14. Hukuk Dairesi Esas No: 2010/4386 Karar No: 2010/5255 Karar Tarihi: 05.05.2010
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2010/4386 Esas 2010/5255 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2010/4386 E. , 2010/5255 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 24.02.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 22.12.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davalı, iddia edilen vakanın doğru olduğunu, yapılan inşaata ruhsat alınmadan başlandığı için karşı koyduğunu bildirmiştir. Mahkemece, tapulu taşınmazın satışında biçim koşuluna uyulmadığından bahisle dava reddedilmiştir. Hükmü, davacı temyiz etmiştir. İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir. İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır. İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır. İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir. Davalının Cumhuriyet Savcılığınca alınan 06.11.2008 tarihli ifadesinde ve yargılama aşamasında mahkemeye sunduğu dilekçelerindeki beyanları davanın kabulü anlamındadır. HUMK’nun 92.maddesi uyarınca kabul iki taraftan birinin diğerinin netice-i talebine muvafakat etmesidir ve 95.maddeye göre de kati bir hükmün hukuki neticelerini meydana getirir. Hal böyle olunca, taraflar arasındaki inanç ilişkisinin varlığı kanıtlandığından davanın kabulü yerine orta yerde tapulu bir taşınmazın taraflar arasında satışı söz konusu imiş gibi davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın iadesine, 05.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.