14. Hukuk Dairesi 2010/4387 E. , 2010/5170 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 16.09.2009 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 20.01.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesine dayanılarak açılmış geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.
Davacı, 2079 parsel sayılı taşınmazı yararına, davalılar adına tapuda kayıtlı 2078 ve 2081 parsel sayılı taşınmazlardan geçit hakkı tesis edilmesini istemiştir.
Davalı 2081 parsel sayılı taşınmaz maliki ..., davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, bilirkişi raporunda gösterilen alternatif yollardan ana yola yakınlığı yanında diğer yola göre daha az yer kaplayan 6 no’lu alternatif yol güzergahı tercih edilerek 2.12.2009 tarihli bilirkişi raporunda F harfi ile gösterilen güzergahtan 2081 parsel sayılı taşınmazda 6 metre genişliğinde geçit kurulması suretiyle davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira, geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kriterler esas alınarak belirlenmelidir. Saptanacak bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Somut olaya gelince; mahkemece geçit kurulmasına karar verilen davalıya ait 2081 parsel sayılı taşınmaz 5400 m2, 2078 parsel sayılı taşınmaz 8550m2 yüzölçümündedir. Mahkemece geçit güzergahı uygun istikamette tercih edilmiş ise de yukarıda sözü edilen komşuluk hukuku ilkeleri ve fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi uygun geçit yerinin 2078 parsel sayılı taşınmaz üzerinden aranmasını gerektirmektedir. Çünkü, daha küçük yüzölçümlü 2081parsel sayılı taşınmaz üzerinde geçit kurulması ile bu parselin yüzölçümü daha da küçülecek, ekonomik olarak kullanımı zorlaşacaktır.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilecekse, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Mahkemece, yapılan bu saptama gözetilerek, 2.12.2009 tarihli bilirkişi raporunda B harfi ile gösterilen güzergahtan 2078 parsel sayılı taşınmazdan 3 metre genişliğinde geçit kurulması yönünde hüküm oluşturulması gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 04.05.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.