Esas No: 2019/791
Karar No: 2020/555
Karar Tarihi: 09.07.2020
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/791 Esas 2020/555 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kırşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen asıl davanın kabulüne, birleşen dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin ikinci fıkrasında direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılması öngörülmediğinden davalı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacılar İstemi:
4. Davacılar vekili 14.04.2014 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilleri ile davalının babası olan muris ...oğlu ..."nın sağlığında un fabrikası sahibi olup ticaretle iştigal ettiğini, 28.07.2006 tarihinde borçlu olarak vefat ettiğini, ailenin büyüğü olan davalının ise borçları ödedikten sonra kalan tüm malları paylaştıracağını söyleyerek kendisi de dâhil olmak bütün mirasçıların akrabaları olan dava dışı ..."ya vekâletname vermesini sağladığını, bu vekâletname ile önce 448 ada 33 parseldeki un fabrikası ile iki katlı evin Uğur Kale isimli şahsa satıldığını, bu satıştan iki gün sonra da Kuşaklı Köyünde bulunan dokuz parça tarla vasfındaki taşınmazın vekil tarafından davalıya satış suretiyle temlik edildiğini, bir süre sonra da davalının 448 ada 33 parseldeki un fabrikası ve arazisini Uğur Kale"den geri aldığını ileri sürerek, davalı adına kayıtlı bulunan 448 ada 33 parsel sayılı taşınmaz ile tarla niteliğindeki Kuşaklı Köyü 861, 765, 661, 654, 615, 285, 260, 156, 925 parsel sayılı tarla niteliğindeki taşınmazların ve yine aynı köydeki 80 ve 82 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının muvazaa nedeniyle iptali ile davacıların miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
5. Davacılar vekilinin 08.04.2014 tarihli dilekçesi ile aynı iddialara dayalı olarak 448 ada 33 parsel sayılı taşınmaz ile Kuşaklı Köyü 861, 765, 661, 654, 615, 285, 260, 156 ve 925 parsel sayılı taşınmazlar için daha önce açtığı tapu iptali ve tescil davası hakkında ise; mahkemece dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09.04.2014 tarihinde yetkisizlik kararı verilmiş, anılan kararın Özel Dairece bozulması üzerine mahkemenin 2016/721 esasına kaydedilerek, 11.11.2016 tarihli kararla eldeki dava ile birleştirilmiştir.
Davalı Cevabı:
6. Davalı vekili cevap dilekçesinde; derdestlik ve yetki itirazında bulunduktan sonra davacıların kendi muvazaasına dayanamayacağını, müvekkilinin murisin borçları yanında davacıların şahsi borçlarını da ödediğini, satışların ise hacizli olarak yapıldığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
7. Kırşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.01.2017 tarihli ve 2014/437 E., 2017/67 K. sayılı kararı ile; mirasbırakanın vefatı üzerine davacılar ile davalının babalarına ait borçların ödenmesi için akrabaları olan ..."yı vekil tayin ettikleri, vekil ..."nın da dava konusu 448 ada 33 parsel sayılı taşınmazdaki un fabrikası ile üzerindeki iki katlı evi Uğur Kale isimli kişiye devrettiği, ancak yapılan araştırma sonucunda Uğur Kale isimli şahsın taşınmazı satın alacak ekonomik gücünün bulunmadığı, işçi olarak çalıştığı ve 2009 yılında taşınmazı davalıya devrettiğinin anlaşıldığı, Kuşaklı Köyünde bulunan taşınmazların da vekil tarafından davalıya satış suretiyle devredildiği, satış nedeniyle davacılara herhangi bir ücretin ödenmediği, her ne kadar davalı tanıkları murisin borçlarını ödemesi nedeniyle dava konusu taşınmazları davalının kendi üzerine aldığını beyan etmişler ise de davalının babasının borcunu ödediğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belgeyi dosyaya sunmadığı, bu nedenle tanık beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı, böyle olanca yapılan satışların muvazaalı olduğu, ayrıca davalı taraf işlemlerin tamamının taraf muvazaasına dayandığını savunmuş ise de tüm bu işlemlerin muris muvazaası olduğu ve her türlü delille ispatının mümkün bulunduğu gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, birleşen dava hakkında ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 07.03.2018 tarihli ve 2017/1708 E., 2018/2040 K. sayılı kararı ile;
"...Mahkemece, yapılan temliklerin bedelsiz ve muvazaalı olduğu, mirasbırakanın borçlarının davalı tarafından ödendiğine dair bir kanıt bulunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; birleştirilen davanın 08.04.2014 tarihinde Kırşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde davacılar Seyfali, İlhan, Kadir, Dağıstan, Mehmet ve Gönül tarafından davalı ... aleyhine 448 ada 33 (imar sonucu 4422 ada 2 ile 4421 ada 1 ve 2 parseller) ile 861(yeni 163 ada 5) , 765 (yeni 161 ada 51) , 661 (yeni 159 ada 85), 654 (yeni 159 ada 106), 615 (yeni 159 ada 202), 285 (105 ada 55), 260 (yeni 105 ada 79), 156 (yeni 101 ada 9), 925 (yeni 168 ada 5), 80 ve 82 parsel sayılı taşınmazlara yönelik açıldığı, mahkemece 09.04.2014 tarihinde verilen yetkisizlik kararının temyizi üzerine Dairece, davanın usulden reddinin doğru olmadığı, işin esasına girilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulduğu anlaşılmaktadır.
Her ne kadar bozma kararında birleştirilen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davası olarak nitelendirilmiş ise de bunun maddi yanılgıya dayalı olduğu, iddianın ileri sürülüş biçiminden bu davada vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır. 15.04.2014 tarihinde aynı davacılar tarafından aynı davalı aleyhine, birleştirilen davada dava konusu edilen taşınmazlarla birlikte 80 ve 82 parsel sayılı taşınmazlar için açılarak mahkemenin 2014/437 Esas sayılı dosyasına kaydedilen asıl davada da vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı saptanmıştır.
Tarafların ortak mirasbırakanı ..."ya ait çekişme konusu taşınmazların O"nun ölümü üzerine 16.05.2008 tarihinde mirasçılarına intikal ettiği, davacı ... dışındaki davacıların 09.05.2008 tarihinde davacı ..."ün eşi dava dışı Ömer"i satışa da yetkili olmak üzere vekil tayin ettikleri, vekil Ömer"in davacıların 448 ada 33 parsel sayılı taşınmazdaki paylarını 03.06.2008 tarihinde dava dışı Uğur"a; Uğur"un da 09.06.2009 tarihinde davalı ..."e satış suretiyle temlik ettiği, diğer tüm taşınmazlardaki davacı paylarının ise vekil tarafından 05.06.2008 tarihinde davalı ..."e devredildiği, davacı ..."ın taşınmazlardaki paylarını bizzat satış suretiyle temlik ettiği, 161 ada 51 parsel (eski 765 parsel) sayılı taşınmazın halen dava dışı Necati Kuyumculuk Dericilik İnşaat Tur. Ve Tic. Ltd. Şti. adına kayıtlı olduğu, 1937 doğumlu mirasbırakan ..."nın 27.08.2006 tarihinde öldüğü, geriye mirasçıları olarak davanın tarafları ile 27.09.2011 tarihinde ölen eşi Hacı Ekber"in kaldığı kayden sabittir.
Dinlenen tanık beyanlarından tarafların mirasbırakanı Ahmet ile mirasçılardan Seyfali, İlhan, Mehmet ve Dağıstan"ın 3. kişilere borçlarının olduğu, mirasçıların kendi aralarında çekişmeli taşınmaz paylarının davalı ..."e devri karşılığında mirasbırakanın ve davacılardan bir kısmının borçlarının davalı ... tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığı, nitekim dosyaya ibraz edilen belgelerden de davalı ..."in mirasbırakan ile bazı davacıların bir kısım borçlarını ödediği, bir kısmını ise ödemekte olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı bir başka anlatımla temliklerin iradi olduğu sonucuna varılmaktadır.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK"nın 114/1-ı maddesi uyarınca derdestlik dava şartlarından olup resen gözetilmesi gerektiği gibi yine HMK"nın 166/1 maddesine göre sonra açılan dava ilk açılan dava ile birleştirilir.
Diğer taraftan, tapu iptali ve tescil davaları kayıt malikleri aleyhine açılır.
Somut olayda, davacılardan İlhan taşınmazlardaki payını bizzat devrettiği gibi, 161 ada 51 parsel sayılı taşınmazın kayıt maliki davada hasım gösterilmemiştir.
Ayrıca 2014/437 Esas sayılı dava bakımından 80 ve 82 parsel sayılı taşınmazlar dışındaki taşınmazlar yönünden 2014/399 Esas sayılı dava derdest olduğundan HMK"nın 166. maddesine aykırı biçimde sonradan açılan davanın önce açılan dava ile birleştirilmesi ilkesine de aykırı davranılmıştır.
Açıklanan bu olgular yanında, yukarıda izah edildiği üzere temliklerin iradi olduğu, vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca, asıl ve birleştirilen davaların reddine karar vermek gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir..." gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. Kırşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.01.2019 tarihli ve 2018/539 E., 2019/6 K. sayılı kararı ile; davacıların muvazaa sebebine dayandığı, ancak uyuşmazlıkta Türk Borçlar Kanunu"nun 19. maddesinde düzenlenen muvazaanın söz konusu olmadığı, vekâlet görevinin kötüye kullanılması açısından bakıldığında ise; vekil ..."nın vekil eden davacıların iradesine aykırı olarak işlem yapmadığı, aksine tarafların anlaşmaları neticesinde vekil edenlerin iradesi doğrultusunda devir işlemlerini gerçekleştirdiği, bu durumun gerek davacı gerekse davalı taraf beyanları ile sabit olduğu, bu nedenle dava konusu olayın vekâlet görevinin kötüye kullanılması durumuna da girmediği, dava konusu uyuşmazlığın inançlı temlik olarak kabul edildiği, bu durumda uyuşmazlığın Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) ilgili maddeleri ile 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre çözümlenmesi gerektiği, anılan İçtihadı Birleştirme Kararında inanç sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil davalarının yazılı belge ile ispat edilebileceği belirtmiş ise de içtihadı birleştirme kararlarının normlar hiyerarşisinde kanunlardan daha aşağıda olduğu ve kanunlara aykırı olamayacağı, HMK"nın 203. maddesine göre de kardeşler arasındaki hukuki ilişkinin tanıkla ispatının mümkün olduğu, dinlenen tanık beyanlarından da tarafların kendi aralarında yaptıkları inanç anlaşması nedeniyle taşınmazların devredildiği, davacı tarafın tanık delili ile davasını ispat ettiği, bu sebeple 765 parsel sayılı taşınmaz haricindeki diğer taşınmazlar yönünden davanın kabulü gerektiği, 765 parsel bakımından ise davacı taraf usulüne uygun tebligata rağmen bu taşınmazın güncel malikini davaya dâhil etmediğinden bu parsel yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği, birleşen 2016/721 E. sayılı dava bakımından ise her iki dosyadaki dava konusu taşınmazların aynı olması ve eldeki dosyada taşınmazlarla ilgili karar verilmesi nedeniyle birleşen davanın konusuz kaldığı, ayrıca daha önce bozma ilamına kısmen direnildiği belirtilmiş ise de bozmadan sonra gerekçenin genişletilip değiştirilmesi nedeniyle aslında bir direnme kararının bulunmadığı da belirtilerek, vekâlet görevi kötüye kullanılmadığından asıl ve birleştirilen davanın reddi gerektiği yönündeki bozma gerekçesine direnilmesine, diğer hususlarda ise bozmaya uyulmasına karar verilerek, asıl davanın 51 (eski 765) parsel bakımından husumet nedeniyle usulden reddine, diğer taşınmazlar bakımından kabulüne, birleşen 2016/721 E. sayılı dava hakkında ise karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava dilekçesi içeriği ve dayanılan maddi vakıalar dikkate alındığında asıl ve birleşen davanın vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olup olmadığı, varılacak sonuca göre yapılan temliklerin vekâlet veren davacıların iradesine uygun bulunup bulunmadığı ve bozma kararında değinildiği gibi asıl ve birleşen davanın reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
13. Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
14. Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
15. Başka bir deyişle mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
16. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 31.01.2019 tarih ve 2017/1-1266 E., 2019/50 K. sayılı kararı ile 17.10.2019 tarih ve 2017/1-1248 E., 2019/1074 K.sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır.
17. Somut olayda ise; mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın hukuki niteliğinin muris muvazaası olduğu gerekçesiyle karar verilmiş, anılan ilk kararın Özel Dairece; iddianın ileri sürülüş biçimine göre davada vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı, ancak yapılan temliklerin iradi olduğu, vekâlet görevinin kötüye kullanılmadığı, bu nedenle asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulması üzerine, bu defa mahkemece taraflar arasındaki hukuki ilişkinin vekâlet görevinin kötüye kullanılması durumuna girmediği ancak inançlı temlik niteliğinde olduğu, bu nedenle 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre yazılı belge ile ispatı gerekmekte ise de içtihadı birleştirme kararlarının normlar hiyerarşisinde kanunlardan daha aşağıda olduğu ve kanunlara aykırı olamayacağı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 203. maddesine göre de kardeşler arasındaki hukuki ilişkinin tanıkla ispatının mümkün olduğu, davacı tarafın da tanık delili ile davasını ispat ettiği gerekçesiyle direnme adı altındaki karar verilmiştir.
18. Şu hâle göre, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararında yer vermediği ve dolayısıyla Özel Daire tarafından da değerlendirilmeyen tamamen yeni bir hukuki gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
19. Hâl böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir. Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 1. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince kararın taraflara tebliği işlemlerinin yerine getirilmesine, karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.07.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.