8. Hukuk Dairesi 2014/2409 E. , 2014/2898 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Kağızman Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/04/2012
NUMARASI : 2009/170-2012/139
E.. Ş.. ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Kağızman Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 24.04.2012 gün ve 170/139 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava dilekçesinde 101 ada sayılı parselin vekil edeni adına 18494 m2 olarak tespit edildiğini, taşınmazın bir kısmının ise 101 ada sayılı parsel ile Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, her iki parselin bir bütün olarak 50 yıldan beri vekil edeni tarafından tasarruf edildiğini, zeminde bir bütün olarak kullanıldığını açıklayarak Hazine adına tapuda kayıtlı bulunan 101 ada sayılı parselin tapu kaydının iptali ile 16499,67 m2’lik taşınmazın vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, Hazine adına kayıtlı 101 ada sayılı parselin tapu kaydının iptaliyle davacı E.. Ş.. adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK"nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14.maddesi gereğince açılan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de; mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık konusu 101 ada sayılı parsel 30.07.2003 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında 16499,67 m2 yüzölçümlü bahçe niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Kadastro tutanağı 22.01.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Dosya arasında bulunan uzman bilirkişi jeoloji mühendisi M.. Y..’ın 03.12.2009 tarihli raporunda “dava konusu taşınmazın Aras Nehri"nin getirdiği dere çökelleri olan bloklu kum, çakıl, kil ve sitten oluşan holosen yaşlı alüvyonlardan oluştuğunu, alüvyon malzemesinin birikmesi sonucu 1/25000 ölçekli topoğrafik haritasına işlenmesi sonucunda ileride oluşabilecek taşkınlarda Aras Nehri"nin güneyinde kalacak arazinin yer yer 100-150 m’lik kısmının Aras Nehri taşkın sınırları içinde kalabileceğini, ayrıca 1966 yılında yapılan 1/25000 ölçekli topoğrafik haritada da durumun gözlendiğini, Aras Nehri söz konusu alanda Menderesler (Büklümler) yaparak akmakta ve nehre 100-150 m’lik mesafe kumsal alan yani Aras Nehri taşkın sahası olarak görülmekte olduğunu” açıklamıştır. Aynı uzman bilirkişinin 16.06.2010 tarihli ek raporunda da aynı bilgiler tekrarlanmakla birlikte Aras Nehri"nin söz konusu alanlarda Menderesler (Büklümler) yaparak akmakta olduğunu ve nehre 100-150 m’lik mesafenin kumsal alan yani Aras Nehri"nin taşkın sahası olarak görüldüğünü sonuç olarak bölgenin Aras Nehri"nin eski yatağı olduğunu, bu bölgenin dolması sonucu yatak değiştirdiğini ve olası bir fezayan halinde mevcut yatağın dolarak tekrar eski yatağına doğru kayma ihtimalinden dolayı söz konusu arazinin Aras Nehri yatağı olarak düşünüldüğünü belirtmiştir. Jeoloji mühendisinin sunduğu raporlara ekli krokide de dava konusu taşınmazın Aras Nehri"nin kumsal alanında olduğu, orijinal pafta ile ve söz konusu krokilerle doğrulandığı, kumsal alanın Aras Nehri"nin taşkın sahası olduğu saptanmıştır.
Uzman bilirkişi jeoloji mühendisinin raporlarında açıklandığı görüşler ile orijinal pafta ve krokiler üzerinde yer alan taşınmazın kumsal alandaki durumu gözetildiğinde söz konusu taşınmazın TMK’nun 715. ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 16/C maddesi kapsamında kalan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan TMK’nun 999.maddesi gereğince özel mülkiyete konu olacak biçimde tapu kütüğüne tescili mümkün olmayan yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Bu tür yerler üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi neye ulaşırsa ulaşsın kazanmayı sağlayan zilyetliğin imar ve ihya yoluyla edinilmesi olanağı bulunmamaktadır.
Davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi anılan bilirkişi raporlarının kapsamlarına ve yasa maddelerine aykırı düşmektedir.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 20.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.