17. Hukuk Dairesi 2014/16812 E. , 2017/986 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı .... vekili ve davalı ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili; davalı ..."un maliki, davalı ..."un sürücüsü ve davalı .... tarafından zorunlu trafik sigortası ile sigortalı bulunan aracın 22/05/2012 tarihinde davacıların eşi/anneleri ...."ye çarparak ölümüne neden olduğunu, bu nedenle davacıların destekten yoksun kaldığını ileri sürerek fazlaya dair hak ve talepleri saklı kalmak kaydı ile şimdilik 25.000,00 TL maddi tazminatın, 3.000,00 TL cenaze ve defin masrafı ile 50.000,00 TL manevi tazminatın ( manevi tazminat açısından ...."nin hariç olmak üzere ) olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı .... vekili; kazanın oluşumunda müteveffanın da kusurlu olduğunu, destekten yoksun kalma konusundaki maddi tazminatın ..."nin mevcut ekonomik durumu ve yaşı gözönüne alınmadan ve davacıların ..."nin desteğine ihtiyaçları açıklanmadan hesaplamanın yapılamayacağını ve tazminat miktarını kabul etmediklerini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar .... ve ... vekili; kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün değil vefat edenin kusurlu bulunduğunu, zarar ve kusur arasında uygun illiyet bağının bulunmaması nedeniyle davalıya herhangi bir sorumluluk atfedilemeyeceğini, istenen manevi tazminatın fahiş olduğunu ve ceza davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, davacılardan Eş ..."nin destekten yoksun kalması sebebiyle 12.150,56 TL maddi tazminatın olay tarihi 22/05/2012 tarihinden itibaren kanuni faizi ile birlikte müteselsilen davalılardan alınarak davacı ..."ye ödenmesine, davalı ... şirketinin faizden dava tarihinden itibaren sorumlu tutulmasına; takdiren kusur oranına göre indirim yapılarak 500,00 TL cenaze masrafının kaza tarihi 22/05/2012 tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte müteselsilen davalı gerçek kişilerden alınıp davacılara ödenmesine; her bir davalı için takdiren 5.000,00 TL toplam 30.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi 22/05/2012 tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte müteselsilen gerçek kişilerden alınıp davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm davalı .... vekili ve davalı ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı .... vekili ve davalı ... ve ... vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminat istemine ilişkindir.
Dava dilekçesinde davacıların destekten yoksun kaldığından bahisle 25.000 YTL maddi tazminat ve 3.000,00 TL cenaze-defin masrafı talep edilmiş, mahkemece davanın kısmen kabulü ile davacılardan Eş ... için 12.150,56 TL maddi tazminatın ve 500,00 TL cenaze masrafının davacılara ödenmesine karar verilmiş, çocuklar bakımından bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş, hükmün gerekçesinde de bu hususa değinilmemiştir. Dava dilekçesinde hangi davacı için ne kadar maddi tazminat talep edildiği ve kararda hangi davacı için ne kadar maddi tazminata hükmedildiği açık değildir. Bu durumda mahkemece HMK"nın 31. maddesinde düzenlenen hakimin davayı aydınlatma ödevi
doğrultusunda, davacılar vekiline dava dilekçesinde talep edilen 25.000,00 TL maddi tazminatın ve 3.000,00 TL cenaze-defin masrafının kuruşlandırılarak hangi davacı için ne kadar maddi tazminat talep edildiğinin açıklattırılması, sonucuna göre de talep hakkında tüm davacılar bakımından ayrı ayrı, olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru görülmemiştir.
3-Pasif devre zararının hesaplanması sırasında esas alınan ücret, bir çalışmanın karşılığı değil, ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığıdır. Hal böyle olunca da ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin, ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı pasif dönem (devre) zararının hesaplanmasında dikkate alınamayacağı açıktır. Zira, asgari geçim indirimi (AGİ), ücretin eki olmadığından, tazminat alacaklarının hesaplanmasına esas ücrete dahil edilemez.
Somut olayda, davacının desteğinin tazminata esas geliri, asgari ücret olarak kabul edilmiş ve aktif devre zararı hesabında AGİ dahil ücret esas alınmış olup bu hususta, usule aykırılık bulunmamaktadır. Ne var ki, desteğin pasif döneminin başlangıç tarihi olarak kabul edilen geliri belirlenirken de AGİ dahil edilmiş asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması hatalıdır. Bu nedenlerle, pasif döneme ilişkin hesaplamanın, AGİ dahil edilmemiş asgari ücret üzerinden yapılması konusunda, rapor düzenleyen aktüerya uzmanından ek rapor alındıktan sonra, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
4-Destekten yoksun kalma zararının hesabında, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu yardımın miktarı belirlenmelidir. Ölenin parasal veya bedensel destekliğinin derecesi ile bundan yoksun kalanların tazminat isteklerinin ölçüsü ya da hesaplama yöntemi konusunda öğretide görüş birliği yoktur. Gerçek yardım miktarının yeterli delillerle ispat edilemediği durumlarda yargıç, takdir hakkını kullanarak yardım miktarını belirleyebilecektir. Bu belirlemede destek ile destek olunan kimse arasındaki yakınlığın derecesi, aralarındaki manevi bağ, davacıların yaşları, dâhil oldukları sosyal ve ekonomik çevre, yaşam standartları, cinsiyetleri gibi bakım ilişkisine ve miktarına etkili olabilecek unsurlar da göz önünde bulundurulacaktır. Hayatın olağan akışı içinde, destek sayılan kimsenin baktığı kimselere gelirini belli paylara bölerek baktığı pek söylenemese de tazminat hesabında bir paylaştırma yapmak zorunlu hale gelmektedir.
Buna göre öncelikle gelirin tamamının, yardım görenlere tahsis olunmuş varsayılamayacağı, ölenin gelirinden bir bölümünü kendisine ayıracağı, bu tahsisten vazgeçilemeyeceği ve bu suretle yardımın (payların) geliri yutmaması ilkesi dikkate alınmalıdır. Ayrıca ölenin kendi geçim masraflarından artan miktarın tamamının (hiçbir tasarruf düşüncesine yer bırakmadan) destek görenlere dağıtılması da kabul olunamaz. Öte yandan, destek görecek kimselere ayrılacak miktar da, bunların ihtiyaçlarının toplamı kadar olmalıdır.
Somut olayda, destekten yoksun kaldığını iddia eden davacı ... müteveffanın eşi olup mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı eş için destek payının %100 oranında destek olacağı kabul edilerek bu oranda destek tazminatına hükmedilmesi isabetli görülmemiştir.
Mahkemece bu durumda; davacı eşin tek başına kaldığı destek döneminde hayatın olağan akışı içinde gelirin eşler arasında eşit paylaşılacağı düşünülmelidir. Türk Medeni Kanun’da ki eşitlik ilkelerine de uygun düşecek şekilde desteğin kazançlarının tamamı üzerinden 2 pay desteğe 2 pay eşe, bir başka anlatımla %50 pay desteğe, %50 pay sağ kalan eşe ayrılması yerine yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numralı bentte açıklanan nedenlerle davalı .... vekili ve davalı ... ve ... vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2), (3) ve (4) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı .... vekili ve davalı ... ve ... vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı .... ve davalı ... ve ..."a geri verilmesine, 02/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.