14. Hukuk Dairesi Esas No: 2010/4301 Karar No: 2010/5053 Karar Tarihi: 03.05.2010
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2010/4301 Esas 2010/5053 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2010/4301 E. , 2010/5053 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 08.01.2007 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil veya alacak istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 13.11.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, 18.10.2006 günlü taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademedeki istek ise satış bedelinin ve sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın tahsili istemlerine ilişkindir. Davalı, dayanılan satış vaadi sözleşmesinin ifasını teminen davacının bildirdiği ... isimli kişiyi vekil tayin ettiğini, ancak taşınmaz mülkiyetinin davacıya değil dava dışı kişilere geçirildiğini, davacının kötüniyetli olduğunu, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, dava reddedilmiştir. Hükmü, davacı temyiz etmiştir. Dava, satış vaadi borçlusu ... hasım gösterilmek suretiyle 08.01.2007 tarihinde açılmıştır. Oysa satış vaadine konu 34 numaralı bağımsız bölüm 20.12.2006 tarihinde tapuda ...’e, onun tarafından da dava tarihinden önce 05.01.2007 tarihinde yine dava dışı ...’ye temlik edilmiştir. Görülüyor ki, mülkiyet hakkına ilişkin talep son kayıt maliki olan ...’ye yöneltilmemiştir. Davalı ...’a ise mülkiyetin devrini teminen husumet yöneltilemez. Mahkemece, mülkiyet naklini içerir istemin reddolunması açıklanan nedenlerle doğrudur. Davacının tazminat ve cezai şart istemlerine ilişkin temyiz itirazlarına gelince; 18.10.2006 tarihli satış vaadi sözleşmesinin tarafları davacı ... ile davalı ...’dır. Bu tarihten sonra davalının 16.11.2006 tarihinde dava dışı ...’a genel bir vekaletname verdiği, dava konusu taşınmazın da vekil tayin edilen bu kişi tarafından tapuda dava dışı ...’e satıldığı anlaşılmaktadır. Borçlar Kanununun 386/I.maddesi hükmünden; vekalet aktinin vekile, müvekkili yararına ve iradesine uygun bir sonuca yönelen bir iş görmeyi zaman kaybına tabi olmaksızın ve nispeten bağımsız olarak yapma borcunu, sonucun elde edilmesi riski vekile ait olmamak üzere yüklediği görülmektedir. Başka bir deyişle burada vekil başkası nam ve hesabına işlem yapmaktadır. Vekalet aktinde hukuksal işlemin tarafları ile bunu yapanlar farklı kişilerdir. Hukuksal işlem vekil tarafından yapıldığı halde hüküm ve sonuçları temsil olunana ait olur. Davalı, vekili ...’ı özel olarak yetkilendirmediğinden vekili aracılıyla dava dışı kişilere yapılan satış sözleşmesi kural olarak geçerlidir. Vekil, vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır ve vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı hakları etkilemez. Esasen davalı, davacı ile vekili olan ...’ın el ve işbirliği halinde vekalet akdinden kaynaklanan hakları kötüye kullandığını ispat da edememiştir. Dolayısı ile davacı, aktin ademi ifası sebebiyle yapılan ödemelerin geri verilmesini davalıdan isteyebilir. Mahkemece, yapılan bu saptama bir yana bırakılarak somut olaya uygun düşmeyen bazı gerekçelerle ikinci kademedeki istemin değerlendirilerek sonuçlandırılması yerine yazılı olduğu şekilde reddi doğru olmadığından karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 03.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.