8. Hukuk Dairesi 2013/3647 E. , 2014/2897 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Niğde 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26/12/2012
NUMARASI : 2008/496-2012/775
T.. T.. ile Hazine ve Kayyım N.. D.. aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Niğde 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 26.12.2012 gün ve 496/775 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 441 ada parsel üzerindeki 1/2 payın miras bırakan tarafından kendisine satıldığını, taşınmaz üzerinde 8/16 diğer pay sahibi E.."nin kim olduğunun bilinmediğini, dava tarihine kadar taşınmazı E.."ye ait 8/16 hisse ile birlikte kullanıldığını açıklayarak TMK"nun 713/2 maddesindeki ""maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan"" hukuki sebebine dayanarak taşınmazdaki 8/16 pay sahibi Emine"nin payının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Hazine ve davalı E.."ye kayyım olarak tayin edilen Niğde Deftardarı vekili, davanın öncelikle E.. aleyhine, ölü ise mirasçılarına karşı dava açılması gerektiğini belirterek, reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 441 ada parsel sayılı taşınmazda davalı E.. adına kayıtlı 8/16 payına ilişkin tapu kaydının iptali ile bu payın davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine hüküm davalı Hazine ve kayyım vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK’nun 713/2. fıkrasında yazılı üç hukuki sebepten biri olan "...maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan..." hukuki sebebine dayalı olarak ve tapu kütüğünün bu nedenle hukuki değerini yitirdiği gerekçesiyle açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır
Mahkemece, kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davada taraf teşkilinin sağlanmadığı belirlenmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde, tapu malikinin tapu kütüğünden anlaşılamayan kişi olduğunu açıklayarak ve bu hukuki sebebe dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Tapu iptali ve tescil davalarında kural olarak, dava kayıt malikine, kayıt maliki ölmüş ise, belirlenecek mirasçılarına yöneltilerek açılır. Mahkemece, Niğde Deftardarı kayyım tayin edilmek suretiyle davanın yürütülmesine çalışılmıştır. TMK’nun 713/2. fıkrasında yer alan, birbirinden bağımsız üç ayrı hukuki sebeplerden birine dayanılarak açılan davalar nitelikleri gereği özel nitelikli davalar olup, kayıt malikine kayyım tayin edilmek suretiyle davanın yürütülmesi olanağı bulunmamaktadır. Daire ve Yargıtay uygulaması da bu yöndedir.
Bu bakımdan davada taraf teşkilinin sağlandığı söylenemez. 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri uyarınca mahkemece kayıt malikinin mirasçılarının belirlenememesi ya da kayıt malikinin açık adresinin tespit edilememesi nedeniyle ilan yoluyla dava dilekçesinin tebliği yoluna da gidilmemiştir. Hukuk Genel Kurulu"nun 22.2.2012 tarih ve 2011/8-763 Esas, 2012/85 Karar sayılı ilamları gereğince kayıt malikinin tapu kütüğünde kim olduğu anlaşılamayan hukuki sebebine dayalı olarak açılan davalarda kayıt malikinin açık adresinin tüm araştırmalara rağmen belirlenememesi durumunda 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri uyarınca yöntemine uygun bir biçimde ilan yoluyla tebligatın yapılması görüşü benimsenmiştir. Daire uygulaması ve HGK kararı gözardı edilerek ilanen tebliğ yoluna gidilmemesi usule aykırıdır.
Bundan ayrı HMK’nun hukuki dinlenilme hakkı başlığını taşıyan 27. maddesine göre "(1) davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi haklarıyla bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak; a-Yargılamayla ilgili olarak bilgi sahilbi olunmasını, b-Açıklama ve ispat hakkını, c- Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir." söz konusu madde de yer alan hukuki dinlenilme hakkı aynı zamanda davada taraf teşkilini de kapsamaktadır. Kayıt maliki ve davalı durumunda bulunan E.. dinlenilmeden ve savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle hüküm kurulması Anayasa"nın 36.maddesine aykırı düşer.
TMK"nun 501.maddesi uyarınca Hazine son mirasçı sıfatıyla TMK"nun 713/2.maddesine dayalı olarak açılan davalarda davalı durumunda olabilir. Kayıt maliki E.."nin ölü veya sağ olduğu bilinmediği gibi veraset ilamı da alınmış değildir. Her şeye karşın Hazinenin dava almasında Devletin hukuki yararı bulunmaktadır.
Kaldı ki, dava konusu 441 ada parsel sayılı taşınmaz 14.05.1955 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında 31.10.1931 tarih sıra ve 2.7.1955 tarih sıra nolu tapu kayıtlarına göre E.. (4/8 hisse), 1/8 Sadık, 2/8 F.. T.., 1/8 A.. Ö.. adlarına tespit edilmiş, tutanakların itirazsız kesinleşmesi üzerine 03.02.1960 tarihinde 8/16 hissesinin E.. adına tapu kaydı oluşmuştur. Dayanak 31.10.1931 tarih ve 163 sıra nolu tapu kaydında malik olarak E.. belirtilmektedir. Bu halde, tapuda adı yazılı bulunan tapu malikinin, kadastro tutanağı ve tedavül gören tapu kaydındaki bilgilere göre belli olduğu gibi, bilinmeyen kişilerden olmayıp, tanınan ve bilinen kişi olduğu anlaşılmaktadır. Malikin tapu kütüğünden anlaşılamaması hali; taşınmazın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak gerekli bilginin tapu sicilinden çıkarılmasının imkansız olmasıdır. (HGK"nun 10.04.1991 tarih 1991/8-51 E., 194 K. sayılı ilamı). Kütükteki bilgi ve belgelerden gerekli dikkati gösteren herkesin malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde ve malik sütununun boş bırakılması, malik adının müphem ve yetersiz gösterilmesi, malik adının silinmiş ve yenisinin yazılmamış ya da hayali ismin yazılmış olması gibi hallerde malikin tapu kütüğünden anlaşılamadığı sonucuna varılmalıdır. Diğer yönden, kayıt malikinin veya mirasçılarının ve bunların adreslerinin bilinmemesi, tanınmamaları, kendilerine tebligat yapılamamış olması, o kişinin bilinmeyen kişi olarak nitelendirilmesini gerektirmez.
Kayıt maliki E.."nin 441 ada sayılı parsele revizyon gören 03.10.1931 tarih sıra nolu tapu kaydında açıkça isminin yer aldığı ve kim olduğunun açıkça bilindiği ölü veya sağ olmasının sonuca bir etkisinin bulunmadığı sonuç itibariyle E.."nin maliki tapu kütüğünde kim olduğu anlaşılamayan kişi olarak nitelendirilmesinin dosya kapsamına uygun düşmeyeceği, bilinen kişi olduğunun kabulü gerektiği anlaşılmaktadır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 20.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.