Taraflar arasındaki "boşanma" ve davalı tarafından açılan "karşı boşanma" davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı-karşı davalı (Hasan) tarafından, kusur belirlemesi ve diğer taraf yararına hükmolunan manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dava ve karşı dava, Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesinde yer alan “fiili ayrılık” sebebine dayanmakta olup, mahkemece de; bu madde şartlarının gerçekleştiği kabul edilerek, her iki davanın aynı sebeple kabulüne karar verildiği halde, hüküm sonucunda, bu madde yerine boşanmanın yasal dayanağı olarak aynı Yasanın 166/1. maddesinin gösterilmiş olması sonuca etkili bulunmamıştır. 2-Mahkemece; “boşanmaya yol açan fiili ayrılıkta davacı-karşı davalı (koca), tam kusurlu” bulunarak, diğer taraf yararına Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi gereğince manevi tazminata hükmedilmiştir. Oysa, davacı tarafından davalıya karşı 12.12.2006 tarihinde Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesinde yer alan sebeple açılan boşanma davasına karşılık, davalı tarafından da davacıya karşı 21.3.2007 tarihinde aynı sebeple karşı boşanma davası açıldığı; mahkemece; her iki davanın da “taraflar arasında boşanmayı gerektirecek bir geçimsizliğin ispatlanamadığı, fiili ayrılığın da, tek başına boşanma sebebi olmadığı” gerekçesiyle reddedildiği, kararın; her iki dava bakımından Yargıtay denetiminden geçerek 28.6.2010 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. Kesinleşen bu ret kararı, tarafların her ikisinin de reddedilen davalara kadar boşanmayı gerektirecek kusurlu bir davranışlarının bulunmadığına kesin delil teşkil eder. Ret kararının kesinleşmesinden itibaren geçen fiili ayrılık suresi içinde davacı-karşı davalı(nın), diğer tarafın kişilik haklarına saldırı niteliğinde bir eylemi ispatlanamamıştır. Davalı-karşı davacı (kadın) tanıklarının, tarafların fiilen ayrılmalarından önceki döneme ilişkin beyanları, yukarda sözü edilen kesinleşen ret kararı karşısında artık hükme esas alınamaz. Boşanmaya sebep olan salt fiili ayrılık da, kişilik haklarına saldırı niteliğinde görülemez. Bu bakımdan, olayda davalı-karşı davacı (kadın) yararına manevi tazminata hükmedilmesini gerektiren bir sebep bulunmamaktadır. O halde, davalı-karşı davacı(nın) manevi tazminat talebinin reddi gerekirken, retle sonuçlanan ilk davadan önceki hadiselere dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 08.06.2015 (Pzt.)