulu ev nitelikli taşınmazını, ileride tapu aldığında devretmek üzere 800.000 TL bedelle Kamil"e satıp zilyetliğini devrettiği” ... tarafından sözleşmenin tanık sıfatıyla imzalandığı anlaşılmaktadır. Davacılar tarafından, bu senet içeriği ve miras bırakanın imzasına itiraz ileri sürülmemiştir.
Davacılar ile birlikte dava açan, murisin ikinci eşi ... ve ondan olma çocuğu ..., satışın gerçek olduğunu belirterek davadan feragat etmişlerdir.
Taraf tanıkları dinlenmiş, davalı tanığı olarak dinlenen ... “ Murisin evini ve bahçesini torunu ...na para karşılığı sattığını ifade ettiğini” beyan etmiş, harici satış senedi tanığı olmasına rağmen harici satış senedine ilişkin her hangi bir beyanda bulunmamış kendisine bu yönde bir soru da sorulmamıştır, davalı tanığı ... “Taşınmazın davalı ..."e satış bedeli olarak 12.000.00TL kararlaştırıldığını, 6.000.00TL ilk taksitin murise davalı ve babası tarafından ödendiğini gördüğünü” ifade etmiştir.
Bu durumda,11.03.1982 tarihli harici satış senedinin, satışın belgesi olduğu ve harici satışın ifası amacıyla temlikin yapıldığının saptanması halinde murisin diğer mirasçılardan mal kaçırma kastıyla hareket ettiğinden söz edilemez. Bedeli alınmak suretiyle yapılan gerçek bir satışta (haricen de olsa) mal kaçırmaktan bahsetmek mümkün değildir. Eldeki davanın kabulü için, murisin, mal kaçırmak amacıyla bedelsiz ve muvazaalı olarak temliki yaptığı açıkça belirlenmelidir. Sonuç itibariyle; harici satış senedi tanığı ... dinlenmek suretiyle, harici satışın bedeli karşılığı bir satış olup olmadığı, murisin harici satışla taşınmazın zilyetliğini devredip devretmediği, taşınmazın tapuda devri sırasında yeniden bedel ödendiği savunması doğrultusunda tanık ..."ın beyanının yeniden değerlendirilmesi bu beyana itibar edilmezse hangi sebeple itibar edilmediğinin gerekçelendirilmesi, murisin temliki mal kaçırmak amacıyla mı yoksa harici satışın ifası amacıyla, bedeli karşılığı mı yaptığının tereddüde yol açmayacak şekilde tespiti, buna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu verilen, davanın kabulüne yönelik hükmün bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan, hükmün onanması yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.