10. Hukuk Dairesi 2017/4224 E. , 2017/7651 K.
"İçtihat Metni" Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, Kurumca resen tahakkuk ettirilen fark işçilik ve prim borcunun ihtirazi kayıtla ödenmesinden sonra yersiz olduğu ididiası ile iadesi ve Kuruma karşı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilâmında belirtildiği şekilde, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada mahkemece ilk kez verilen 05.03.2014 tarihli karar, Dairemizin bozma ilamı ile “...Mahkemece, öncelikle, davacı şirketin, asgari işçilik oranına itirazı nedeniyle Kurumca Asgari işçilik Tespit komisyonundan alınan %9 oranının hangi kriterler esas alınarak %9 olarak belirlendiğinin sorulması ve denetlenmesi gerekir. Sonrasında ise; şayet oran genelgelere göre uygun belirlenmiş ise, bu kez davacı şirketin itirazı nedeniyle %25 oranında indirim yapılmaksızın şirketin istihkak bedellerinden dışarıdan temin edilen malzemeli işçilik faturaları ve bildirimler düşülmek suretiyle, hesap yapabilecek nitelikte aralarında yeminli mali müşavirinde bulunduğu bilirkişi heyetinden 5510 sayılı Yasanın 85’inci maddesine uygun şekilde, denetime elverişli bir rapor aldırılması” gereğine işaret edilerek, bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar
hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK)
Eldeki davada ise, bozmaya uyulmuş ise de, bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğini söylemek mümkün olmayıp, bozmadan sonra aldırılan hesap raporunda “250 Kişi kapasiteli Özel Bakım Merkezi Tesisinin Tefriş ve Dekorasyonu” olarak belirlenmiş ihaleli işte, sadece malzeme temini yapıldığına dair kabul ile belirtilen hesabın denetime elverişli olduğu söylenemez.
Mahkemece ilk Bozma kararımız çerçevesinde komisyon tarafından belirlenen %9 luk oranın hangi kriterler esas alınarak belirlendiği hususunun tespiti ile ihaleye ait işin tefrişat yanında dekorasyon ve küçük montaj işlerini de kapsadığı ve ihale şartnamesi içeriğine göre en az çalışması gereken teknik/anahtar personel ve diğer personel sayısının belirlendiği de dikkate alınarak, hesap yapabilecek nitelikte aralarında yeminli mali müşavirinde bulunduğu bilirkişi heyetinden 5510 sayılı Yasanın 85’inci maddesine uygun şekilde yeniden aldırılacak bir rapor ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak yapılan incelemenin esas alınması sureitiyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Kabule Göre de; 5510 sayılı Yasanın 89/3. maddesi “Yanlış veya yersiz alınmış olduğu tespit edilen primler, alındıkları tarihten on yıl geçmemiş ise, hisseleri oranında işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara veya genel sağlık sigortalılarına veya hak sahiplerine kanunî faizi ile birlikte geri verilir. Kanunî faiz, primin Kuruma yatırıldığı tarihi takip eden aybaşından, iadenin yapıldığı ayın başına kadar geçen süre için hesaplanır.” hükmüne amir olup, söz konusu gecikme zammının prim borcu nedeniyle tahakkuk ettirildiği belirgin olduğundan, mahkemece, alacağın Kuruma yatırıldığı tarihi takip eden ay başından, iadenin yapılacağı ayın başına kadar geçen süre için faize hükmedilmesi suretiyle infaza elverişli şekilde karar tesisi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece, bu maddî ve hukukî olgular göz önünde tutulmaksızın yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 07.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.