10. Hukuk Dairesi 2019/5585 E. , 2021/5588 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
No : 2018/1-2019/5
Dava, 19.05.2011 tarihinde meydana gelen iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerine yapılan sosyal sigorta yardımlarından oluşan kurum zararının davalılardan 5510 sayılı Yasa gereğince müştereken ve müteselsilen tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada mahkemece verilen hüküm, Dairemizin bozma ilamı ile “…..aldırılan kusur raporu ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü kapsamında, ceza mahkemesinin kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahip oluşu ve ceza davasında kesinleşen maddi olguların bu davada da dikkate alınması gereği ile ceza davasında yargılanan... ile...’un üçüncü kişi sıfatları nedeni ile meydana gelen olay üzerinde etkilerinin bulunup bulunmadığının irdelenmesi gerekirken, sadece haklarında verilen karar türü itibari ile değerlendirme yapılarak sonuca gidilmesi isabetsizdir. O halde Mahkemece, ceza davasında yargılananlar bakımından, maddi olgu denetimi yapılarak, bu kişilerin üçüncü kişi sıfatıyla kusurlarının bulunup bulunmadığı hususunu irdeleyen, iş kazasının olduğu meslek kolu ile iş ve işçi güvenliği konusunda uzman bilirkişi kurulundan yeniden kusur raporu aldırılmalı ve 5510 sayılı Yasanın 21’inci maddesi gereğince hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelirlerin gelire giriş tarihinde ilk kez belirlenen tutarlarını dikkate alarak bir karar verilmesi” gereğine işaret edilerek yeni bir değerlendirme yapmak üzere bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK)
Eldeki davada ise bozmaya uyulmuş ise de, bozma kararının yerine geldiğinden bahsedilmesi olanaksız olup, bozma öncesinde alınan rapor ile aynı içerik venitelikte değerlendirmeler içeren yani rapora dayalı karar verilmemeli, ceza davasında kesinleşen maddi olguların bu davada da dikkate alınması gereği ile ceza davasında yargılanan... ile...’un üçüncü kişi sıfatları nedeni ile meydana gelen olay üzerinde etkilerinin bulunup bulunmadığının irdelenmesi ile bu kişilerin maddi olgu üzerinde üçüncü kişi sıfatıyla kusurlu etkilerinin bulunması hallinde davacı kurumun teselsüle dayalı olarak talebinin varlığı dikkate alınmalı ve teselsül dikkate alınarak bir karar verilmelidir.
Diğer taraftan, uyulan bozma ilamına göre usuli kazanılmış hakka da aykırılık teşkil edecek şekilde hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelirlerin gelire giriş tarihinde ilk kez belirlenen tutarlarını dikkate alarak bir karar verilmesi gereğinin de yerine getirilmemesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, bu maddî ve hukukî olgular göz önünde tutulmaksızın yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, taraf avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 20.04.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.