3. Hukuk Dairesi 2016/3 E. , 2017/7814 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; muris ..."in 03.04.2013 tarihinde vefat ettiğini, .... Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2013/511 esas sayılı dosyası ile 18.09.2013 tarihinde vasiyetnamenin açıldığını, bu dava ile davalılar lehine .... 3. Noterliği"nde 10/06/2011 tarihinde 05186 yevmiye nosu ile düzenleme şeklinde vasiyetname düzenlendiğinin öğrenildiğini, vasiyetnamenin sırf kendisini mirastan mahrum etmek için düzenlettirildiğini, şekil şartları bakımından TMK"nın 553. maddesine aykırı olduğunu, murisin vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte 87 yaşında olduğunu, o tarihte beyin kanaması geçirmiş olup, uzun süre hastanede kaldığını, bu nedenle medeni haklarını kullanma ehliyeti bulunmadığını, murisin iradesinin fesada uğratılarak işbu vasiyetnamenin düzenlettirildiğini, iddia ederek vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar; davacının, vasiyetnamenin kesinleşmesini geciktirmek amacıyla huzurdaki davayı açtığını, davacı tarafın vasiyetnameye şekil bakımından yapmış olduğu itirazları kabul etmediklerini, murisin vasiyetnamenin düzenlediği tarihte ve hatta ölüm tarihinden 33 gün öncesine kadar fiil ehliyetine sahip olduğunu, murisin vasiyetnameyi vefatından 1 yıl 9 ay önce düzenlediğini, murisin yaşamının büyük bir bölümünü davacı ve davacının diğer iki çocuğuyla dargın geçirdiğini, bu sebepten davacıyı mirasından mahrum etmek amacıyla vasiyetname düzenlemeyi tercih ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; vasiyetnamenin TMK"nın 532 ve devamı maddelerinde öngörülen şekil şartlarını taşıdığı, vasiyetnamede herhangi bir şekil eksikliğinin bulunmadığı, her ne kadar davacı tarafından murisin bu vasiyetnameyi ikrah altında imzaladığı ve akıl sağlığının yerinde olmadığı iddia edilmiş ise de; dinlenen tanık anlatımlarının akıl sağlığının yerinde olmadığı yönünde tek başına yeterli delil kabul edilemeyeceği, davacı tarafça kendi talebi üzerine kendisine verilen kesin süre içinde gerekli tıbbi veriler dosyaya sunulmadığından murisin işlem tarihi itibariyle akıl sağlığının yerinde olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumundan rapor alınamadığı, ancak vasiyetname ekinde bulunan ve nöroloji uzmanı tarafından düzenlenen raporda murisin akli melekelerinin yerinde olduğunun bildirildiği, kaldı ki muriste bir unutkanlık hali sözkonusu olsa dahi vasiyetnamenin düzenlendiği tarih ile ölüm tarihi arasında 2 yıla yakın bir süre bulunmasına ve vasiyetten dönme imkanı olmasına rağmen herhangi bir şekilde bu yönde bir iradesinin yada isteğinin bulunmadığı anlaşıldığından davacının bu yöndeki iddialarını da ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Temyize konu uyuşmazlık; murisin, vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte fiil ehliyetini haiz olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK"nun 275.maddesine göre; ""Mahkeme, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez.""
Fiil ehliyeti yokluğu; yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hâkimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele fiil ehliyetinin nisbi bir kavram olması, kişiye, eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kuruluşu olan Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da zorunlu kılmaktadır. Esasen TMK. nun 409/2. maddesinde de, akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceği hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda, mahkemece; murisin, vasiyetname tarihindeki sağlık durumunun tespit edilebileceği hastane ve sair sağlık kuruluşlarına müzekkere yazılarak, bir kısım belgeler celp edilmiş, dosya kül halinde Adli Tıp Kurumu"na gönderilmiş, Adli Tıp Kurumu"nun 29.05.2015 havale tarihli cevabi yazısında; ""mütaala düzenlenebilmesi için, vasiyetname tarihi olan 10/06/2011 tarihi öncesi ve sonrasına yakın günlerde varsa tedavilerine ait tüm tıbbi belgelerinin (sağlık karnesi, hastane yatışı, rapor, ilaç raporu, poliklinik kaydı, özel doktor muayene kaydı, tetkikleri, psikiyatrik ve nörolojik muayeneleri vb.) davacı dilekçesinde vasiyetname tarihinde beyin kanaması geçirdiği belirtildiğinden, davacı vekilinden söz konusu tıbbi belgenin araştırılarak teminen Kurula gönderilmesine karar verildiği"" belirtilmiş, bunun üzerine mahkemece ara karar ile davacı tarafa Adli Tıp Kurumu yazısı doğrultusunda beyanda bulunmak üzere süre verilmiş, davacı tarafça verilen sürede yeni belge ve bilgi sunulmadığından mahkemece dosya yeniden Adli Tıp Kurumu"na gönderilmeden dosya üzerinden yargılama yapılarak karar verilmiştir.
O halde mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda; hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olmayan bir konu olan akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceği göz önünde bulundurularak dosyanın mevcut hali ile Adli Tıp Kurumu"na gönderilerek yeniden inceleme yapılmasının talep edilmesi, varılacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, yalnızca tanık beyanları göz önünde bulundurularak yukarıdaki şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bendde açıklanan nedenle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bendde açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.