Abaküs Yazılım
4. Ceza Dairesi
Esas No: 2019/960
Karar No: 2019/5995
Karar Tarihi: 03.04.2019

a ilişkin olarak; - Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2019/960 Esas 2019/5995 Karar Sayılı İlamı

4. Ceza Dairesi         2019/960 E.  ,  2019/5995 K.

    "İçtihat Metni"




    Tehdit suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama neticesinde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/2(iki kez), 62(iki kez) ve 52(iki kez). maddeleri uyarınca 2 defa 2.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Fatih 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 07/07/2011 tarihli ve 2011/219 esas, 2011/1605 sayılı kararı ile anılan kararın kesinleşmesini müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde yeniden suç işlediğinden bahisle 5271 sayılı Kanun’un 231/11. maddesi uyarınca sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasına, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-1. cümle, 43/2, 50/1-a, 52/2 ve 62. maddeleri uyarınca 3.740,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İstanbul 20. Sulh Ceza Mahkemesinin 27/03/2014 tarihli ve 2014/59 esas, 2014/325 sayılı kararının Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 06/04/2017 tarihli ve 2015/24115 esas, 2017/10992 karar sayılı ilamıyla bozulması üzerine yapılan yargılama sonucunda adı geçen sanık hakkında verilen Fatih 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 07/07/2011 tarihli ve 2011/219 esas, 2011/1605 sayılı kararının açıklanmasına dair İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/10/2018 tarihli ve 2018/369 esas, 2018/350 sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 17/01/2019 gün ve 94660652-105-34-15897-2018-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28/01/2019 gün ve 2019/7463 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
    Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
    Dosya kapsamına göre,
    1-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11/03/2014 tarihli ve 2013/14-102 esas, 2014/128 sayılı kararı doğrultusunda kanun yararına bozma yoluna başvurulabileceği nazara alınarak Fatih 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 07/07/2011 tarihli ve 2011/219 esas, 2011/1605 sayılı kararı hakkında yapılan incelemede, tehdit suçunun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106. maddesinde düzenlenmiş olması karşısında adı geçen sanığın sübut bulan tehdit eylemi için uygulama yeri bulunmadığı hâlde anılan Kanun"un 86/2. maddesi gereğince ceza belirlenmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesinde,
    2-İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/369 esasına kayden görülen dosyada duruşma açılmak suretiyle sanık hakkında hüküm kurulmuş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/11. fıkrasında yer alan “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, mahkemece anılan fıkra uyarınca değerlendirme yapıldıktan sonra hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden sadece hükmün açıklanmasına dair yazılı şekilde karar verilmesinde,
    isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararların bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    I-Olay:
    Tehdit suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama neticesinde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/2(iki kez), 62(iki kez) ve 52(iki kez). maddeleri uyarınca 2 defa 2.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Fatih 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 07/07/2011 tarihli ve 2011/219 esas, 2011/1605 sayılı kararı ile anılan kararın kesinleşmesini müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde yeniden suç işlediğinden bahisle 5271 sayılı Kanun’un 231/11. maddesi uyarınca sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasına, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-1. cümle, 43/2, 50/1-a, 52/2 ve 62. maddeleri uyarınca 3.740,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İstanbul 20. Sulh Ceza Mahkemesinin 27/03/2014 tarihli ve 2014/59 esas, 2014/325 sayılı kararının Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 06/04/2017 tarihli ve 2015/24115 esas, 2017/10992 karar sayılı ilamıyla bozulması üzerine yapılan yargılama sonucunda adı geçen sanık hakkında verilen Fatih 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 07/07/2011 tarihli ve 2011/219 esas, 2011/1605 sayılı kararının açıklanmasına dair İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/10/2018 tarihli ve 2018/369 esas, 2018/350 sayılı kararının,
    1-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11/03/2014 tarihli ve 2013/14-102 esas, 2014/128 sayılı kararı doğrultusunda kanun yararına bozma yoluna başvurulabileceği nazara alınarak Fatih 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 07/07/2011 tarihli ve 2011/219 esas, 2011/1605 sayılı kararı hakkında yapılan incelemede, tehdit suçunun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106. maddesinde düzenlenmiş olması karşısında adı geçen sanığın sübut bulan tehdit eylemi için uygulama yeri bulunmadığı hâlde anılan Kanun"un 86/2. maddesi gereğince ceza belirlenmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesinde,
    2-İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/369 esasına kayden görülen dosyada duruşma açılmak suretiyle sanık hakkında hüküm kurulmuş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/11. fıkrasında yer alan “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, mahkemece anılan fıkra uyarınca değerlendirme yapıldıktan sonra hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden sadece hükmün açıklanmasına dair yazılı şekilde karar verilmesinde,
    isabet görülmediği gerekçeleriyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.

    II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Fatih 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 07/07/2011 tarihli ve 2011/219 esas, 2011/1605 sayılı kararı ile anılan kararının açıklanmasına dair İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/10/2018 tarihli ve 2018/369 esas, 2018/350 sayılı kararında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.

    III- Hukuksal Değerlendirme:
    5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet
    Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
    Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
    Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14/11/1977 günlü ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
    Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
    Kesinleşen bu karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir.
    Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK"nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu"nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesine eklenen 5 ile 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun"un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
    Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden ve şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanun"un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa"nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddenin altıncı fıkrasına, 25/07/2010 tarihinde Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun"un 7. maddesiyle "sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez." cümlesi eklenmiş, yine maddenin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanan 6545 sayılı Kanun"un 72. maddesiyle
    "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" cümlesi eklenmiştir.
    5560, 5728, 5739, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
    1) Suça ilişkin olarak;
    a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
    b- Suçun Anayasa"nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
    2) Sanığa ilişkin olarak;
    a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
    b-Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
    c-Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
    d-Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
    e-Sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmemiş olması,
    Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
    Tüm bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir sujesinin talepte bulunması şart değildir. Maddede öngörülen şartların oluşup oluşmadığı ve bu hükmün uygulanıp uygulanmayacağı hakim tarafından her olayda re"sen değerlendirilip takdir edilmeli ve denetime imkan verecek biçimde kararda gösterilmelidir.
    CMK"nın hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kenar başlıklı 231. maddesinin onuncu ve on birinci fıkraları; " (10) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.)Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir. (11) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir." biçimindedir.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 20/11/2018 tarihli ve 2017/3-421 esas, 2018/543 sayılı, 18/10/2018 tarihli ve 2015/2-361 esas, 2018/448 sayılı, 22/04/2014 tarihli ve 2013/3-752 esas, 2014/200 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için iki hâlden birinin gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Buna göre, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya mahkemece kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmemesi/getirememesi hâlinde hüküm açıklanacaktır. Denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olunması durumunda hükmün açıklanabilmesi için bu ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir. Deneme süresi içerisinde işlenen ikinci suçun bu süre
    içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. Ancak mahkeme sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra hükmü açıklayabilecektir. İkinci suçun doğrudan ya da olası kastla işlenmesinin bir önemi yoktur. İkinci suçun şikâyete bağlı veya resen soruşturulan bir suç olması da sonuca etkili değildir. Yine ikinci suçtan mahkûmiyetin adli para cezası ya da hapis cezası olması yanında TCK"nın 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmiş olmasının da önemi olmadığı gibi kesin nitelikte olmasının da bir önemi yoktur. Kanun koyucu ikinci suçun kasıtlı bir suç olmasını yeterli görmüş, ikinci suçtan verilecek mahkûmiyet hükmünün niteliği konusunda bir sınırlama getirmemiştir. İkinci suçun taksirle işlenmesi durumunda ise, bilinçli taksir de olsa hüküm açıklanamayacaktır. CMK"nın 231/11. maddesine göre; mahkemenin, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere bilerek aykırı davranması hâlinde hükmü aynen açıklamakla yükümlü olduğu, kendisine yüklenen yükümlülükleri elinde olmayan sebeplerle yerine getiremeyen sanığın ise durumunu değerlendirerek, cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşulların varlığı hâlinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verebileceği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, açıklanması geri bırakılan hükmün CMK’nın 231. maddesinin 11. fıkrası uyarınca açıklanması sırasında TCK’nın 50/3. fıkrasında yer alan seçenek yaptırımlara çevirme zorunluluğu mahkemece göz önüne alınacaktır. Diğer yandan, ilk hükümdeki hukuka aykırılıkların ileride sanık tarafından kazanılmış hak konusu olma ihtimali de göz önüne alındığında, mahkeme tarafından uygulanması unutulan veya fark edilmeyen herhangi bir hususun ancak aleyhe başvuru olması hâlinde temyiz veya istinaf yoluyla giderilebileceği, özellikle sanık aleyhine olacak şekilde hükmün düzeltilemeyeceği veya değiştirilemeyeceği kabul edilmelidir.

    İncelenen dosyada;
    Sanık ... hakkında, şikayetçiler Ayşe Savaş ve Orhan Savaş"ı 18/11/2010 tarihinde "bundan sonra bu sokağa girerseniz ayaklarınızı kırarım" şeklinde sözlerle tehdit ettiğinden bahisle TCK"nın 106/1-2. cümlesi uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davasının açıldığı, yargılama neticesinde Fatih 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 07/07/2011 tarihli ve 2011/219 esas, 2011/1605 sayılı kararıyla sanığın şikayetçilere yönelik basit tehdit suçunu işlediği kabul edilmesine karşın, TCK"nın 86/2, 62, ve 52. maddeleri uyarınca 2 kez 2.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, CMK"nın 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, sanığın 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına, yükümlülük yüklenmesine yer olmadığına karar verildiği, anılan kararın kesinleşmesini müteakip sanığın 31/07/2012 tarihinde işlediği imar kirliliğine neden olma suçundan İstanbul 14. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 11/12/2013 tarihli ve 2012/1354 esas, 2013/513 sayılı kararıyla hapis cezasına mahkum olduğunun ihbar edilmesi üzerine, sanığa TCK"nın 106/1-1.cümlesi ve 43/2. maddelerinden ek savunma hakkı tanınarak İstanbul 20. Sulh Ceza Mahkemesinin 27/03/2014 tarihli ve 2014/59 esas, 2014/325 sayılı kararıyla sanığın, TCK"nın 106/1-1. cümle, 43/2, 50/1-a, 52/2 ve 62. maddeleri uyarınca 3.740,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, anılan kararın sanık tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 06/04/2017 tarihli ve 2015/24115 esas, 2017/10992 sayılı ilamıyla hükmün "Mahkemece kendisine herhangi bir yükümlülük yüklenmeyen ve denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işleyen sanık hakkında, önceki hükmün aynen açıklanması ile yetinilmesi gerekirken, yeniden değerlendirme sonucu, açıklanması geri bırakılan hükümden farklı hüküm kurularak 3.740 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, karşı temyiz bulunmadığından bu husus bozma sebebi yapılmamıştır." eleştirisiyle sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi nedeniyle hükmün açıklanmasına karar verilmesi karşısında, denetim süresi içerisinde 31/07/2012 tarihinde işlenen imar kirliliğine neden olmak suçunun kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılması gerektiğinin gözetilmemesi ve 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK"nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması, nedenleriyle bozulmasına karar verildiği, bozma üzerine yapılan yargılamada tarafların uzlaştırılamadığı, sanığın savunmasının alındığı ve yargılama neticesinde İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/10/2018 tarihli ve 2018/369 esas, 2018/350 sayılı kararıyla "...Hükümlü hakkında Fatih 1. SCM. 2011/219-1605 Esas-Karar sayılı hükmünün CMK. 231/1. maddesi uyarınca açıklanmasına..." şeklinde hüküm kurulduğu,
    Gerekçeli kararda, bulunması gereken "sorun" ve "gerekçe" bölümleri yerine, dosyanın aşamalarının yazıldığı,
    Anlaşılmıştır.

    Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
    1)Fatih 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 07/07/2011 tarihli ve 2011/219 esas, 2011/1605 sayılı kararı yönünden yapılan incelemede;
    Kesinleşen karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir. İncelemeye konu karar, sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işlemesi nedeniyle hükmün açıklanması üzerine ortadan kalkmıştır. Bu nedenle de artık kanun yararına bozmaya konu edilmesi mümkün değildir.
    2)İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/10/2018 tarihli ve 2018/369 esas, 2018/350 sayılı kararı yönünden yapılan incelemede;
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05/05/2015 tarih ve 2014/8-145 esas, 2015/145 sayılı kararında belirtildiği üzere; Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşıoy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup, hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. “Başlık” bölümünde, hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hakimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt katibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanuni temsilcisinin ve müdafiinin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, "sorun" bölümünde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, "gerekçe" kısmında mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, "sonuç (hüküm)" kısmında ise CMK’nun 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı kanunun 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nun 61. ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına
    veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkanının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercii tereddüte yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmeli, ayrıca kesinleştiğinde başka bir kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte bir hüküm kurulmalı, açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükme atıf yapılmakla yetinilmemelidir. Bu açıklamalar karşısında; yerel mahkemece denetime imkan verecek ve kesinleştiğinde bir başka kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni bir karar verilmeyip, açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükme atıf yapılarak, kararda "sorun" ve "gerekçe" bölümlerine yer verilmeden, dosyanın aşamaları anlatılarak Anayasa"nın 141/3, 5271 sayılı CMK"nın 34, 230, 232, 289/1-g (1412 sayılı CMUK’nın 308/7.) maddelerine aykırı davranılmıştır.
    Ayrıca, denetim süresi içerisinde işlenerek açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanmasına neden olan, İstanbul 14. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 11/12/2013 tarihli ve 2012/1354 esas, 2013/513 sayılı kararına konu TCK"nın 184/1. maddesine uyan imar kirliliğine neden olma suçuna ilişkin olarak, hükümden sonra 18/05/2018 tarih ve 30425 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 7143 sayılı Kanun"un 16. maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu"na eklenen geçici 16. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu gözetilip İstanbul 14. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 11/12/2013 tarihli ve 2012/1354 esas, 2013/513 sayılı kararına konu hükümlülükle ilgili uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığı araştırılarak sonucuna göre, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işleme koşulunun oluşup oluşmadığı belirlenip açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanıp açıklanmayacağının değerlendirilmemesi yasaya aykırıdır.
    Açıklanan nedenlerle; Fatih 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 07/07/2011 tarihli ve 2011/219 esas, 2011/1605 sayılı kararının açıklanmasına dair İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/10/2018 tarihli ve 2018/369 esas, 2018/350 sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.

    IV-Sonuç ve Karar:
    Yukarıda açıklanan nedenlerle,
    1)Fatih 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 07/07/2011 tarihli ve 2011/219 esas, 2011/1605 sayılı kararı yönünden;
    Kanun yararına bozma istemine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden bozma isteminin, CMK"nın 309. maddesi gereğince REDDİNE,
    2)İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/10/2018 tarihli ve 2018/369 esas, 2018/350 sayılı kararı yönünden;
    Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/10/2018 tarihli ve 2018/369 esas, 2018/350 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK"nın 309/4-b maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 03/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi