10. Hukuk Dairesi 2015/21162 E. , 2017/7621 K.
"İçtihat Metni"...........
Dava, trafik kazasında yaralanan sigortalıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin, 5510 sayılı Kanunun 21. maddesince tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği gibi davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun 21/4. maddesidir.
Dava konusu somut olayda; 09.12.2011 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu sigortalının yaralandığı; Kurumca ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin davalılardan tahsili için eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece davalı sürücünün % 87,5 oranında kusurlu, sigortalı sürücünün % 12,5 oranında kusurlu olduğunu belirten 24.12.2014 tarihli tek kişilik kusur bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemece; yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya elverişli değildir. Mahkemece, trafik alanında uzman kişilerden seçilecek 3 kişilik bilirkişi heyetinden maddi oluşa ve kanuna uygun olarak kusur oran ve aidiyeti yönünden yeniden kusur raporu alınmalı ve dosya içeriğine uygunluğu denetlendikten sonra bir karar verilmelidir.
2- İşveren veya üçüncü kişiye karşı açılan davalarda 5510 sayılı Kanunun 21. maddesine göre rücu alacağından sorumluluk belirlenirken kural olarak, işveren yönünden 1. fıkraya göre gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutar esas alınmalı, üçüncü kişi bakımından 4. fıkra gereğince gerçek zarar gözetilmeksizin gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı benimsenmeli ve bunlara kusur oranları uygulanmalı ise de işveren ve üçüncü kişinin birlikte taraf olarak yer aldığı, başka anlatımla aynı anda 1. ve 4. fıkralara dayalı uyuşmazlıklarda, fıkralarda yer alan hükümlerin nasıl anlaşılması ve giderek ne şekilde uygulama yapılması gerektiği önem arz etmektedir.
Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla neden olmaları durumunda, anılan 50. ve 51. maddeler (6098 sayılı Kanunun 61. ve 62. maddeleri) gereğince teselsül hükümleri kapsamında bu kişilerin birlikte sorumlulukları vardır ve 146. maddeye (6098 sayılı Kanunun 62. maddesine)
./..
göre, kendi payından fazlasını ödeyenin diğer müteselsil borçlulara karşı rücu hakkı saklı kalmak kaydıyla, her bir borçlu yönünden kusurlarına karşılık gelen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına karar verilmelidir. İş kazası veya meslek hastalığına birlikte sebebiyet veren sorumluların işveren ve üçüncü kişi olması durumunda ise, işverenden istenebilecek gerçek zararı aşmayan gelirin ilk peşin sermaye değerinin müteselsil sorumluların toplam kusuruna düşeninden işveren, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısının müteselsil sorumluların toplam kusuruna karşılık gelen tutarından da üçüncü kişi sorumlu tutulmalıdır.
Daha açık anlatımla, işverenin müteselsilen sorumlu olacağı tutar, 1. fıkra gereğince kendi kusur payı gözetilerek sorumlu tutulacağı miktarın (gelirin ilk peşin sermaye değeri X işverenin kusur oranı), üçüncü kişinin 4. fıkraya göre sorumlu olacağı tutar (gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı X üçüncü kişinin kusur oranı) ile toplamı kadar olmalı, kanun koyucunun getirdiği "gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı" sınırlaması karşısında üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dahil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olması gerekmektedir. Bu yaklaşım ve uygulama, işvereni, iç ilişkide üçüncü kişiye rücu edemeyeceği miktarı Kuruma ödemek zorunda bırakmadığından da hakkaniyete uygundur.
Bu kapsamda, eldeki davada Mahkemece hükme esas alınan kusur bilirkişi raporunda davacı Kurumun 3. kişi konumunda olan davalı sürücü ..."tan isteyebileceği zarar miktarı, sigortalıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin yarısının davalı sürücünün kusur karşılığı olarak belirlenmiştir. Belirlenen bu yöntem, 5510 sayılı Kanunun 21/4. maddesine göre hatalıdır.
Açıklanan gerekçelerle hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
3-Bunun yanında davacı vekilinin 04.12.2013 havale tarihli ıslah dilekçesinde talebini 964,89 TL artırmak suretiyle 2.964,89 TL"ye çıkardığı gözetilmeksizin, Mahkemece dava dilekçesinde belirtilen ilk talep miktarı olan 2.000,00 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu, kusura ilişkin yetersiz inceleme içeren bilirkişi raporunun esas alınması suretiyle karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
..........