Esas No: 2014/234
Karar No: 2017/110
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/234 Esas 2017/110 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Sulh Ceza
Günü : 10.05.2012
Sayısı : 104-712
Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanık ..."ın TCK"nun 179/3. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 179/2 ve 62. maddeleri uyarınca 25 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve 5271 sayılı CMK"nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin, Antalya 6. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 20.06.2011 gün ve 104-712 sayılı kararın kesinleşmesinden sonra, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi nedeniyle dosyayı ele alan Antalya 6. Sulh Ceza Mahkemesince duruşma açılmaksızın dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 10.05.2012 gün ve 104-712 sayı ile CMK"nun 231/11. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasına, sanığın TCK"nun 179/3. maddesi yollaması ile aynı Kanunun 179/2, 62, 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca 500 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiş, hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 20.11.2013 gün ve 29694-26284 sayı ile;
"Sanık hakkında 07.02.2011 tarihinde işlediği suçtan ötürü Antalya 6. Sulh Ceza Mahkemesince 20.06.2011 gün ve 104-712 sayı ile trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve 5 yıllık denetim süresi öngörüldüğü, bu kararın 28.06.2011 tarihinde kesinleştiği, bu karardan sonra sanık hakkında 15.12.2011 tarihinde işlediği suçtan ötürü Antalya 11. Sulh Ceza Mahkemesice 21.03.2012 gün ve 59-388 sayı ile kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine karar verildiği, 5 yıllık denetim süresi içerisinde suç işlediği gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen dosyaya ihbarda bulunulduğu, bunun üzerine Antalya 6. Sulh Ceza Mahkemesince duruşma açılmaksızın 10.05.2012 tarihli ek karar ile sanık hakkındaki hükmün açıklanmasına karar verilmiş ise de, mahkemenin takdir ve değerlendirmesine muhtaç herhangi bir durumun bulunmadığı ve bu kapsamda sanık hakkındaki hüküm açıklanırken duruşma yapılmamasının hakkın özünü etkilemediği" açıklamasıyla onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 16.01.2014 gün ve 187089 sayı ile;
"Sanık hakkında 07.02.2011 tarihinde işlediği suçtan ötürü Antalya 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 20.06.2011 gün ve 104-712 sayılı kararı ile trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve 5 yıllık denetim süresi öngörüldüğü, bu kararın 28.06.2011 tarihinde kesinleştiği, bu karardan sonra sanık hakkında 15.12.2011 tarihinde işlediği suçtan ötürü Antalya 11. Sulh Ceza Mahkemesinin 21.03.2012 gün ve 59-388 sayılı kararı ile kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine karar verildiği, 5 yıllık denetim süresi içerisinde suç işlediği gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen dosyaya ihbarda bulunulduğu, bunun üzerine Antalya 6. Sulh Ceza Mahkemesince duruşma açılmaksızın 10.05.2012 tarihli ek karar ile sanık hakkındaki hükmün açıklanmasına karar verilmiş ise de; Antalya 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 10.05.2012 tarihli ek karar ile evrak üzerinden hükmün açıklanmasına karar verilmesinin yerinde olup olmadığı hususu itirazımızın özünü oluşturmaktadır.
Anayasanın ‘hak arama hürriyeti’ başlığı ile düzenlenen 36. maddesindeki ‘herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir’ hükmü ve taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesindeki ‘adil yargılama’ ilkesi gözetilerek; hükmün açıklanmasına karar verilebilmesi için öncelikle ceza yargılamasının ‘vasıtasızlık’, ‘aleniyetlik’ ve ‘sözlülük’ ilkeleri gereği duruşma açılarak, sanığın, hakkında yapılan yargılamadan haberdar edilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde dosya üzerinde hüküm kurulmasının yerinde olmadığı düşünülmektedir.
Yargıtay uygulamalarına da bakıldığında Özel Daireler hükmün açıklanmasının geri bırakılmasından sonra, deneme süresi içerisinde suç işlenmesi durumunda dosyanın ele alınarak hükmün açıklanmasının mutlaka duruşma açılarak yapılması gerektiği yönünde kararlar vermektedir. Nitekim; Yüksek Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 21.01.2013 gün ve 18152-2002, 23.05.2013 gün ve 7725-15932, 12.04.2013 gün ve 34982-11737, 04.11.2013 gün ve 36298-26311, 15.03.2013 gün ve 32942-8581, 30.05.2013 gün ve 34266-16713; 9. Ceza Dairesinin 11.02.2013 gün ve 10858-2136, 09.07.2013 gün ve 7622-10628, 13.02.2013 gün ve 11344-2099, 28.02.2013 gün ve 7424-3133; 13. Ceza Dairesinin 07.11.2013 gün ve 21211-32395, 09.07.2013 gün ve 10142-21917, 20.06.2013 gün ve 8637-19470, 30.04.2013 gün ve 11449-12638; 14. Ceza Dairesinin 05.06.2013 gün ve 10863-7119; 15. Ceza Dairesinin 30.09.2013 gün ve 5860-14399, 23.09.2013 gün ve 14238-13683, 16.09.2013 gün ve 13704-13205; 7. Ceza Dairesinin 28.11.2013 gün ve 5154-22917, 27.11.2013 gün ve 29163-22865, 04.06.2013 gün ve 18201-12152; 6. Ceza Dairesinin 18.06.2013 gün ve 2747-14035, 04.07.2013 gün ve 15875-15866, 14.03.2013 gün ve 18218-5091, 04.04.2013 gün ve 15482-7073; 5. Ceza Dairesinin 04.03.2013 gün ve 3767-1528; 4. Ceza Dairesinin 23.09.2013 gün ve 20571-23208, 11.04.2013 gün ve 15952-11218; 3. Ceza Dairesinin 04.12.2013 gün ve 2021-44059, 16.05.2013 gün ve 9777-20301, 01.04.2013 gün ve 9413-13479; 2. Ceza Dairesinin 15.05.2013 gün ve 6918-12832, 16.12.2013 gün ve 5984-29914, 01.11.2013 gün ve 41-25041; 11. Ceza Dairesinin 12.06.2013 gün ve 11677-9948, 06.02.2013 gün ve 17-1738 sayılı ve benzer ilamlarında; "Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesinden sonra, deneme süresi içinde kasıtlı bir suç işleyen sanığa usulen çağrı kağıdı çıkarılıp, hükmün açıklanmasını gerektiren koşulların oluşup oluşmadığının duruşma açılarak değerlendirilmesi ve hükmün açıklanmasına karar verilirken; denetime ve infaza olanak verecek biçimde yeniden mahkûmiyet hükmü kurulması gerektiği gözetilmeden, CMUK"nun 231/11. madde ve fıkrasına aykırı olarak yazılı şekilde evrak üzerinden duruşma açılmadan karar verilmesi," isabetsizliğinden hükmü bozmaktadır.
Sanık hakkında 07.02.2011 tarihinde işlediği suçtan ötürü Antalya 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 20.06.2011 gün ve 104-712 sayılı kararı ile trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve 5 yıllık denetim süresi öngörüldüğü, bu kararın 28.06.2011 tarihinde kesinleştiği, bu karardan sonra sanık hakkında 15.12.2011 tarihinde işlediği suçtan ötürü Antalya 11. Sulh Ceza Mahkemesinin 21.03.2012 gün ve 59-388 sayılı kararı ile kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine karar verildiği, 5 yıllık denetim süresi içerisinde suç işlediği gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen dosyaya ihbarda bulunulduğu, bunun üzerine Antalya 6. Sulh Ceza Mahkemesince duruşma açılmaksızın 10.05.2012 tarihli ek karar ile sanık hakkındaki hükmün açıklanmasına karar verilmiş ise de; duruşma açılmadan evrak üzerinden karar verilmesi nedeniyle hükmün bozulması gerektiği" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 19.02.2014 gün ve 26-4086 sayı ile itiraz nedenleri yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanık hakkında denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle CMK"nun 231/11. maddesi gereğince hüküm açıklanırken duruşma açılmaksızın dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda karar verilip verilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Antalya 6. Sulh Ceza Mahkemesince 20.06.2011 gün ve 104-712 sayı ile trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanık ..."ın TCK"nun 179/3. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 179/2 ve 62. maddeleri uyarınca 25 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, 5271 sayılı CMK"nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıllık denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği, bu kararın 28.06.2011 tarihinde kesinleştiği, kararın kesinleşmesinden sonra sanığın 15.12.2011 tarihinde işlediği kasten yaralama suçundan Antalya 11. Sulh Ceza Mahkemesince 21.03.2012 gün ve 59-388 sayı ile mahkûmiyetine karar verilerek 5 yıllık denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlediği gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen dosyaya ihbarda bulunulduğu, bunun üzerine Antalya 6. Sulh Ceza Mahkemesince duruşma açılmaksızın dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 10.05.2012 tarih ve 104-712 sayı ile sanık hakkındaki hükmün açıklanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde çözümlenebilmesi için hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ceza muhakemesinde duruşma devresinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
5271 sayılı CMK"nun "Duruşmanın sona ermesi ve hüküm" başlıklı 223. maddesinin birinci fıkrası; "Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür",
"Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması" başlıklı suç ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 231. maddesi;
"(1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.
(2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.
(3) Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hâl varsa bu da bildirilir.
(4) Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir.
(5) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.
(6) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
gerekir. Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.
(7) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.
(8) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;
a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,
karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.
(9) Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.
(10) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.
(11) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.
(12) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.
(13) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.
(14) Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanmaz." şeklindedir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hüküm altına alınan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik sonucu, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddenin 8. fıkrasına suç ve hüküm tarihinden sonra 28.06.2014 gün ve 29044 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 72. maddesiyle "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasına karar verilemez" cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK"nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması,
b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d- Sanığın, hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildikten sonra, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesi uyarınca düşmesine karar verilecek, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde ise CMK"nun 231/11. maddesi gereğince hüküm açıklanacak, ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilecektir.
Duruşma devresinin değerlendirilmesine gelince;
Anayasanın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir",
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin "Adil yargılanma hakkı" başlıklı 6. maddesinde ise;
“1. Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir...
...
3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
a) Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;
...
c) Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak...” hükümlerine yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere Anayasanın 36. maddesinde, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu vurgulanmış, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde, niza yahut suçlamanın aleni surette dinlenilmesi, yani davanın tarafların huzurunda yapılacak açık duruşma ile görülmesi kurala bağlanmış, yargılamada sanığa tanınması gereken asgari haklar belirtilerek adil yargılanma hakkının kapsamı belirlenmiştir.
Adil yargılama, sanık ile katılana tüm haklarını tamamen kullanma imkânı sağlanarak sözlülük, doğrudanlık ve yüz yüzelik ilkelerinin geçerli olduğu bir yargılamanın en az giderle ve makul zamanda sonuçlandırılmasıdır.
O halde adil yargılama, yargılamanın en önemli devresi olan ve yetkili mahkemenin muhakeme sujeleri ile birlikte kesintisiz, aleni ve sözlü olarak yürüttüğü, delillerin ikame edilmesini ve tartışılmasını sağlamak suretiyle maddi gerçeğe ulaşmaya çalıştığı duruşma aşamasında gözetilmesi gereken en önemli insan haklarındandır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok davada (Piroğlu ve Karakaya/Türkiye, no:36370/02; Dağlı/Türkiye, no:28888/02; Karahanoğlu/Türkiye, no:74341/01; Mevlüt Kaya/Türkiye, no:1383/02; Taner/Türkiye, no:38414/02; Yeşilyurt ve Tutar/Türkiye, no:8296/05; Oyman/Türkiye, no:39856/02; Nurhan Yılmaz/Türkiye, no:16741/04; Akbulut/Türkiye, no:7076/05) benzer nitelikteki başvuruları inceleyerek; "Başvurana, davasını gören mahkemeler önünde kendisini bizzat ya da avukatı vasıtasıyla savunma imkânı tanınmamıştır. Bu nedenle mahkeme, başvuranın cezai kovuşturmaya aktif olarak katılamadığı kanaatindedir… Yukarıda belirtilenler ışığında mahkeme, adli merciler tarafından uygulanan usulün başvuranın savunma haklarını tam olarak kullanmasını engellediği ve dolayısıyla yargılamayı adil olmayan bir hale getirdiğine karar vermiştir” gerekçeleriyle AİHS’nin 6/1. maddesinin ihlal edilmiş olduğuna karar vermiştir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Anayasanın 36. maddesinde, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğunun öngörülmesi, Anayasanın 90. maddesi uyarınca iç hukuk kuralı haline gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1 ve 6/3-a-c maddelerinde davanın tarafların huzurunda yapılacak açık duruşma ile görülmesi ve sanığa kendisini bizzat savunma veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanma haklarının tanınması, CMK"nun 231/1. maddesinde tutanağa geçirilen hüküm fıkrasının okunup gerekçesinin ana çizgileriyle anlatılması gerektiğinin hüküm altına alınması ve hükmü açıklayacak mahkemenin hükmün açıklanmasını gerektiren koşulların oluşup oluşmadığını değerlendirme zorunluluğunun bulunması karşısında; yerel mahkemece duruşma açılarak sanığa çağrı kağıdı tebliğ edilmesinden sonra hükmün açıklanması koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekirken ceza muhakemesindeki doğrudanlık, alenilik ve sözlülük ilkelerine aykırılık teşkil edecek ve savunma hakkının kısıtlanıp adil yargılama hakkının ihlali sonucunu doğuracak şekilde dosya üzerinden inceleme usulü ile hükmün açıklanması usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün duruşma açılmaksızın dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda CMK"nun 231/11. maddesi gereğince hükmün açıklanmasına karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 20.11.2013 gün ve 29694-26284 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Antalya 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 10.05.2012 gün ve 104-712 sayılı hükmünün, duruşma açılmaksızın dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda CMK"nun 231/11. maddesi gereğince hükmün açıklanmasına karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 28.02.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.