
Esas No: 2015/11392
Karar No: 2017/7686
Karar Tarihi: 07.11.2017
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/11392 Esas 2017/7686 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ödeme emri iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosya kapsamı incelendiğinde, dava dışı limited şirketin 2006/4-2009/3 dönemleri arasındaki prim borcu için ödeme emirlerinin gönderildiği, davacının 31.12.2008-08.04.2009 tarihleri arasında şirket ortağı olduğu, ticaret sicil kayıtlarından, ödeme emri dönemlerinde, kimin şirketin temsil ve ilzam yetkisine haiz olduğunun anlaşılamadığı, mahkemece, davacının şirket ortağı olmadığı dönemlerden sorumlu olmayacağı, ortak olduğu dönemler yönünden ise, borcun şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyeceği hususunda, davalı Kurum tarafından yeterli araştırma yapılmadan davacıya ödeme emri gönderilmesinin hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verildiği, dosya kapsamından, dava dışı şirkete bir takım hacizler uygulandığı, şirketin mal beyanında bulunduğu, bir kısım yapılandırmaların söz konusu olduğu, dava konusu ödeme emrine konu borç için ne kadarlık bir tahsilat yapıldığının belli olmadığı anlaşılmış ise de; mahkeme hükmü eksik araştırma ve incelemeye dayalıdır.
1- Öncelikle ödeme emrine konu dönemlerde kimin yetkili temsilci sıfatına haiz olduğunun araştırılması gerekmektedir. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 540. maddesi, limited şirketlerde “aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortaklar hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecburdurlar. Şirket mukavelesi veya umumi heyet kararı ile şirketin idare ve temsili ortaklardan bir veya birkaçına bırakılabilir.” hükmüne amir olup, mahkemece bu yönde araştırma yapılarak ilgili dönemlerde yetkili temsilci yönünden özellikle bir belirlemenin bulunmadığının anlaşılması durumunda, davacının ortak olduğu dönemlerde kanunu temsilcilik sıfatı tartışılmak suretiyle hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2- Davanın yasal dayanaklarından olan, 6183 sayılı Yasa"nın 35. maddesi “Limited şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.” hükmüne amir olup, söz konusu borçların şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması durumunda, davacının ortak olduğu dönemlerde hissesi oranında sorumlu olması gerektiği belirgindir. Mahkemece her ne kadar davalı kurum tarafından tahsil edilebilirlik hususunun yeterince araştırılmadığı belirtilmiş ise de, bu hususun artık mahkemece araştırılması, tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması durumunda, varsa tahsil edilen miktar düşüldükten sonra yukarıda belirtilen kriterler çerçevesinde davacının sorumluluğuna hükmedilmesi gerekmektedir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 07.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.